havadan sudan

8 Yazılar Ana sayfaya dön

Herşey Fotoğraf İçin : )

Cumartesi günü Türk kahvesi almaya gittiğimde gözüme çarpan çakıl taşı çikolataları masum birkaç fotoğraf çekmek için alındı :) Keşke sadece çikolata alıyor olsam fotoğrafını çekmek için… Gözüme estetik gözüken, sevimli bulduğum, hoş olduğunu düşündüğüm herşeye bulaşmaya başladım, artık kendimden korkuyorum :) Meselâ, şu puanlı çatal-kaşık-bıçak sadece bir adet elimde – sebebini anladınız siz :)) Tabii çikolatalara eşlik eden mini tepsinin de bir tane olduğunu söylememe gerek yok sanırım :)) Öyle fazla kek, pasta da yapmam ama muffin kağıtlarını da alıp sakladığımı görüyorum bu fotoğraflara baktığımda :)) Hakikaten çöpçü müyüm ben diye düşünüyorum bir yandan :)) Diğer taraftan da kendimi teselli ediyorum – en azından çikolataların hepsini eşim yedi, ben sadece fotoğraflarını çektim diye :))

Rutinimi Kaybettim, Hükümsüzdür : )

Bir dönem haftada dört – beş kez yazma fırsatı bulurdum, ne güzel… Yazdıkça da anlatacaklarım çoğalır benim aksine… Ne zaman araya bir şeyler girsin, o zaman söylenecekler, anlatılacaklar saklanır kıyılara, köşelere… Haftabaşında dilediğim bir “İyi Haftalar” neredeyse tüm haftayı temsilen asılıp kalmış blogumda; çok ayıp çooook, hiç bana yakışıyor mu! :))) Geçici bir süre olduğunu biliyorum zira; o yüzden içim rahat, benim yapacaklarım, edeceklerim öyle birikti ki; buraları bombardımana tutacağım günler de gelecektir elbet – bilen biler :) Hani her gün buralara gelip gidip neden yazmadığımı, moralimin bozuk olduğunu düşünenler varsa “Ben gayet iyiyim” diye sesleneyim onlara buradan ;) Biraz yoğun olduğumu itiraf edebilirim ama; şu an nikah şekerlerine eşlik eden bir de gelin bohçası hazırlığım mevcut. Kardeşim Eylül ayında evlenmeyi düşündüğünden ben de kendime eğlenecek şeyler çıkarmakla meşgulüm anladığınız üzere *-* Yalnız şu yaşımda bohça mevzusuna da daldım ya, artık ilerde çocuğum olur da mürüvvetini görmek filan nasip olursa…

Ses Vereyim : )

Farkında olmadan ne uzun ara vermişim öyle… İşyerinde o kadar yoğunum ki şu son bir haftadır; sanki işler beni oyalamak için, bana düşünecek bir dakika bile bırakmamak için birbirleri ile yarışıyor adeta… Gerçi ben izinler filan derken işyerinde tüm mesai günlerinin hakkını vererek çalışamıyorum ya şu son bir aydır, onun da etkisi vardır haliyle… Belki de tamamen budur sebep :) Yoğunluk… Tahminimce birkaç ay sürecek… Hem iş açısından, hem de özelde… Annemin vefatı sonrası yapılması gerekenler; bir yanda resmi kurumlar, diğer yanda İzmir’ deki evin odaları olarak listeye alınadursunlar, Eylül ayında evlenmeyi planlayan kardeşim için hazırlamaya başladığım nikah şekerleri hobi hayatımın en kapsamlı projelerinden biri olarak kayıtlara geçecek sanırım :) Kız tarafı ile anlaşıp ortak aldığımız karar neticesinde nikah gününe eşlik edecek gelin – damat keçe baykuşlar, bakalım benim sabırsızlığım ve o klasik abartmalarımla ne hal alacak; açıkçası büyük merak içerisindeyim :) Hani, bu aralar pek yazamamamın sorumlularından biri de…

Hayat Devam Ediyor

Dün işyerine döndüm… Acının derinliklerinde kıvranırken o sıradan, rutin hayatın insana nasıl keyifli gelebileceğine şahit oldum bir kez daha. Yoğunluğun içinde bulmak kendimi; iyi geldi diyebilirim yani. Kafam her boş kaldığında geçmişin izlerinden birşeyleri kurcalarken, düşünmeye fırsat bulamamak sanırım şu dönemde en çok ihtiyacım olan şeylerden biri… Zaten bu aralar eşimle pek evde duramıyoruz, durmak istemiyoruz. Kafamız dağılsın, hava alalım diye dışarı çıkıp duruyoruz sürekli… Hep de farklı şeylerden bahsetmeye çalışıp konuyu en alakasız noktada anneme getirip amacımızdan sapıyoruz. Evde benim tüm lambaları açıp odadan odaya korka korka geçtiğim, uzun süre sesim çıkmayınca eşimin panikle beni aradığı gibi örnekler dikkate alınırsa bizim sabaha kadar sokakta yanyana durmamız, ruh sağlığımız açısından sanırım şu andaki en doğru hareket… Bugünler de geçecek, biliyorum gerçi… Ben 15 yaşında babamı kaybettim, neredeyse bir sene boyunca annemle babamın yatak odasına giremedim, hâlâ da uykusu esnasında horlayan kim varsa hiç acımam, dürter, uyandırırım uykusundan. Babamın ölümünden miras…

Yıkılmadım, Ayaktayım :)

Pazartesi günü işyerinde bilgisayarımı açtığımda tam 1015 adet mail bana göz kırpıyordu :)) Ortalama 45 dakika kadar tüm mesajların düşmesini bekledim; ki o bile yeterince zaman alıcıydı :/ Yok, hepsi benim cevaplamam gereken mailler değildi, çoğu bilgilendirme amaçlı, acil olan işler zaten halledilmiş ama yine de bir elden geçirmek lâzım her birini tabii… Yoksa benim içim rahat etmez *-* Ve bugün Çarşamba; sanırım saat 17.00 gibi rahat bir nefes aldım. Artık siz düşünün neyle cebelleştiğimi :)) Eve geldiğimde kolumu kaldıracak gücümün olmaması ve rutinime aykırı saatlerde yatağa yönelme durumları baş gösterince biraz uzak kaldım buralardan istemsizce… Hayat bazen ne zor :) Hatta dün gece yarısına kadar dayanabilseydim, çekiliş yazımı yeni yorumlara kapatacaktım da ha şimdi, ha bir saat sonra derken baktım katılımlar bugün de devam etmiş – kimseleri kıramadım, kimselere kıyamadım; isteyen herkesi dahil ettim. Ammaaa, biraz önce şu tiki kaldırabildim de; artık katılımcı listesini oluşturma, ardından çekilişi gerçekleştirme aşamasına…

İşte Geldim, Burdayım : )

Bugün tatilimin son günü. Tahmin ettiğim gibi annemin bizde kaldığı süreç içerisinde bilgisayar başına oturacak fırsatı pek bulamadım; gelen – giden derken vakit yine su gibi aktı, geçti… Her zamanki gibi planladığım ve yapmak istediğim çoğu şeyi de yapamadım zaten… Asıl yarın işbaşı yaptığımda mail kutusunda beni kaç tane mesajın beklediğini merak ediyorum şimdiden – tatile çıkmadan bile onun stresi sarıyor gerçi ya :) Tertemiz bıraktığım masam dönüşümde beni bıraktığım gibi karşılamıyor hiç nedense :)) Annem birsürü ıvır zıvır getirmiş bana; buraya gelmeden telefonda ne istediğimi sorduğunda benim kendisine verdiğim cevap “Değişik hobi malzemeleri” olunca denk geldiği ne varsa sepete atmış; çiçek yaprakları, şekilli delgeçler, makaslar… Hatta ikinci bir döner kesici makasım bile olduğunu söyleyebilirim :)) Değerlendirebileceğimi düşündüğü ne varsa kapmış, gelmiş, sağolsun annem; fazlasıyla mutlu etti beni getirdiği hediyelerle de *-* Yalnız duyduğum kadarıyla Almanya’ da pek kumaş bulunmuyormuş. Ya da annem civarı pek bilmediğinden denk gelmemiş olabilir ama…

Hafiften Tatil Modu…

Şurda ses vermek için birkaç saatim kaldı, farkındayım. Bilgisayarımı açtığımdan beri o hobi projesi senin, bu hobi projesi benim; dolanıp duruyorum… Gûya seyretmek yerine aktif rol almak istemiştim bu projeler içerisinde ama neeerrdeee! Öyle güzel şeyler yapıyorlar ki; ağzım açık bakakalıyorum her birine… Hepsini denemek istiyorum ve linkler arası bir yolculuğa çıkıyorum farkında olmadan… Sonra hepsini denemek istediğimle kalıyorum, o ayrı – misâl bugün olduğu gibi :)) Eh, şimdi de ben uykulu gözlerle yan odaya geçip “Merhaba keçelerim, kumaşlarım, dikiş makinem; ben geldim” desem onlar beni aralarına alırlar, bilirim bilmesine de şu saatler pek verimli olmaz kimseler adına, onu da bilirim; oraya bir dalarsam şu kısacık zaman diliminde bir türlü tatmin olmam, herşeyi yarım bırakıp kendimi yatağa atar, üstelik yapmaya başladıklarımı tamamlayamamanın verdiği rahatsızlıkla bir de mutsuz olurum daha da kötüsü… Bir de ertesi gün işyerinde sürekli onları düşünür, dururum :))) En iyisi, hiiiç bulaşmamak; iki çocuk annesiyim, dikiş dikerim,…

Hafta Ortası Notları

Günler hızla akıp geçiyor; yine bir haftayı daha yarıladık. Pek yazasım yok bugünlerde, akşamları vaktimin belli bir kısmını dikiş makinesine ayırmayı yeğliyorum. Bıraktığınız yerdeyim diyebilirim; fermuar mevzusunun derinliklerinde stoğa yeni giren kumaşları kesmekle meşgûlüm kısaca :) Taktım mı takıyorum işte böyle… Ve biliyorum; yeni bir şey gözlerimi kamaştırana kadar da bu kara sevda sürüp gidecek, bir gün yerinde yeller esecek, bir gün yine saman alevi gibi kasıp kavuracak ortalığı… Bir dönem ortalığı yastığa boğduğum, bir ara da kutu kutu babetlerin arasında kaybolduğum gibi… Şimdi girdiğim mağazalarda fermuarlı çantalar pek bir gözde benim için; nasıl dikmişler, köşeleri nasıl duruyor, tasarımı nasıl, ne tarz kumaş kullanmışlar gibi bir sürü sorunun beynime üşüştüğü abuk incelemeler peşindeyim :) Sadece onunla kalsam yine iyi; bir de bazen onların diktiklerini beğenmiyorum, kusur buluyorum ya; kendime hayret ediyorum, “Daha düne kadar ayıla bayıla kullandığın cüzdanlara, çantalara nasıl da burun kıvırdın hemen, dünkü çocuk!” diyorum sonra :) Eh,…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme