Sesim pek çıkmasa da buralarda, hala birşeyler peşinde olduğum muhakkak – zaten biliyorsunuz :) Benim hiçbirşey yapmadan yerimde durmam pek mümkün birşey değil. Ortaokul – lise yıllarında herkes yaz tatilini iple çeker, bense okulların açılacağı günü özlerdim :)) Yaş 7′ de ne ise, 70′ te de o oluyor dedikleri bu olsa gerek.. Gerçi henüz 70 değilim ama, geleceğimi görüyorum şimdiden :)) Aslında anlatacağım başka şeyler vardı, kafamı toparlayamadığım için henüz yazamıyorum ama kısa zaman içerisinde ses vereceğim – biline :) İşten fırsat buldukça biraz çarpı işi, biraz dikiş, yine daldığım çekim yasası kitapları, sardığım dizilerle (Çalıkuşu – en bi’ sevdiğim) çok şükür herşey yolunda gidiyor… Bir taraftan da dükkandaki ürün çeşitliliğini arttırma uğraşımı göz önüne alırsak pek nefes aldığımı söyleyemeyeceğim. Yavaş yavaş yeniden özel sipariş almaya başlamamın şerefine, açılışı yaptım bu çerçeve ile. Tasarım tamamen bana bırakıldığı için gönlümce işledim, sonucu da sevdim :) Not: Dükkanda da listeledim bu arada,…
Demetoloji Dükkan’ da Yeniler – 4
Bu aralar blogum Demetoloji Dükkan’ ın duyuru panosu gibi olsa da, pek yazacak vakit bulamadığımdan en azından kısa kısa da olsa böyle ses vereyim istiyorum. Hem henüz dükkandan haberi olmayan, kaçıran varsa da bu sayede haberdar olmuş olur ,) Yurtdışından getirttiğim ürünler hazır yoldayken kendi yaptıklarımla dükkanı doldurmaya devam ediyorum :) Beklediğim ürünler elime ulaşınca dükkanda benim imzamı taşıyan ürünler gölgede kalır mı bilmem ama bu dükkan tam istediğim gibi oldu – çok daha iyi olacak hattta yakında *.* Her yönden beni yansıtıyor; hem kendi yaptıklarım hem de kendi beğenip getirttiklerim. Hem üretmeyi hem araştırmayı seven birisi için daha güzel bir ortak nokta olamazdı sanırım :) Fırsat buldukça çarpı işi çalışmalarımı eklemeye çalıştım; birkaç çerçeve ve henüz erken de olsa şimdiden yapmaya başladığım yılbaşı süsleri… Devamı gelecek :) Dükkan için buradan ,)
30 Yaştan Bildiriyorum :)
Geçtiğimiz haftasonu dolu dolu geçip de dinlenmeme pek fırsat kalmayınca haftaya yorgun başladım. Her ne kadar Pazartesi eşittir sendrom, iş yoğunluğu, kafa kaşıyamama durumları demek olsa da en azından bu seferlik kendimi motive edebileceğim güçlü bir sebebim vardı :) Doğum günümdü; artık yirmili yaşlarla tamamen bağımı kopardığım gündü – aynadaki cüssem pek çaktırmasa da 30’ un içine iyice girmiş, istese de yirmili rakamları tekrar telaffuz edemeyecek biri oluverip çıkmıştım işte :)) Aman, olayı dramatize ediyor gibi mi oldum ne… Üzüldüğüm filan yok, yanlış anlaşılmasın. Sadece bundan 10 sene kadar önce 30 yaşında olmanın çok büyük birşey olduğunu düşünürdüm, geldim, baktım, öyle de değilmiş. Kandırdınız beni :)) Yine ben aynı benim işte; aynı çatlak fikirler aklımdan geçiyor, hala zıplayasım, koşup atlayasım var :) Önemli olan insanın hissettiği yaş derler ya, hakikaten öyleymiş, yıllar geçtikçe bunu daha net anlıyorum. Ben henüz 20’ lerde hissediyorum zaten kendimi; gerisi de boş sanırım… Tipimi fotoğraflarda…