Dikiş makinesini aldığımda ilk diktiğim şeydi yastık. Makine ile tanışmamız yeni evli olduğum aylara da denk geldiğinden, bir hevesle evdeki koltuğun rengine uygun aldığım kahverengi kadife kumaş ve döktüğü kırpıntılar hala gözümün önünden gitmez :)) Annem başımda neyi nasıl yapacağımı anlatırken ben pedala hızlı basıp parmağımı kaptırır mıyım telaşında, diğer taraftan dikerken köşeleri nasıl döneceğimi düşünürken bir de bakmıştım beş tane yastık dikmişim :)) Nasıl büyük zaferdi o gün benim için, gidip gelip yastıklarımı sevmiştim. Ve seneleri dolmadan da içlerini boşaltıp hepsini kötü emellerime alet etmiştim. O yastıkların içlerindeki elyafların dili olsa da konuşsa, evin içinde kaç yastık gezdiler :)) Neyse ki artık rahatlar; eve giden yolun hemen köşesinde bir yorgancı keşfettim, kilo kilo aldığım elyaf poşetleri kendilerini unutturdu bana *.* İlk dikiş maceram bir yana dursun – zaten daha önce anlatmışımdır eminim – ne zamandır aklımda olan, vakitsizlikten bir türlü sıra gelemeyen kılıflı yastık dikme olayına da böylelikle el…