Fotoğraf çekmeyi sevdiğim kadar Photoshop programı ile fotoğraflar üzerinde oynamaktan büyük keyif alıyorum. Hatta o kadar ki; bazen vaktin nasıl geçtiğini bile anlamıyorum :) Eşim bilgisayar karşısında beni kaybettiğinden şikayet ederse, ben mutlaka oralarda bir yerde kendimden geçmişimdir :) Elimde değil ama; ucundan biraz yaratıcılık girsin işin içine, kolay kolay bırakmam ben peşini, sonra uyku-muyku hak getire… Bu eğlenceli fotoğraflar da arka arkaya çekimin nimetlerinden :) Aklınızda olsun; fotoğraf makinenizle “sürekli çekim” yapmak sürpriz karelere imza atar; özellikle bebek, çocuk fotoğrafları çekiyorsanız… Deneyin, farkı göreceksiniz ;)
Elim, Ayağım, Gözüm Canon :))
Herkes aynanın karşısına geçip kamera ile poz veriyor ya; ben de dedim değişiklik olsun; lens kapağı ile vereyim ilk pozumu, haha :D Tabii, diğer poz da aklımda; onun için doğru zamanı beklemedeyim :p Fotoğraf demişken bu kadar kısa kesmeyelim, değil mi? Bu aralar zaten boş kaldığım her dakika fotoğrafçılıkla ilgili kitaplar kurcalayarak, yeni siteler keşfederek geçiyor. Haftasonları için planlar yapıp duruyorum – havalar müsaade ettikçe; İstanbul’ u didik didik etmem lazım :) Bilir misiniz; ben daha Canon ile tanışmadan yıllar yıllar önce fotoğrafları inceler, şu arka planın nasıl silik, flu, blurlu bir hal aldığını merak eder, dururdum. Hele ki ETSY ile tanışınca el emeği adı altında satılan ürünlerin o fotoğraflarına öyle hayran hayran bakardım ki “Yok arkadaşım” derdim, “Bunlar ya tasarımlarını başkasına yaptırıyorlar ya da bu fotoğraflar için özel fotoğrafçı tutmuşlar” :)) Eminim bunun için fotoğrafçı tutanlar da vardır ama genel olarak kazın ayağı öyle değilmiş -* Ben arka plan…
Geçtiğimiz Cumartesi
Güne Koçtaş’ a uğrayarak başladım. “Koç-taş’ a gidiyorum, hobi odamı çok seviyorum” diye mırıldana mırıldana gidip birsürü şeyde aklımı bırakıp döndüm :)) Hani kendinden yapışkanlı desenli kağıtlar var ya, onlardan alıp şu meşhur Sushico kutularımı adam etmekti amacım, tabii amaç dışı ufak tefek şeyler de her an alışverişiniz kapsamına girebilir. Mesela, bu şarkı söyleyen kuşlu priz sticker’ ı gibi :) Sonra bir hevesle oturup Sushico kutularından birini leopar kutuya döndürdüm :) Pek havalı oldu, nereye konduracağımı bilemedim :)) Akşam Taksim’ e gittik – eşimin bir arkadaşının doğumgünü vesilesi ile. İstiklal Caddesi çok kalabalıktı. Genelde pek gitmediğim bir yer olduğu için o daracık yollarda, insan selinde bunalmadım desem yalan olur… Yine de ışıkları fotoğraflamak eğlenceliydi. Her ne kadar sigara dumanından rahatsız olsam da; Kalamar tavanın tadı enfesti :) Leopar kutu mu? Onun içini doldurdum, evet :) Detayları bir sonraki yazımda olsun ;)
Laleler
Dün öğleden sonra eşimle beraber Sultanahmet’ e gittik. Fotoğraf makinesine kavuştuğum günden beri zaten her haftasonu kendime gidecek bir yer bulmaya çalışıyorum :) Haftaiçleri fırsat buldukça yaptığım araştırmalardan öğrendiklerimi haftasonları uygulama yaparak pekiştiriyorum diyebilirim… Tam zamanlı çalışan olunca ne yazık ki fotoğraf çekmek için gün ışığını yakalamak pek kolay olmuyor; haftasonuna yüklediğim hayallerim de artık havaların güzelleşmesiyle suya düşmeyecek diye ümit ediyorum -* Dün de çok şanslıydım; ki ben fotoğraflarımı çektikten sonra tam da Sultanahmet köftelerini hüpletirken yağmur başladı :)) Bugün size birkaç lale getirdim gittiğim yerden; bakalım sizler için özene bezene binbir zahmetle topladığım çiçekleri beğenecek misiniz? :)
