Tam başlığı attım, yazmaya başlayacağım – eşim belirdi arkamda; “Kime yazıyorsun?” dedi, şöyle bir baktım yüzüne bu soru karşısında, sanki blog yazdığımdan bi’ habermiş gibi… Bir de beni okuduğunu söylüyor :) Hatta dediğine göre arada gelip farklı bir isimle bayanmış gibi bana yorum da bırakıyormuş ama anlayamamışım, söylemeyecekmiş de kim olduğunu.. Hoş, inanasım gelmedi kendisine şahsen; şaka yapmayı çok sever, bloğumun müdavimi olduğunu da hiç sanmıyorum, ne yalan söyleyeyim :)) Neyse.. Bak ne yazacaktım, neler yazdırdı bana… Bir Pazar kahvesi ile mutlu haftalar dileyeyim dedim herkese.. İçemedim gerçi; adı Pazar kahvesi – soğuttum kahveyi fotoğrafını çekerken – her zamanki gibi. Ben aynı karenin defalarca fotoğrafını çekmekten, sağından – solundan, altından – üstünden elimde kamera dolanmaktan vazgeçemedim daha. Bazen nasıl oluyorsa tek bir kare çekiyorum, içime siniyor.. Bazen onlarca çekiyorum, gidip ilk çektiğimi beğeniyorum.. Bazen hiçbir çektiğimi beğenmiyorum gerçi! Bir de milimetrik oynamalarla hangisinin daha iyi – daha net – göze…
Kahve Bahane
Bu kahve fincanını annem almıştı 10 yıl kadar önce. O zaman İzmir’ deydim, ailemle beraber yaşıyordum. Bir gün elinde iki çeşit fincan takımıyla gelmişti eve annem, YKM’ den almış. “Biri sana, biri bana” demişti, “İstediğini seç”. Hemen pembeye gitmişti elim… İstanbul’ a taşınırken de annem kahve fincanlarımı göndermişti. O kadar çok fincan takımı da hediye geldi evlendikten sonra, ben gördüm züccaciyelerde değişik modeller – hatta aldım; ama anne hediyesi olduğundan mı bilmem, bu fincanların yeri ayrı benim için. O kadar çok kullandım ki; yıkanmaktan renkleri soldu, iki tanesi elimden kaydı, düştü, kulpları kırıldı – yine de yerine başka fincanları koyamadım :) Beni tanıyanlar bilir, ben eskiden günde 2-3 fincan Türk kahvesi tüketmeden duramazdım, kahvaltıdan ya da yemekten sonra yarım saat içerisinde kahve içememem büyük eksiklikti benim için :) Tam anlamıyla bir kahve tiryakisi, bağımlıydım. Kahve içemediğimde agresif olduğum, hatta başımın ağrıdığı bile görülmüştür :)) Son bir yıldır Türk kahvesi ile,…
Nescafe’ nin Hazır Türk Kahvesini Denemiş miydiniz?
Türk kahvesinin benim için yeri çok farklı… Üniversite yıllarında staj yaparken başlar muhabbetimiz… Demiştim ya daha önce; Alsancak – Kıbrıs Şehitleri Caddesi üzerindeki kahve falcıları ile pekişir aşkımız… Ofis ortamında çalışmanın en güzel yanı bu olsa gerek. Hatta her Türk kahvesi içtiğimde “Çalışmanın en çok bu dakikalarını seviyorum” moduna girerim :) Gerçi son bir senedir bu keyfi yapabildiğimi söyleyemeyeceğim ne yazık ki… Sebebi malûm; Türk kahvesi, çalıştığım şirket içerisinde yasaklanan içecekler listesinde. Benim gibi bir kahve tiryakisi için ne acı haber, değil mi? Alışamadım bu duruma tabii… Kriz anında en yakın pastaneden şirkete bir fincan Türk kahvesi siparişi verdiğimi yalanlayamam :)) O da benim kendi yaptığım tazecik mis kokulu, köpüklü kahvelerin yerini tutmadığından pek tercih etmem aslında; bazen o kadar acı olur, bazen de şekerini o kadar fazla kaçırırlar ki; o sinirle gidip onları mutfaktan atıp kendime kahve yapasım gelir :)) Tek çözümün akşam eve gitmek ve yemekten sonra ilk…