İsmek kurslarına kayıtların başladığını duyduğum an yine şansımı denemek istedim. (İstanbul dışından olan arkadaşlarım, “İsmek de ne ola ki?” diye düşünüyorsanız; sizi buradan alayım) Yine diyorum; çünkü bu benim için bir Eylül ayı klasiği oldu. Sanırım istisnasız senede bir gün İsmek’ i arıyor ve şöyle diyorum; – Haftasonu dikiş ya da takı tasarım kursunuz var mı? Aldığım cevap da her daim kocaman bir “HAYIR” oluyor; suratıma tokat gibi yapıştırıyorlar beni aralarına almak istemediklerini. Ne olurdu; çalışan ama hobisel mevzulardan da geride kalmak istemeyen benim gibilerini de azıcık düşünseydiniz! Tamam, biliyorum; sizin amacınız ev hanımlarına bir iş, bir meşguliyet kazandırmak; bu kurslar o nedenle haftaiçleri oluyor, anladığım kadarı ile. Tebrik ediyorum… Tebrik ediyorum da ben şimdi bu kelebekli kumaşları nasıl keseceğim korkmadan, nasıl dikeceğim; onu bilmiyorum :) Amacım terzi olmak değil zaten, sadece kendime birkaç parça giysi dikebilmek istiyorum; çok görmeyin bunu bana *-* Tamam, pembe kelebekli kumaşım da el kadar…
Ikea Kumaşlarımla Döndüm :)
Ta-tammm! Ben geldimmm :) İzmir havası aldım ve geldim :) Ne var ne yok görüşmeyeli? :) Bloguma iyi baktınız mı ben yokken? :)) Buralar size emanetti *-* Ha bu arada, aslına bakarsanız Pazartesi günü akşamı dönmüştüm ama yol yorgunluğundan ancak kendime gelebildim. Mazur görün :) Başlığa bakınca yanılabilirsiniz; Ikea kumaşlarını İzmir’ den getirmedim :)) Ben yola çıkmadan önce sizlerle paylaşmayı istediğim ancak bir türlü fırsat bulup da fotoğraflarımı düzenleyemediğim için yolculuk sonrasına kalmış bir yazı bu sadece. İzmir’ in kokusunu buralara taşımadan kaldığımız yerden devam edelim istedim. Sonra onca fotoğraf içerisinde bu yazı arada kaynayacak, ben eminim :)) İzmir’ e gitmeden önce haftaiçi bir gün Ikea’ ya gitmeyi kafama koydum. İşten çıkıp Ikea’ ya gitmek kulağa pek akıllıca gelmiyor, farkındayım :)) Bizzat bunu test ettim, onayladım ben de :)) Eğer İstanbul’ da yaşıyorsanız, Anadolu Yakası’ nda işten çıkıp Avrupa Yakası’ nda Ikea’ ya gitmeye kalkışmayın, hele hele altınızda arabanız yoksa…