düğün hazırlıkları

6 Yazılar Ana sayfaya dön

Düğün – Dernek Hâlleri < Finale Doğru >

Blog sayfam bir bayram kutlamasında asılı kalmış – deliye her gün bayram der gibi :) Gerçi son zamanlarımı daha iyi tarif edecek bir tanımlama da olamaz herhalde *-* O kadar çok işim var ki; adeta delirdim – meselâ yarın akşam İzmir’ e gidecekken ben, şu an bilgisayar başında oturmuş, neredeyse 10 günlük fotoğraflarımı düzenliyor, bir yandan da harıl harıl bloguma yazı yazmaya çalışıyor olmamı pek akıllıca bulmuyorum – yarın işe gideceğim, daha valiz hazırlayacağım, siz düşünün halimi :) “Nerelerdeydin, sesin soluğun hiç çıkmıyor?” diye soranlara; düğüne giyecek kıyafet arayışı içerisinde olduğumdan işten arta kalan vakitlerimi mağazalarda geçirdiğimi ve kendimi harap – bitap bir halde uykuya teslim ettiğimi söyleyebilirim. Hem ebatlarım abiye kıyafete pek müsaade etmediğinden, hem de abartılı derecede taşlı, pullu bir elbise giymek istemediğimden içime sinen bir modele denk gelemedim ne yazık ki… Hal böyleyken, siyah renk tercih etmek istemediğimi söylesem de, düşünce gücü – çekim yasası mı artık…

Nikâh-Düğün Anı Defteri ve Daha Fazlası

Artık bu gelin – damat baykuşları ezberlemeyen kalmamıştır sanırım. Hatta “Bitse de gitsek” kıvamına gelenleriniz varsa “Beni de alın aranıza” diye seslenmek istiyorum size buradan :)) Nihayet gelin baykuşları bitirmiş bulunuyorum. Damatlar köşede hazırlanadursunlar, araya başka başka işler alarak nikah şekerlerini ne kadar geç bitirebilirim, onun hesabını yapıyorum :p Şaka, şaka… Benim derdim aynı şeyle uzun süre uğraşmanın üzerimdeki bunaltıcı etkisi… Değişik şeylerle oyalanmazsam vallahi de billahi de yapamam ben bu baykuşları… Siz, keçe üstadları; nasıl bir sabrınız var sizin arkadaşım? :) Ben ilk fabrikasyon çalışmamda beyaz bayrağı çekmiş bulunuyorum; bir yandan hava sıcak, bir yandan küçük parçalarla uğraşıyorum ve keçe yakıyor insanın elini… Hepsini geçtim; aynı şeyin onlarca, hatta yüzlerce kez tekrar edilmesi… Yine söylüyorum; şu defter bir kapansın, ben bu işi yapanların önünde saygıyla eğilir ve daldan dala konmaya giderim :D Yok, bu defter değil… Bu defteri açmadık bile daha :) Kısmetse önümüzdeki ayın 7′ sinde misafirlerin huzuruna…

Bohçacı Geldi Haanııımm : )

Öncelikle bu bohça mevzuusunun benim için çok farklı bir deneyim olduğunu söylemem gerek, zira gelin olduğum zaman bana bir sandık içerisinde gelen bohçanın varlığından haberdardım ama şu genç yaşımda kız tarafına bohça hazırlama görevini benim üstleneceğim kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi :) Ne meşakkatli bir işmiş bu; havlusu, yazması, lifi, patiği bir yana makyaj malzemeleri, geceliği, pijaması, terliği, elbisesi, ayakkabısı, çantası… Bohçaya ne koymalı, kaç adet olsun filan derken şu son bir ay içerisinde konuya öyle fena kaptırmışım ki kendimi; her dışarı çıktığımda vitrinlerde bohçalık birşeyler ararken kendimi bulduğumdan alacaklarımı tamamladığımda ciddi anlamda bir boşluğa düşmüş oldum :)) Şu an otursam, teyzelerimle gayet güzel bohça-lı muhabbetler yapabilir, yanında sarma-börek bile yiyebilirim yani :)) Gerçi benimkisi biraz çocukça gelir onlara eminim. “Nerde bu tüylü gelin terlikleri, sabahlığı?” filan diye sorarlar hemen bana :D Onlar sormadan ben cevap vereyim o zaman :) Ben gereksiz gördüğüm, kullanılamayacak şeyler almak istemedim açıkçası… Ya da…

