Çekiliş duyurumun yazısını hazırlamışım, fotoğraflarını çekmişim, hatta bir kısmını düzenlemişim… Şöyle bir tozunu alıp yayınlayacağım hemencik… Fakat, o da ne? İki hafta önce çektiğim fotoğraflar yok! Hem de düzenlenmiş olanlar!! İş mi bu şimdi?! Yok canımm, silmiş olamam… Silmemeliyim… İnsan yayınlamadan üzerinde o kadar uğraştığı fotoğrafları siler mi hiç canım? Silmez, değil mi? Sil-mi-şim! Hafızası yetmeyen bu eski bilgisayarda yeni fotoğraflara yer açmak için silmişim! Şu an kendimi ödevini özene bezene hazırlamış, ancak teslim etmesine saatler kala bir talihsizlik sonucu sonsuzluğa gömmüş bahtsız bir öğrenci gibi hissediyorum… Ahhh, ahhh! Rahmetli babam çizgili kağıda inci gibi yazımla yazdığım şiirin üzerine bir bardak suyu devirdiğinde de aynı şeyleri hissetmiştim sanki… O zaman ağlamıştım gerçi :) İlkokuldaydım ama canımm :)) Şimdi mi? Yoook, ağlamıyorum şimdi… Sadece elimde kalan iki adet hediyenin fotoğrafına bakıp kendimi avutuyorum :)) Ve gün ışığını yakalayıp da, konsepte uygun diktiğim yastığın, diğer süslerin fotoğrafını nasıl tekrar çekebileceğimi düşünüyorum -…
Turunculu Takı Askısını Kazanan
Sürpriz hediye çekilişini kazanan arkadaşımız belli oldu; duyduk duymadık demeyiiinnn!! :) Bu rastgele numara seçici sitenin, ilk numarayı seçtiği pek görülmüş şey değil aslında :) Bir numarayı görünce şaşırdım çok :)) Demek ki bu kez şanslı olan, cafenoHut’ muş :) Duymuş muydunuz daha önce; bilmiyorum. Aynı zamanda severek takip ettiğim bir blog sahibi Nohutçuk; çektiği şahane fotoğrafları, çok akıcı bir anlatım dili var. Bol ilham, enerji dolu blogunu hala keşfetmediyseniz buradan bir tıklayın derim; pişman olmayacaksınız ;) Cafenohut; tebrik ederim seni ;) Bana e-mail’ le bir adres iletebilirsen eğer, en kısa süre içerisinde turuncu takı askını sana göndermek isterim *-*
Peki, Turuncunuzu Nasıl Alırdınız? :)
Hatırlar mısınız; geçenlerde bir yazı yazmıştım, “Renginizi Nasıl Alırdınız?” diye… Okumayan kaldı mı bilmiyorum ama cevap vermeyen kaldı eminim :) “Eee, ne yapalım şimdi cevap vermediysek, büyük ikramiye mi kaçırdık?” diye içinden geçirenler varsa ayağını kaldırsınlar; çünkü o SÜRPRİZLİ bir yazı idi ;) Yazının içine hediye saklanmış kimselere çaktırmadan :) Şu an eminim o yazıya yorum bırakanlar bu yazının devamını büyük bir iştahla okurken, yorum bırak(a)mayanlar hayal kırıklığı içerisinde satır aralarından ne çıkacağını anlamaya çalışıyorlar. Aslında tüm suçlu; benim “koca koca” :) Onu suçlayacağımı baştan söylemiştim kendisine zaten *-* Çünkü, o yazımın sonundaki kırmızıya boyanmış vurgulayıcı cümleyi bana sildirdi. “Dikkat, bu yazının içinden sürpriz çıkabilir” demiştim, dedirtmedi bana. Yoksa vallahi sürpriz olduğunu bangır bangır duyuracaktım davul zurna eşliğinde. Zaten kolay kolay sürpriz yapamam ben; eşime aldığım tüm hediyeleri doğum gününden önce vermişimdir meselâ :)) Hatta, Twitter’ dan da dayanamayıp üstü kapalı bir şekilde bik-bik’ lemiştim :) Siz de renginizi nasıl…
Bir Kargo Fiyaskosu
Günlerden Pazartesi… Şirketteyim. Telefon çalar. Arayan danışmadaki arkadaşımdır: – Demet, gönderilecek kargon vardı sanırım… Çekilişteki hediye paketidir gönderilecek; kaptığım gibi danışmada alırım soluğu. Kargoyu teslim etmeden önce gönderim adresine tekrar göz atmayı da ihmal etmem tabii. Malûm, damarlarımda pimpiriklik dolaşır benim :) Kargoyu bırakır, masama dönerim. Birşey dürter beni, yerimden kalkarım tekrar ve kargoyu teslim alan görevliye yönelir, şöyle derim: – Ödemesini ben yapıyorum, not düştünüz, değil mi? Başıyla onaylar ve kargo poşetinin üzerindeki “P.Ö.” harflerini gösterir. Peşin ödeme ibaresini görürüm ama yine de rahat etmez içim. Üstüne şöyle derim – ne gerek varsa: – Karışıklık olmaz, değil mi? Gidip de karşı tarafta ödeme filan istemezsiniz yani? Gönderdiğim bir hediye olduğundan karşıda ödeme istenirse çok ayıp olur… Aynen böyle söylerim, sanki ilk kez kargo gönderiyormuş gibi… Ödemeyi o an yapamamak rahatsız ediyordu sanırım beni; adresten teslim aldıkları için faturayı bir ya da iki gün sonra getiriyorlardı ve tartmaları gerektiğinden tutarı…
Çek Bakalım :)
Nasıl bir zaman kıtlığı yaşıyorum bu aralar; son bir haftadır ne bloglarınızı takip edebildim, ne de son yorumlarınıza henüz dönüş yapabildim. Böyle durumlarda içten içe artan huzursuzluğum beni dürtmektedir hep… Yalnız hediye çekilişini sonuçlandırmam, kendimi rahatlatmam için ilk yapmam gereken şeydi ve bunun için ne olursa olsun zaman yaratmalıydım; bu yüzden bu sabah (aslında öğlen demeliyim) gözümü açar açmaz hediye kutusu içinde son düzenlemelerimi yaptım :) Toplam 43 yorumla katılımını 15 Ağustos’ ta sonlandırdığım çekiliş, çift bırakılan yorumlar ve bir katılımcının çekiliş kuralına uymaması sebebi ile 40 katılımcıdan oluşan bir liste ile son adıma yaklaştı. “Acaba listede miyim?” diye düşünmemeniz için sizinle de katılımcı listesini paylaşmak isterim :) Tekrar teşekkürler ilginize *-* Vakit kaybetmeden Random sitesi üzerinden çekilişi de gerçekleştirdim, merak etmeyin :) En çok kim istediyse hediye kutusu onun olsun dedim veee bastım butona *-* Ta-tamm! Ve sevgili arkadaşım yaseminkale, benim örgü oyuncak kraliçem kazanan oldu :) Tebrikler Yasemin’ciğim;…
Akıbet-i Çekiliş :)
“Şu Demet de bir çekiliş yaptı, sonucunu açıklamadı, gitti” değil mi? Yok, vallahi kimseyi bekletme niyetinde değilim, hiç de sevmem askıda kalan işleri ama gel gör ki üzerimden kamyon geçmiş gibi oluyorum bazen… Hele bu hafta başıma yapışan o ağrı yok muydu; bir ortalardan kaybolup bir gözüken… Feleğimi şaşırttı bana resmen. Evham yapıp felaket senaryoları yazmak istemesem de elime aldığım gazetedeki “Başı şiddetli ağrıyordu, hastahaneye gitti, beyin ölümü gerçekleşti” haberinin de pek içimi açtığını söyleyemeyeceğim. Nasıl da bulur beni, nasıl da çekerim üstüme öyle manşetleri… diyerek bir nokta koyuyorum bu paragrafa. Yazımızın ana fikrinden şaşmayalım lütfen :) Çekiliş diyordum… Blogumun yan sütununda kısa bir bilgilendirme yapmıştım aslında, kaçıranlar olmuş sanırım, bir de buradan yazayım istedim. Henüz çekilişi sonuçlandırmadım arkadaşlar. Önce katılım kurallarını çiğneyen var mı, onları tespit etmem lazım geliyor; ki kimsenin hakkı yenmesin ;) Onun dışında, beni sürekli takip eden, yorumlarını esirgemeyen arkadaşlarım da şüphesiz çekilişe dahil ediliyorlar; başımın…
Hediye Zamanı
Uzun zaman oldu çekiliş yapmayalı, değil mi? En son hediyelerimizi 14 Şubat Sevgililer Günü vesilesi ile vermiştik. Araya blogların yasaklanması, benim Wordpress’ e taşınmam, akabinde çoğu izleyicinin izleme sütununda yazılarımın güncellemelerinin gözükmemesi gibi sorunlar girince tüm planlar altüst oldu. Yapılacaklar listem kabardı, kabardı ve hala yapamadığım birçok şeyle beraber artık herşeye yetişemeyeceğimi kabullenip hayatı biraz daha ağırdan almaya başladım :) Listemde yer alan diğer maddeler bekleyedursun, Demetoloji olarak isim değişikliğine geçtiğim günden bu yana yapmayı planladığım hediye etkinliğimi daha fazla ötelemek istemedim. Önce her zamanki gibi “Ne Hediye Versem?” diye düşündüm durdum. Hem diğer yaptıklarımın benzeri olmasın, hem de hediyesiz geçen aradaki zaman açığını kapatırcasına dolu dolu bir hediye kutusu olsun istedim. Derken elime cici bici bir kutu geçti ve “Buldum” dedim. Bu kutuyu dolduracağım işte! İlk başta daha önceden yaptığım (kesinlikle kullanmadığım) aksesuarlarımdan birkaç tane yerleştirdim kutunun içine. Zaten uzun süredir beni takip edenler, onları hatırlayacaktır ;) Aklıma geldikçe…