havadan sudan

8 Yazılar Ana sayfaya dön

Şükretme Egzersizi

Madem o kadar kişisel gelişim kitabı okuyoruz, okuduklarımız sayfalarda kalmasın, uygulayarak pekiştirelim, hayatımıza olumlu enerjiyi davet edelim, değil mi ama? :) Çünkü neymiş? Evren bir fotokopi makinesiymiş. Yani; neye odaklanırsan hayatında onu çoğaltırsın, o yüzden biz güzel düşünelim, güzellikleri çoğaltalım. Bardağın dolu olan kısmını görmek -görmeye çalışmak hiç değilse ilk başlarda – ne kadar zor gibi gözükse de zaman zaman, hele hele dibe vurduğumuzu hissettiğimiz zamanlarda, insan ruhuna iyi geldiği su götürmez bir gerçek. Bir kere insan kendisini iyi hissetmeyegörsün; tadından yenmez :)) Hem Polyanna olmanın kime ne zararı var ki? :) Keşke her daim pembe gözlüklerimizle bakabilsek etrafa, sonuç itibari ile şeker pembe rengine bürünmüş bir patron fena olmazdı hani ;)) Şimdi bu egzersizle o gözlükleri pekala tekrar takabiliriz, çünkü herkesin birer tane pembe gözlüğü vardır mutlaka, ya başının üzerinde unutmuştur, aranıyordur nerede olduğunu; ya da gözündedir de camlarının tozunu almak gerekiyordur arada bir… Bu yazıyı yazmaktaki amacım da…

Muhabbetin Böylesi

Hani geçenlerde Kütahya merkezli bir deprem olmuştu ya; İzmir, İstanbul gibi pek çok ilde hissedilmişti. İşte, ben o depremi hissetmedim, biliyor musunuz? E, şimdi ne yapalım hissetmediysem, değil mi? Zil takıp oynayacak değiliz ya hep beraber! Durun, durun; önce şu mini diyalogu paylaşayım da hele bir sizinle; sonra anlarsınız neden bu muhabbetin gecenin bir yarısı burada vuku bulduğunu; Depremden bir gün sonra… (Mekan, karşımdaki kişinin adı, cinsiyeti hiç önemli değil) Ben – Dün gece deprem olmuş ya; ben onu hissetmedim. Çok mu şiddetliydi? X – Evet yaa, çok salladı. Ben – Sanırım ben o esnada ayakta olduğum için hissetmedim. X – Nasıl hissetmezsin yaa? Çok şiddetli idi. Ben – Alla alla! X – Hissedilmeyecek gibi değildi! Ayakta bile olsan hissedilir bir depremdi!! Ben – ?!! Cümleye dikkat lütfen; “Ayakta bile olsan hissedilir bir depremdi!!” Yahu, neye göre? Kime göre? Ben hissetmedim işte! Ne yapayım şimdi!! Senin için hissedilir olan şey…

Denemeler Kurbanı 19 Mayıs :)

Bir 19 Mayıs tatilinden herkese merhaba! Yorgun olduğum için yine öğleye kadar uyurum diye tahmin ediyordum ama öyle olmadı; 09.00′ da açıldı gözlerim :) Benim garezim haftasonlarına imiş; bunu da anlamış oldum :)) Blogger okuma sütununda benden zaman zaman denemeler gören ve ses 1,2,3 tarzında yorumlar bırakan arkadaşlarım; hepinize çok teşekkür ederim *-* Problem mi olduğunu sormuşsunuz. Aslında uzun zamandan beri var diyeyim. Wordpress’ e taşındığım günden beri blogumun güncellemelerinin görülememesi ile ilgili geri bildirimler alıyordum. Oldu derken, olmadığını duymak; hele hele bazılarının güncellemeleri alıp bazılarının ise alamaması iyice kafamı karıştırıyordu. Birşey bende askıda kalmamalı; gece-gündüz çalışırım üzerinde o konuyu netleştirmek için. O nedenledir ki; bozuk bir plak gibi arada “Deneme, deneme” diye çizip durdum :)) İçinizden bana saydırmadınız inşallah! :D Vallahi tek amacım şu sorunu çözebilmekti. Beni izlediğini sanıp üstüne hiç yazmadığımı düşünen insanlardan mesajlar almak yeterince üzdü zaten beni :/ Ha, sadete gelelim; çözdüm mü peki sorunu? Hala…

Sohbet

Sanırım blogspot uzantılarına erişim yasağı bugün itibari ile kaldırıldı; sanırım diyorum, çünkü şu son iki ay içerisinde o kadar abuk olay yaşadım ki artık neye inanacağımı bilmiyorum. Ama yok, yok; benim bilgisayarım blogspot uzantılı bir blogu açtıysa bu yasak artık kalkmıştır :) Hadi gözümüz aydın olaaa! ;) Bu süreç içerisinde hiç kimseyi doğru düzgün takip edemedim desem yalan söylemiş olmam. Zaman zaman telefon ekranından okuyabildiğim satırlarınıza her ne kadar yorum yapmak istesem de telefondan internet bağlantısı biraz sıkıntılı olduğu için çoğunlukla yazdığım yorumları size iletemeden kendi kendime konuştum durdum O_o Okuyamadığım bir yığın paylaşımınız olduğundan eminim, ağır ağır da olsa açığı kapatacağıma söz veriyorum ;) Bilenler vardır; ben blogspot yasağı sonrasında kendi alan adıma taşındım, adresimde değişiklik olduğu için beni tanımakta güçlük çekenler olabilir. İşte bu noktada ihtiyacı olanlara bir ipucu: Heeey, ben Cheerful Demet; hatırladın mı? :)) Bak, en tepeye tazecik çekilmiş resmimi de koydum; bu kabarık saçlardan artık…

İçimden…

Her gün işten çıktığımda kafamda planlar yaparım; günümün kalanını dolu dolu yaşanmış kılmak için kabarık listeler… Altından kalkamayacağımı, her birine yetişemeyeceğimi bile bile her akşam oynarım ben bu oyunu, kimi zaman farkında bile olmam. Zihnim bedenimin bulunduğu yerden çok daha farklı şeylerle meşgul, beni mutlu çerçevelerin birinden alır diğerine sürükler… Çalışan bayan olmak gerçekten çok zor; hiçbirşeye tam anlamı ile yetişemiyorsunuz. Hele ki ruhunuza mükemmeliyetçilik bulaştıysa kıyısından köşesinden; huzursuzluk hep içinizde sorguluyor sizi yapamadıklarınızla… Aslında fazla da aceleye gerek yok; nasılsa yapılacak işler hiçbir zaman bitmeyecek, değil mi? İmreniyorum bunu diyebilen insanlara! Ne yazık ki mi demeliyim bilmiyorum ama ben onlardan olamadım, olamayacağım da… Hep kurallarım var benim katı katı; sanırım çocukluktan kalma bir alışkanlık – temelinde disiplinli bir anne… Bazen diyorum anneme de zaten “Sana benzemeye başladım” diye… ……………………. Ben ne anlatmaya gelmiştim buraya?! Neler yazmışım beş dakika içerisinde? Ah şu hınzır parmaklar! İzinsiz döktüler hemen de kafamdan geçen…

Yağmurlu Bir İstanbul

Bu yağmurlu havaya ve tatil gününe inat erkenden uyandım bugün; saat sadece 08.30′ du gözlerimi açtığımda… Halbuki yorgun bir beden için şu kapalı havada yapılabilecek en güzel şeylerden biri, sıcacık yorganın içinde kıvrılıp mışıl mışıl uyumaktı :) Hiç değilse “Nisan ayındayız, şu havaya bak” söylemlerine girmezdim, değil mi :)) Pek keyfim yok bu aralar… Fotoğraf makinam dün teknik servis için yola çıktı ya, tamir olup dönene kadar da iflah olmam ben :/ Gerçi hava kapalı, makinam şu an yanımda olsa da, çok başarılı çekimler yapabileceğimi sanmıyordum, hele ki daha makina ayarlarında acemiyken… İşte böyle de avuturum kendimi :)) Birsürü dergi aldım yine, aslında onları kurcalasam fena olmayacak… Her ay almasam olmaz zaten! O kadar dergiyi bir gün bu evden taşınırken nasıl toparlayacağım, bilmiyorum. Alıyorum, alıyorum ama stok sorunum olmaya başlayacak yakında ve hiç istemeden bazılarına veda edersem çok üzülürüm :( Bir dergi zaten başlı başına çok ağır olabiliyor kimi zaman,…

Mart Bitmeden…

Güneşin yüzünü bir gösterip kaçtığı, bahar geliyor derken bir yandan sevinip bir yandan da eldivenimizi, atkımızı yanıbaşımızdan ayırmadığımız günlerdeyiz… Bloglara erişim yasağı ile felaket habercisi olarak başlayan bu ay depremler, nükleer sızıntı haberleri, vs. derken iyice karamsarlaştırdı hepimizi… Hatta öyle ki baharın gelişini bile unutturdu bana son yaşanılanlar… Bloglar ha açıldı, ha açılacak derken bitecek sanırım bu ay… O kadar yavaş işliyor ki erişim yasağının kaldırılması kararı biraz daha geç onaylansa herhalde biz senelerce bloglarımıza giremeyecek, birbirimizden bi’ haber hayatlarımızı sürdürecekmişiz! Sanırım Mart ayı blogumun en verimsiz dönemine isabet ediyor şu şartlar altında. Blogumu taşıma işlemleri, yeni sanal ortama adaptasyon, bol araştırma, yeni bilişsel konuların özümsenmesi derken sekteye uğradı tüm paylaşım serüvenim. Tabii bunda Amerikalı gelinlerin de katkısı büyük ki; sevimli babetleri başlarının tacı yaptılar :) Gerçekten içime sine sine üzerlerinde çalıştığım bu babetlerin çok da geç olmadan umduğum ilgiyi görmesi beni inanılmaz mutlu etti, kaç gündür evde bayram havası…

Bu Aralar…

Eski blog yazılarımı buraya aktarmak tahminimden uzun sürecek sanırım, şimdiki zaman içerisinden bir ses vereyim dedim. Meğer ne çok yazmışım; düzenle, kopyala, yapıştır; bitecek gibi gözükmüyor :) Blogger’ dan Wordpress’ e içe aktarma başarısız olunca, bu görevi bizzat kendim üstlendim ama başlayınca tabii bir blog deryasının içinde kayboldum :)) Eski blogumdaki tüm yazılarımı buraya aktarmayı düşünmüyorum zaten; genel duyuru, haberler, havadan-sudan konuştuğum o günün güncelliğini koruyan yazılarımı pek taşıma taraftarı değilim; sanki önemini kaybetmiş gibi geliyor artık… O yüzden, daha çok genel değerlendirmeler içeren ve hayatımda önemli olduğunu düşündüğüm, unutmak istemediğim olayları buraya taşımaya özen gösteriyorum. Hele ki aksesuar tasarımlarımın biri bile taşınmadı daha buraya; kara kara onları nasıl aktarabileceğimi düşünüyorum :)) Bir süre böyle koliler dağınık olacak siz çaya, kahveye geldiğinizde; çekinmeyin ama oturuverin bir kolinin üzerine, yabancı değilsiniz nasıl olsa ;) Koli deyince; aklıma babetler geldi. Şu an iki koli kadar yeni babet süslenmek için beni bekliyor da…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme