Günlerden Pazartesi… Sabah yolda giderken aklıma geliyor; işyerindeki dolabımın anahtarını diğer çantamda unutmuşum. Eve geri dönme ihtimalim sıfır. Neyse ki bir gün idare edebilirim sanırım. Köprüde kaza var, trafik almış başını gitmiş. An itibari ile mesaiye zamanında yetişebilmem imkansızlaşıyor. Derken ek bir vesait daha kullanmak zorunda kalıyorum; ki daha fazla gecikmeyeyim. Bingo; bugün yol masrafını katladın Demet! Bilgisayar karşısında birşeyler kemiriyorum :) Derken ağzımın içinde bir gürültü. O da nesi! Dolgu yapılan dişim kırılmış!! Tam da sırası. Öğle yemeğindeyim. Kutu içeceğim kendisini içtirmemekte ısrarlı. Ve kazandı. Çünkü kutunun açma kısmı elimde kalakaldı; ben duruma bir hayli şaşkın, karşımdaki içecek ise mutluluktan uçtu, uçacak!! Kitapçıda kasaya yöneliyorum. Kasa bozuluyor nasıl oluyorsa ve kasiyer çıldırarak orayı terk ediyor :) ………. Şaka değil, hepsi gerçek! Her biri de sadece dört saat içerisinde geldi başıma. Hiç oflamadım, puflamadım halbuki, sessiz sakin kabullendim. Gülümsemeyi de bildim. Ama zincir gibi aksilikler dur durak bilmedi işte bugün.…