havadan sudan

8 Yazılar Ana sayfaya dön

Yazmış… Kışmış… Cuma’ ymış…

Bugün güneş yüzünü gösterdi, çok şükür :) Gerçi camdan bakıp görüntüye aldansaydım halim haraptı; o ne soğuk öyle, sabah işe giderken dondum resmen… Aman yağmur-çamur olmasın da ben soğuğa razıyım; sarınır, sarmalanır, yine gezmelere giderim. O yüzden, mümkünse gökyüzünden aynı performansı yarın ve Pazar günü de göstermesini bekliyoruz :) Yalnız öyle zor uyandım ki bu sabah; hem haftanın yorgunluğu, hem benim dün çok geç uyumam derken adeta kendimi yataktan kazıdım ve uyandıktan sonra en az beş dakika göz kapaklarımın tam olarak açıldığına şahit olamadım :) Zaten çalışan insan için günün en zor dakikaları, yatakla bağımızı koparmaya çalıştığımız safhaya tekabül etmez mi? Dün neden geç yattığımı söylememe gerek yok sanırım; planım öncesinden belliydi. Eşim maçtan dönene kadar bilgisayar başında “Scrapbooking” konulu araştırmalar yapıp durdum. Hatta bilgisayarda açtığım klasörleri dijital kağıtlar, resimlerle doldurmakla çok meşgul olduğumdan bırakmış olduğunuz yorumlara dönüş bile yapamadım – bu haftaki yorumlarla topluca ilgileneceğimi bilesiniz ;) ‘ “Digital…

“Digital Scrapbooking” de Neymiş? : )

Gün geçmesin ki farklı birşeye heves etmeyeyim. Şimdiki konum da “digital scrapbooking”. İki gündür akşamları evde kendimi dijital kağıtlar, bantlar, resimler araştırıp bilgisayarıma kaydederken buluyorum. Öyle boş birşeyle uğraşıyormuşum hissi var ki yalnız içimde, zamanımı onlara harcarken hissettiğim suçluluk duygusunu tarif bile edemem :) Tam bilgisayarın karşısında üst üste duran kumaşlar ve fermuarlara öpücükler atarak yapıyorum bu işi hem de :)) En son gözlerim acırken bıraktığım resimlerde hâlâ aklım mesela… Arama motoruna birşey yazınca Google Amca’ nın karşıma çıkardığı tüm sayfalara bakmaya çalışma gibi bir hastalığım var benim :) Ya aradığım asıl şey 28. sayfada ise, ben 3. sayfada arama sonuçlarına bakmayı bırakır da onu kaçırırsam? :)) Ya da oralarda bir yerde daha güzeli var ve benim kendisini keşfetmemi bekliyorsa? {Elindeki ile yetinmeyi bilmeyen, gözü hep daha fazlasında, daha güzelinde olan insan modeli} Okuyup resimlere bakmakla iş hallolsa yine anlayacağım. Yeni bir kelime mi gördüm okurken, bilmediğim birşeyle mi karşılaştım;…

Bu Aralar; Yoğun, Yorucu, Yeni Meraklar Peşinde

Ne yoğun bir gündü… Ofiste sabah masama oturduğum andan mesai bitene kadar kafamı kaşımaya vakit bulamadım desem yeri… Pazartesi’ ler genelde telaşelidir de bugün daha bir başkaydı. Bazen sanki ipin ucundayım da, ben o ipi çektikçe iş geliyor, çektikçe iş geliyor… Bazen de oltamı sallamışım denize, saatlerce bekliyorum orda bir balık tutayım diye; yok ama nafile… Birer birer gelmiyorlar ki! Ya hep beraber geliyorlar aniden, davet filan beklemeden ya da küsüp gidiyorlar topluca… Hani bir ortasını bulsak fena olmaz. Ne nefes nefese çalışmaktan yanayım şu zamandan sonra ne de saate her baktığımda akreple yelkovanı bıraktığım yerde bulmaya tahammülüm var. Neyse, neyse, bir Pazartesi daha bitti, haftasonu da gelir elbet :) Gerçi o da göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor ya… Tıpkı geçen haftasonu onlarca fermuarlı cüzdan dikeceğim diye kendimi gaza getirip sadece bir tane dikmeye vakit bulabildiğim gibi :)) Mazeretim vardı gerçi bu kez; rahatsızdım biraz, uyumaya – büyümeye ihtiyacım vardı…

Dünden Kalan…

Dünkü yazımı en güzel özetleyen yorumdu sanırım bu – sevgili Seyhan’ dan gelen: “… zorunluluk hissetme yazmak için, yazmak için de yazma ama yazacaklarını da kendine saklama ;)” Evet, aslında benim de korkum kendime belirli günler dahilinde kısıtlamalar getirmek; sorumluluklar, ödevler vermek, sonra yapamadığım zamanlarda yaşadığım vicdan azabı ile sıkılmak, tasımı – tarağımı toplayıp kaçmak belki de en sonunda… Kendim ederim, kendim bulurum yani :) İşin büyüsü bozulsun istemem… Sonuçta ben ne tasarımcıyım, ne fotoğrafçı, ne de bir yazar… Hepsini zevk için yapıyorum; keyif alıyorum yazarken, birşeyler tasarlarken ya da bir fotoğrafı nasıl en iyi şekilde çekebileceğimin üzerine kafa yorarken… Hani bunlardan biri bile benim mesleğim olsa, yani karşılığında para kazanıyor olsam bu planlı, saatli hareketlerimin sebebini anlarım da… Yaptığım kendi kendimi köle gibi çalıştırmaktan başka birşey olmuyor zaman zaman. Acımasız bir şekilde ağır ödevler veren bir öğretmen, aynı zamanda da onun çalışkan ve itaatkâr öğrencisi gibiyim adeta :) Bir…

Olumsuz Hava Şartlarına Maruz Kaldım

Cumartesi günü kar şöyle bir serpiştirdiğinde evin içinde dört köşe olmuş, elimde fotoğraf makinesi ile o camdan diğerine zıplayarak kendimce birkaç tatmin edici kare yakalamaya çalışmıştım (sonuç fiyasko olsa da). Kar o gün umduğum gibi yağmamakla beraber hiç tutmamış, üstüne kesilen elektrik de iyice canımı sıkmıştı. Bir ara mum ışığında ponpon yapmak gibi son derece romantik (!) bir fikre kapılsam da aksayan işlerimle içimdeki hobi ateşi de sönünce bir anda “memnuniyetsiz” ben ipleri eline alıp, yaptığım herşeye bir kulp takarak tüm haftasonunu en verimsiz şekilde geçirmeyi başardım. Eh, o zaman alkış bana *-* Özlemle beklediğim haftasonu tatilininin böyle yitip gitmesine olan kızgınlığım mı, benim sürekli daldan dala konarken kısıtlı zaman dilimi içinde birşeyleri yarım bıraka bıraka yaşadığım anlamsız telaş mı derken yeniden Pazartesi günü geldi ve haftaya bomba (!) gibi başladım :) Dün akşam işten eve dönüşüm karla karışık 3,5 saati bulunca benim de kendimi bulmam epey zaman aldı… Ben;…

