Sanırım 30 yıllık ömrü hayatımda gördüğüm, belki de görebileceğim en yoğun karlı günler bunlar :) Tadını çıkarabilmek pek mümkün olmasa da işten erken çıkmanın hatrına bir süre daha bu soğuk, sulu ve çamurlu günlere katlanabilirim sanırım :)) Öyle bir şey ki; Cuma günü hava koşulları sebebi ile 16.00 gibi mesaimiz bitmişti; Pazartesi yine 16.00, Salı 15.30, Çarşamba yani bugün de 14.30 ile mesaiyi sonlandırarak kar tatili rekoru kırdık :)) Hani memnunum bu durumdan memnun olmasına; ama alışacağım ve saat 18.00′ de işten çıktığımda bunalıma gireceğim diye çok korkuyorum :D Şunu da çok net anladım ki; işten birkaç saat erken çıkabilmek harika birşey :) Göze az gibi gözükse de haftaiçi gün ışığında evin duvarlarının nasıl gözüktüğünü bilmek, sonra evde yemek yapıp, kendine ayırabileceğin ekstra zaman dilimlerinin varlığından haberdar olmak ilaç gibi geliyor bünyeye :) Bir de şu bloglardaki “Google Friend Connect” eklentisinin önümüzdeki ay itibari ile kapatılacağını okumasaydım bugün, keyfime diyecek…
İstanbul’ da Karlı Bir Gün
Bahar geliyor derken kara kışa teslim olduk sanırım… O ne soğuk öyle son iki gündür… Bir yandan rüzgar, bir yandan sulu kar derken iliklerime kadar işleyen soğuğun tek güzel yanı şehre inen beyaz büyü sanırım; ağaçların dallarında, evlerin çatılarında az da olsa biriken kar taneleri insanın yüzünü gülümsetmeye yetiyor da artıyor… Bu sabah işe giderken soğuktan titreyen ellerime, işe yetişme telaşıma ve bitmeye ramak kalmış fotoğraf makinamın şarjına inat fotoğraf karesine girmeyi başarabilmiş güzellik… Ve aklıma gelmişken, geçen sene yazdığım günün anlam ve önemine uygun bir yazımla bugünü noktalıyorum; hatırlayanlar olacaktır… Kar yağıyor; pamuk gibi… Bazen ince ince bazen dolu dolu… Kendimi küçük cam fanusun içinde kardan adamla dans ediyor gibi hissediyorum :) Dışarısı ne kadar soğuk olursa olsun, seviyorum ben karı, hele de camın önünde izlemesi, ne keyifli… Huzur veriyor insanın içine beyaz renk ve o kar tanelerinin usul usul gökten indiğini görmek… Aslında bu zamana kadar çok fazla…