Baykuşlar Kondu Buraya : )

Geçtiğimiz Cumartesi günü Eminönü’ ne gittik. Sebeb-i ziyaretimiz, ilk olarak baykuş gelinimizin çiçek buketlerini, ardından magnet mıknatıslarını bulmaktı. Neyse ki aradığımız her ne varsa elimizle koymuş gibi bulduk, fazla uğraşmadık; zaten öyle bir malzeme cennetinde bulamasak ayıp ederdik :) Hatta ben bulabildiklerimin dışında bulmayı akıl edemediklerimi de görmemek için orada dolaştığım süreç içerisinde hafiften gözlerimi kapattığımı itiraf edebilirim :)) Öyle durumlarda her an baştan çıkabilirim; vukuatlarım mevcuttur yani *-* Nikah şekerlerinin tüm malzemeleri de böylelikle tamamlanınca geriye bana kalan bol sabır oldu :) 100 tane damat, 100 tane gelin baykuşun tüm keçe kesimleri bitti bitmesine de parçaları birleştirme işi de bir o kadar el oyalayacak gibi gözüküyor… Ben her zaman bir şeyi yapmaya başlamadan önce sonucunu fazlasıyla merak eden bir tip olduğumdan ilk baykuş çifti yapıverdim heyecanla *-* Keçeleri keserken olduğu gibi parçaları birleştirme kısmında da işleri gruplara ayırdım kendi içlerinde. Meselâ, önce sadece gözleri yapıştırıyorum, ardından burunları… Bu şekilde…

Gelinin Ayakkabısı .. ♪ …

Cumartesi gecesi saat 01.00′ i geçiyordu ayakkabıları elime aldığımda. Zaten en parlak fikirler ya aklıma gecenin bir yarısı gelir ya da mesai saatlerinde onca işimin arasında :)) Elime ayakkabıları alıp şu bağcıkları çıkarsam, yerine beyaz saten kurdele geçsem nasıl durur dememle başladı herşey… Bir anda baykuşlar köşeye itildi ve sadece kurdelenin nasıl durduğuna bakacakken ben, ayakkabıyı süslediğime şahit oldum :)) Zamansız bir şekilde elime alacağımı biliyordum da bu ayakkabıları; alır almaz da “Budur” diyeceğimi tahmin etmiyordum :)) Kendimi bile şaşırttım kısaca *-* Spor ayakkabı olunca mevzû bahis, ne kadar şık durabilir endişesi içerisindeydim açıkçası. İşin içinden nasıl çıkarım diye düşünürken; süslemede yarım inciler yine kurtarıcım oldu. Gelinimiz göz alıcı birşeyler olmasını istediği için de incilerin aralarına minik parlak çiçekler serpiştirdim. Saten kurdelenin yarattığı fark zaten anlatılmaz, yaşanır :) Eşim her ne kadar fark olmadığını iddia etse de – onun aksini kasten sunduğunu biliyorum :) Zaten bana baykuşları unutturup, aklımı çelen…

Düğün – Dernek Hâlleri : )

Madem düğün – dernek konulu çalışmaların bitmiş hâllerini şu an için yayınlama imkânım yok – e, çünkü bitemediler; en iyisi ufak tefek bir yerlerden başlamak, yapım aşamaları, plân – proje kısımlarına dahil etmek sizleri de kıyısından köşesinden :) Şu gördüğünüz kaplar içerisindekiler benim nikah şekeri olacak gelin – damat baykuşlarımın :) Gözler, şapkalar, taçlar… Göremedikleriniz sepetin içinde stoklanmış vaziyetteler… Fırsat buldukça bir elimde makas – hatta makaslar – bir elimde keçeler; kesip duruyorum :) Salonun ortasındaki sehpanın üzerine tamamen yayılmış durumdayım. Keçelerden uçuşan tozlar, yayılan kırpıntılardan ötürü halıları da kaldırdım bir kenara; her an taşınacakmışız gibi “rahatsız” bir şekilde yaşayıp gidiyoruz bu aralar :) Sanırım beni en çok oyalayan kısım gözler oldu. Bir baykuşun iki gözü, iki baykuşun dört gözü var derken; bir boy büyük, bir boy küçük daire kesme sevdasına girişince; elimde toplam 800 tane yuvarlak keçe parçası olması gerektiği gerçeği ile karşılaşmak tahmin edersiniz ki nasıl mutlu etti…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme