Ikea hakikaten evimizin herşeyi, değil mi? :) Beni zamanında saklama kutuları ile tanıştıran, mağazadan içeri girdiğimde kendimi kaybettiğim, hatta uğruna araba + ehliyet almayı düşündüğüm tek yer diyebilirim :) Keşke daha kolay ulaşılabilir bir noktada olsaydı da kendisini daha sık ziyaret edebilme şansım olsaydı; zira bir erkeğe (kendisi koca kişisi olur) kalınca işim, mümkün mertebe uzak tutuluyorum böyle yerlerden, ben de kataloglara bakarak avutuyorum kendimi… Bu düzenleyici de İzmir’ de yaşarken Ikea’ dan aldığım ilk ürünlerden sayılır. Öyle devasa gözüktüğüne bakmayın, aslında 9 çekmeceli olarak satılıyor; ben annemin evinde aynısından bir tane daha bulunca, geçen gitmemde onu da kendi evime transfer ettim… Yalnız çekmece adedi çoğalınca gözüme öyle ruhsuz gözüktü ki bu tahta parçaları; ön kısımları renklendirmeye karar verdim. Boya işleri ile aram pek iyi olmadığından ya da hiç bulaşmak istemediğimden diyeyim; aklıma ilk gelen keçelerim oldu. Yaptığım iş çok basit; çekmelerin ön yüzlerinin en – boy ölçülerini alıp oyuk…
Ikea Kumaşlarımla Döndüm :)
Ta-tammm! Ben geldimmm :) İzmir havası aldım ve geldim :) Ne var ne yok görüşmeyeli? :) Bloguma iyi baktınız mı ben yokken? :)) Buralar size emanetti *-* Ha bu arada, aslına bakarsanız Pazartesi günü akşamı dönmüştüm ama yol yorgunluğundan ancak kendime gelebildim. Mazur görün :) Başlığa bakınca yanılabilirsiniz; Ikea kumaşlarını İzmir’ den getirmedim :)) Ben yola çıkmadan önce sizlerle paylaşmayı istediğim ancak bir türlü fırsat bulup da fotoğraflarımı düzenleyemediğim için yolculuk sonrasına kalmış bir yazı bu sadece. İzmir’ in kokusunu buralara taşımadan kaldığımız yerden devam edelim istedim. Sonra onca fotoğraf içerisinde bu yazı arada kaynayacak, ben eminim :)) İzmir’ e gitmeden önce haftaiçi bir gün Ikea’ ya gitmeyi kafama koydum. İşten çıkıp Ikea’ ya gitmek kulağa pek akıllıca gelmiyor, farkındayım :)) Bizzat bunu test ettim, onayladım ben de :)) Eğer İstanbul’ da yaşıyorsanız, Anadolu Yakası’ nda işten çıkıp Avrupa Yakası’ nda Ikea’ ya gitmeye kalkışmayın, hele hele altınızda arabanız yoksa…