Fotoğraf Çekmek
Fotoğraf çekmek benim için çoook uzun zamandır bir tutku; hatta kendimi bildim bileli diyebilirim :) Şimdilerde ise elimdeki yarı profesyonel makine ile bu aşkım iyice alevlendi :)) Hatta öyle ki bazen işyerindeyken onu özlüyorum, haha :D Yolda yürürken filan bazen kendimi vizörden bakıyor gibi hissediyorum desem :))) İlk başlarda elim makineyi yadırgasa da, ben ona sanki yeni doğmuş bebek taşıyormuşum muamelesi yapsam da çok geçmeden alıştık birbirimize *-* Sony dijital fotoğraf makinemi kullanır mıyım diye düşünürken pabucunu çoktan attım dama… Şimdilerde anlıyorum ki; meğer ben fotoğraf çekmiyormuşum arkadaşlar :)) Vizörden bakmak gerçekten çok farklı ve o makineyi elinizde kavradığınızda bambaşka bir dünyaya yelken açıyorsunuz sanki… Sanki’ si fazla; öyle aslında… Bakın, bunu daha bir aylık çömez söylüyor, ehehe :D Yıllardır profesyonel makine ile fotoğraf çeken arkadaşlarım kimbilir neler hissediyorlardır… Şimdi diyorum ki keşke daha önce parama kıyıp alsaymışım bu makineyi; ne çok şey kaçırmışım… Hala bir çok özelliğini bilmemekle beraber…
Tütü İçinde Bir Bebek :)
Tütüyü yaptığım günden beri onun bebişin üzerinde nasıl duracağını hayal ettim durdum :)) Ve sonunda muradıma erdim; buyrun siz de erin efendim :))) Bilezikler hariç tüm tasarım bana ait olup bizzat tarafımdan fotoğraflanmıştır *-*
Deren Bebek’ten Yeni Pozlar
Dün daha iyi anladım ki; bebek fotoğrafı çekmek gerçekten zor :) Ne yetişkin bir insanı ne de bir ürünü çekmeye benziyor. Tam güzel bir poz yakaladığıma inanıyorum ki ben deklanşöre basana kadar o andan eser yok :)) Böyle durumlarda sanırım en iyisi sürekli çekim yapmak; açıyı, ışığı ayarladıktan sonra mutlaka yakalanan güzel kareler çıkıyor ortaya… İşte Deren Bebek’ ten yeni pozlar; Biraz da annesi ve babası ile; O kadar çok fotoğraf çekmişim ki – makine elimden düşmedi; normaldir :)) – aralarında seçim yapmakta epeyce zorlanıyorum şimdi. Tütülü fotoğrafları ise bir sonraki yazıma kaldı :) Pardon yaa, siz asıl onları bekliyordunuz, değil mi? :))
Deren Bebek; Ne Tatlı Şeysin Sen Yahu :)
Hazırladığım bebek cicilerini sahibine ulaştırmayı başardım :) O zaman alkışş bana :)) Bir hafta boyunca neredeyse her gün 5 saat uyuyup Cumartesi gününü de aynı istikrarlı uyku düzeyinde ayakta durarak geçirebildiğim için kocaman ALKIŞ bana :) Mevzu bahis böyle sevimli olunca tatil günü olmasına rağmen sabahın erken saatinde kalkabildim tabii; siz bu tatlı şey için uykunuzdan fedakarlık etmez miydiniz? :) Not: Sanırım 500 kare fotoğraf çektim O_O Hepsi mümkün olmasa da en beğendiğim karelerle ve tabii ki mutlak surette yaptığım cicilerin içinde bebişin fotoğraflarını ilerleyen günlerde sizlerle paylaşıyor olacağım :) O tütü içinde var yaa melek gibiydi melek :) Yalnız babasından uyarı; lütfen “Maşallah” deyin :))