Perşembe imiş… Perişan imiş…

Şu Perşembe gününe neden “Perişan” demişler, bilmem ama kendi adıma Perşembe’ ler Cuma’ ların habercisi olduğundan, bir nevi tatil arefesi kıvamında güle oynaya geçer… Perişan olması gereken bir gün varsa o da Pazar’ dır kanımca; Pazartesi’ yi görmeye ramak kaldığımız o Pazar yok mu o Pazaaarrr… İnsan tatilde olduğunu bile anlamıyor bazen sırf bu psikoloji yüzünden… Hele bir de o vücudun uyumaya, dinlenmeye ihtiyacı varsa… Yatakta azıcık fazla zaman geçirin, o koltuğa yayılıverin birkaç saat fazladan, bir de bakıyorsunuz, işbaşı yapma zamanı yine gelmiş… Zaten bu hafta biraz zor geçti benim için. Pazar gecesi 01.00 civarı gidince yatağa, sanki haftanın her günü 01.00’ den önce uyuyamazmışım gibi akşamları gözlerim bir türlü kapanmak bilmedi. Hele dün gece en geç 23.30’ da bilgisayarı kapatıp uyuyabilme imkânım varken 01.30’ da uyumuş olmam pek bir traji-komikti. Bazen nasıl da kaşınıyorum gecenin bir yarısı, ah bir bilseniz… Yok, kafama birşey takıldı ya, uyuyamam yoksa. İşin…

Azıcık Kafam Karışık…

Fotoğrafsız yazı yayınlamak bence yürek ister :) Sebebi ise malûm; uzun bir yazı eğer birkaç görselle okuyucuyu kendine çekmiyorsa, yazının bilgisayar karşısında o kişiyi sarıp sarmalamasını beklemek bazen hayal kırıklığı yaratıyor… Yazıyı sonuna dek okuyan ise aslında günümüz koşullarında bir madalyon hak ediyor :) Video izlemek ya da fotoğrafları incelemek varken pek az kişi okumaya yanaşıyor; bu da o kişinin ya kitap kurdu olmasından ya da o içeriğin kendine hitap etmesinden ileri geliyor diye düşünüyorum… Öyle ki; fotoğrafların bile desteklenerek sunulduğu bir yazıda, sadece fotoğraflara bakılarak yorum bırakılması durumun vehameti hakkında ipucu veriyordur sanırım :) Başıma gelmese de sıklıkla gördüğüm bir örnek de şu olur ki; pek çok blog yazarına paylaştığı yabancı kaynaklı bir tasarımla ilgili sanki blog sahibi o el emeği ürünü kendi yapmış gibi “Ellerine sağlık, çok güzel olmuş” tarzında yorumlar gelmesi :) Halbuki okusa, kadıncağızın onu ilham amaçlı paylaştığını anlayacak *-* Okumayı pek sevmiyoruz sanki, hatta zaman…

Görüntü Yok, Ses Var

Bazen yazılarıma başlık bulmakta çok zorlanırım, bazen de aklıma aniden gelen bir başlık atar beni yazının içine, sonuna nasıl geldiğimi bile anlamam :) Şu an ikinci durumun içerisindeyim… Bir yandan birkaç gündür yazmak için fırsat bulamazken, diğer yandan yazılarımı destekleyecek fotoğraflarımın arşivde tükenmiş olması yazmak ve yazmamak arasında gel-git yaşamama sebep oldu. Ancak şunu da çok iyi biliyorum ki; ben bir şeyin rutinini bozarsam ipin ucunu fena kaçırıyorum, yakalayamıyorum sonra kaldığım o yeri… O yüzden, bugünkü yazımı fotoğrafsız götürüyorum, sırf arayı açmamak için… Hadi, azıcık sohbetim de gelmiş olsun :) Çoğu zaman yazmaya, okumaya, araştırmaya, birşeyler dikmeye, fotoğraf çekmeye; yani kısaca beni ben yapan tüm ilgi alanlarıma daha fazla vakit ayırmak istiyorum. Aslında yapabileceklerimin üst sınırlarında gezdiğimi bildiğimden artık bununla yetinmem gerektiğini söylüyorum kendime sürekli ama nafile… Bir insan istediği şeyleri dikmeye vakit bulamadığı için, günışığından yararlanamadığından kendini tatmin edecek sayı ve kalitede fotoğraf çekemediği için ya da koşturmaktan -…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme