Bu ay Burda – Yaratıcı Fikirler dergisinde bu uzun kulaklı köpeklerin şablonunu görünce bir deneyeyim dedim kendi kendime… Önce kanvas tarzı sert bir kumaşla dikmeyi denediğimden istediğim sonucu elde edemeyince şekilsiz ortaya çıkan köpeğimi çöpe atıp, sonra birşeyler dikerim diye aldığım yarımşar metrelik polar kumaşlarım aklıma gelince onlara yöneldim… Zaten malzemelerde de polar ya da svetşört tarzı kumaşlar kullanmamızı söylüyordu. Benim çok bilmişliğim işte :)) Doğru kumaş türünü tercih edince yüzümü güldüren sonuçlar çıktı ortaya neyse ki; biri pembe, diğeri mor iki cici köpek. Keşke daha fazla renk polar olsaydı elimde; eminim bir düzine köpek dikerdim o şevkle :) Tabii, bu cici köpekler bende kalmadı. Geçtiğimiz Cumartesi günü Deren bebeğin doğumgünü vardı, çıtlatmıştım *-* İkisini de hediye ettim bıcırık kıza. Görür görmez üstüne binmeye çalıştı; halini görseniz, çok komikti :)) Eh, haksız da değildi hani – köpeklerin tipleri gayet müsait üstlerine çıkmak için zaten, hehe :D Kanaviçe aşkımın tavan yaptığı…
Çarpı işi | Küçük Prenses
Fırsat buldukça çarpı işi yapmaya devam ediyorum. Bu da yeni bitenlerden… Şablonu geçenlerde tuhafiyeden aldığım bebek-çocuk kanaviçe modelleri kitabından seçtim. Öyle güzel şeyler var ki içinde; vaktim olsa hepsini yapıp yapıp dizeceğim, kendimi zar zor frenliyorum :) Bu sevimli prensese de kitabı alır almaz göz koymuştum, gerçi seçim yapmam pek kolay olmadı… Bu arada, öncesinde kitaptan başka şablonlar da kullanarak işlemeler yaptım ama henüz fotoğraflarını çekme fırsatım olmadığı için onları paylaşamadım sizlerle… Sıralamayı bozup bu çalışmayı paylaşmaya öncelik vermemin sebebi de; bu çerçevenin bu haftasonu Deren bebeğin odasına doğru yola çıkacak olması :) Başka ciciler de var yaptığım – yapacağım; inşallah fotoğraflarını çekemeden hediye etmek zorunda kalmam *-*
Hadi Çekilişe :)
Bu fermuarlı el çantasını birine hediye etme niyeti ile dikmeye başlamıştım; bitince ne kadar hoşuma gitse de “Sulanma, Demet” dedim, “Cebe indirme” :)) Madem öyle, beni okuyan birine hediye gitsin o zaman, hem ne zamandır da çekiliş yapmıyordum… Birkaç minik parça daha eklemeden duramadım tabii; çiçekli bir topuz tokası, süslü mandallar ve düğmeli ataçlar. Çekilişime dahil olmak isterseniz; bu yazının altına yorum bırakmanız ve Türkiye sınırları içerisinde yaşıyor olmanız yeterlidir :) Ayrıca, her zamanki gibi kargo ücretinin tarafımdan ödendiğini belirtmek isterim. Takvimler 16 Mayıs 2012′ yi gösterdiğinde katılım sona erecektir; duyduk-duymadık demeyin ;) İlk fırsatta da çekilişi yapıp kazananı burada duyuruyor olacağım… Not: Bu gece annem geliyor; dolayısı ile önümüzdeki günler içerisinde benden pek ses duyamamanız olasıdır – şimdiden haberiniz ola ;)
Zeliha’ dan Hediyem Var – dı : )
Çok geç kaldım bu teşekkür yazısını yazmaya… Benim ciciler yolladığım sevgili arkadaşım Filiz’ in kızı Zeliha’ cık büyümüş de bana hediyeler göndermiş :)) Öyle mutlu etti ki beni… Bebek şekerinden yollamış bana, bir de pembiş bir şal… Anne – kız çok ince, çok düşünceliler vallahi :) Mini bebek arabası kitaplığımda yerini çoktan aldı; şalı da çok severek kullanacağım muhakkak, zira benim gibi renklerle barışık biri için bundan güzel bir tercih olamazdı :)
Nil Yeşili Bebek Eteği | Hediye
Geçtiğimiz Cuma Kadıköy Pazarı’ nda bulduğum kumaşlardan biri bu da; puanlı tül… Iki rengini buldum hem de; biri bu renk, diğeri de gri… Tezgâhta bu kumaşları görünce hemen atladım üzerlerine; puanlı kumaşları mümkün mertebe kaçırmamaya çalışıyorum da :) Hatta şimdi Koton’ da gözüme kestirdiğim pudra rengi puanlı tülden uçuş uçuş bir elbise var da; acaba fiyatı düşer mi diye kolluyorum :)) Gelelim biz diktiğim eteğe… Beli lastikli, içi astarlı, bu sene vitrinlerde çok sık gördüğümüz basit bir model… Ben minyatürünü diktim :) Hareket katması için de beline broş iğnesi ile yine tülden yaptığım çiçeği iliştirdim. Annesi istemezse çıkarsın diye :) Bu arada, yeri gelmişken belirteyim; kesme tahtasını ve diğer aletleri kullanmaya başladım. Ikea’ dan aldığım kumaşları keserken döner bıçak yetersiz kalsa da tül, şifon gibi ince kumaşları kesmede gayet başarılı. Aldığım için pişman değilim; hiçbirşey olmasa üzerinde ölçüler yazan o tahta işimi bir hayli kolaylaştırdı *-* Bu eteğin dikişini son…
Peki, Turuncunuzu Nasıl Alırdınız? :)
Hatırlar mısınız; geçenlerde bir yazı yazmıştım, “Renginizi Nasıl Alırdınız?” diye… Okumayan kaldı mı bilmiyorum ama cevap vermeyen kaldı eminim :) “Eee, ne yapalım şimdi cevap vermediysek, büyük ikramiye mi kaçırdık?” diye içinden geçirenler varsa ayağını kaldırsınlar; çünkü o SÜRPRİZLİ bir yazı idi ;) Yazının içine hediye saklanmış kimselere çaktırmadan :) Şu an eminim o yazıya yorum bırakanlar bu yazının devamını büyük bir iştahla okurken, yorum bırak(a)mayanlar hayal kırıklığı içerisinde satır aralarından ne çıkacağını anlamaya çalışıyorlar. Aslında tüm suçlu; benim “koca koca” :) Onu suçlayacağımı baştan söylemiştim kendisine zaten *-* Çünkü, o yazımın sonundaki kırmızıya boyanmış vurgulayıcı cümleyi bana sildirdi. “Dikkat, bu yazının içinden sürpriz çıkabilir” demiştim, dedirtmedi bana. Yoksa vallahi sürpriz olduğunu bangır bangır duyuracaktım davul zurna eşliğinde. Zaten kolay kolay sürpriz yapamam ben; eşime aldığım tüm hediyeleri doğum gününden önce vermişimdir meselâ :)) Hatta, Twitter’ dan da dayanamayıp üstü kapalı bir şekilde bik-bik’ lemiştim :) Siz de renginizi nasıl…
Eti Cin’lerim Var En Tatlılarından :))
Herkesin Eti Cin’ i olabilir; ama benimkiler gibi asslaa :) Öyle bir Eti Cin ki bunlar; hem tatlı, hem de ye, ye, bitmez olanlarından… Ben sadece bir tane bekliyordum, yavrusunu da kapmış, gelmiş yanıma taa Denizli’ lerden. O kadar mutlu oldum; ki kaptım ikisini de, parka götürdüm baba – oğul :) Öyle de sempatikler ki; kamera karşısında ancak bu kadar fotojenik olunur. Bir fotoğrafınız mı güzel olmaz sizin, hain Eti Cinleeer? :)) Peki, nerden çıktı bunlar, değil mi? Durup dururken gelmişler evime ailecek :)) Aylaaar, yıllaaar önceydi. Bir Eti Cin görmüştüm hayal meyal; öyle güzeldi ki hiç aklımdan çıkmamıştı. Hani ilk görüşte aşk derler ya; bizimki de öyle olmuştu. Tabii benimki o zamanlar plâtonik :) Aşkımı kalbime gömdüğümde ne olduysa yine çıktı karşıma ve o gün öğrendim ki; o şirin Eti Cin’ i dünyaya getiren, benim yakınen tanıdığım, pek çoğunuzun da bildiği örgü oyuncaklar kraliçesi Yasemin Kale’ den başkası değilmiş…
Bir Sürahi Boncuk
İnsanın çevresinde incik-boncukla haşır neşir yakınlarının olması güzel şey. Benim adıma ne kadar iyi olsa da aynı durum onlar için geçerli değil tabii :) Dilimden pek kurtulamazlar da: “Eee, hani bana boncuk getirecektin?”, “Çöpe atılacak olan parçalar varsa atmayın. Sen köşede tut onları, bana ver. Ben mutlaka onları kullanacak yer bulurum :)”, “Çeşit ayrımı yapmıyorum, herşey olabilir; inci, cam boncuk, taşlar,…”, “Kenarı kırık olsa da olur, fark etmez; ben bulurum onlara bir hal çare”,… Söylemlerim böyle uzar, gider… Sonra öyle bir poşet ulaşır ki elime, evdeki bir sürahiyi doldurur :)) Tasarladığım aksesuarlarda inci kullanmayı çok sevdiğimden, arkası düz olan incilere ayrı bir sevinirim; bunları silikonla kumaş, keçe üzerine yapıştırmanın kolaylığı bir yana, sağlamlığı ayrı bir tatmin eder beni. Silikonla ufak tefek parçaları yapıştırmak zorunda kaldığım zaman, birkaç dakika kurumasını bekler, sonra parçaları sabitlediğim yerden tutup çekerim, testi geçerlerse ne ala, yoksa çöpü boylarlar :)) Ben incilerimi okşarken, farklı bir poşetin…