benden

8 Yazılar Ana sayfaya dön

İyi Haftalar – Neşeli Yumurtalar : )

Ne zamandır “İyi Haftalar” dilekli bir yazı yayınlayamıyordum. Hazır bu Pazar fotoğraf makinemi elime almışken bana eşlik eden yumurtalarım bir Pazartesi gününü şenlendirebilirler diye düşündüm :) Bu yumurtaları “Ben boyadım” demeyi çok isterdim ama kendileri annemin hediyesi olup bir uçak yolculuğunda kırılmadan sahibine ulaşmayı başarmışlardır :) { Zaten mümkünse boya işlerine hiç girmeyeyim ben – arada aşkla yanıp tutuştuğumda birkaç sprey boya kutusu yeter de artar bana :)) } Eh, ne diyorduk; işte bunlar neşeli yumurtalar, size de iyi haftalar :) Not: Nikah şekerlerini yapmaya devam ediyorum; hem gelin hem de damat baykuşların vücutları hazır, artık süsleme aşamasındayım :) Bir gün burada olup boy gösterecekleri ümidi ile “Ufaktan damadın şapkasını kesmeye doğru yollanıyorum” diyecektim ki tam; baktım saat 01.00 olmuş, en iyisi ben bir yatağıma uğrayayım :))

Ses Vereyim : )

Farkında olmadan ne uzun ara vermişim öyle… İşyerinde o kadar yoğunum ki şu son bir haftadır; sanki işler beni oyalamak için, bana düşünecek bir dakika bile bırakmamak için birbirleri ile yarışıyor adeta… Gerçi ben izinler filan derken işyerinde tüm mesai günlerinin hakkını vererek çalışamıyorum ya şu son bir aydır, onun da etkisi vardır haliyle… Belki de tamamen budur sebep :) Yoğunluk… Tahminimce birkaç ay sürecek… Hem iş açısından, hem de özelde… Annemin vefatı sonrası yapılması gerekenler; bir yanda resmi kurumlar, diğer yanda İzmir’ deki evin odaları olarak listeye alınadursunlar, Eylül ayında evlenmeyi planlayan kardeşim için hazırlamaya başladığım nikah şekerleri hobi hayatımın en kapsamlı projelerinden biri olarak kayıtlara geçecek sanırım :) Kız tarafı ile anlaşıp ortak aldığımız karar neticesinde nikah gününe eşlik edecek gelin – damat keçe baykuşlar, bakalım benim sabırsızlığım ve o klasik abartmalarımla ne hal alacak; açıkçası büyük merak içerisindeyim :) Hani, bu aralar pek yazamamamın sorumlularından biri de…

Hayat Devam Ediyor

Dün işyerine döndüm… Acının derinliklerinde kıvranırken o sıradan, rutin hayatın insana nasıl keyifli gelebileceğine şahit oldum bir kez daha. Yoğunluğun içinde bulmak kendimi; iyi geldi diyebilirim yani. Kafam her boş kaldığında geçmişin izlerinden birşeyleri kurcalarken, düşünmeye fırsat bulamamak sanırım şu dönemde en çok ihtiyacım olan şeylerden biri… Zaten bu aralar eşimle pek evde duramıyoruz, durmak istemiyoruz. Kafamız dağılsın, hava alalım diye dışarı çıkıp duruyoruz sürekli… Hep de farklı şeylerden bahsetmeye çalışıp konuyu en alakasız noktada anneme getirip amacımızdan sapıyoruz. Evde benim tüm lambaları açıp odadan odaya korka korka geçtiğim, uzun süre sesim çıkmayınca eşimin panikle beni aradığı gibi örnekler dikkate alınırsa bizim sabaha kadar sokakta yanyana durmamız, ruh sağlığımız açısından sanırım şu andaki en doğru hareket… Bugünler de geçecek, biliyorum gerçi… Ben 15 yaşında babamı kaybettim, neredeyse bir sene boyunca annemle babamın yatak odasına giremedim, hâlâ da uykusu esnasında horlayan kim varsa hiç acımam, dürter, uyandırırım uykusundan. Babamın ölümünden miras…

Çilekli – Muzlu

Güneşli bir Cumartesi’ ydi; oldukça da sıcaktı. Üzerime aldığım ceketi dışarı çıkar çıkmaz çantama tıkıştırmak zorunda kaldım. Zaten ebatlarıma göre yeterince büyük olan çanta ekstra kıyafetle dolunca bir de; tereddütlerle çıktığım o yolculuk hafiften işkence olmaya başladı bana. Tereddütlerle diyorum; velhasıl yolumun bittiği yerde kollarını açmış bir diş doktoru beni bekliyordu :) Korktuğum olmadı çok şükür; doktor dişimi kontrol etti, dolgudan rahatsız olup olmadığımı sordu, eğer yemek yedikten sonra diş arasında artık kalmasından şikayetçi olsaymışım onarım yapacakmış, ben şikayetçi olmayınca cila yapıp işlemi bitirdi, ben de derin bir nefes aldım :)) ** Hoş, şikayetçi olsam da orada uzun süre ağzım açık bir halde kalacak olmamın da baskısıyla tersini iddia eder miydim; orasını da bilmiyorum işte :) Neyse, bu mevzuyu kapattık sayılır şimdilik, Allah bir daha düşürmesin o yollara – dişi ile ilgili sıkıntısı olan varsa da herkesi sağlığına kavuştursun tez zamanda; zira o koltuğa oturmak hiç eğlenceli değil :) Doktorum…

Hayat Bazen Zor…

Hayat bazen zor… Dişçi koltuğuna oturunca çok net anlıyorsunuz meselâ :) Kendi doktorunuzu aldatıp başka bir doktora yenilettiğiniz ilk ve tek dolgunuz, ilk ısırıkta yer çekimine karşı koyamayınca daha bir vicdan azabı ve korku ile çalıyorsunuz kapısını hatta… Dişiniz farklı yöntemlerle kurtarılmaya çalışılırken, insanın ağzını yaklaşık bir saat boyunca hiç kapatmadan açık tutmaya çalışmasının ne zor birşey olduğunu içiniz parçalanarak bir kez daha idrak ediyorsunuz… Hatta bir duvara çivi çakmadan önce en az iki kez düşüneceğinize dair sözler de veriyorsunuz kendinize; zira dişin içine yerleştirilen iki çivi parçası o koltukta sizi hayatın pek de sevimli olmayan yüzü ile tanıştırıyor beyin duvarlarınızda yankılanan inşaat (!) sesleri beraberinde… Ve aslında gündelik yaşamda ufak şeyleri kafaya takmamak için ayda en az bir kez hastaneye ziyarete gelmenin iyi fikir olduğunu geçiriyorsunuz içinizden :) Ya da o imkân pek mümkün olmasa bile bu satırları yazıp unuttuğunuz zaman hatırlamayı, hatırlatmayı dileyebiliyorsunuz işte böyle ;)

Tatil Kapıda : )

Yavaş yavaş enerjimin yükselmeye başladığını hissediyorum :) Zira, kapıdaki haftasonu tatili, bonus bir günlük tatille birleşiyor ve çabuk geçeceği tartışılmaz bile olsa üç günlük bir tatil beni bekliyor… Umarım beni okuyan her kim varsa orada; bu dinlenme fırsatı size de nasip oluyordur – çalışmayanlar hariç; siz hep tatildesiniz, biliyorum :D Yine bir öğle yemeği molasında koştururken bulduğum; daha doğrusu yarattığım kısa zaman diliminde ses vereyim de tatil kapanışı yapayım dedim ufaktan *-* Özellikle son zamanlarda haftasonları bilgisayar açmaya pek yanaşmadığımdan, e-mailleri – yorumları da tabletle kontrol edebildiğimden, pek ses veremem birkaç gün tahminimce. Yazlık kıyafetleri düzenlemek, biraz tadilat yapmak, kışlıkları kaldırmak gibi planlar yapıyorum bu normalden uzun sürecek tatil için; eğer gözüm o dağ gibi kıyafet yığınından korkmazsa tabii :)) Ve bu Pazar günü eğer ki hava güneşli olur da (hava tahminleri öyle gösteriyor gerçi) başka bir aksilik çıkmazsa hamile bir bayanın eşi ile fotoğraflarını çekeceğim açık havada – benim…

Benim Gece Hayatı Anlayışım : )

Daha önce alkol – sigara ikilisi ile aramın pek iyi olmadığından, aslında kendilerinin benimle arkadaşlık etmesine bir kere dahi izin vermediğimden bahsetmiştim sanırım… Hâl böyleyken, benim pek tanışık ve alışık olmadığım bu ikili ile yoğrulmuş bir mekanda bulunmak zorunda kalınca; bir bardak meyve suyu eşliğinde, mümkün mertebe sigara dumanından uzak, içip güzelleşenleri hoşgörmeye çalıştığım, bir yandan da gözümü saatten ayırmadığım bir süreç başlıyor kendiliğinden… Deneyimler öngörüleri beraberinde getiriyor tabii; bir teras katının ışıkları, tereddütsüz yanıma aldığım fotoğraf makinemle buluşuyor – her ne kadar gün ışığında fotoğraf çekmek genel tercihim olsa da – bu kareler de “benim gece hayatı anlayışım” olarak kayıtlara geçiyor :)

Yeni Hafta

Oooofff, dayak yemiş gibiyim; her yerim ağrıyor… Pazar günü kahvaltıya davet eden görümce iptal edip haber vermeyi unutunca sabahın 08.00′ inde güne başladım ve biraz uykusuz kaldım :) Ardından lale fotoğrafı çekeceğim diye tırmandığım yokuşlar, çiçeklerin hizasına eğilme çabalarımla birleşince bugün kendimi beden eğitimi öğretmeni tarafından bir gün önce cezalandırılan öğrenci gibi hissediyorum :)) Neyse, amacım sadece “iyi haftalar” dilemekti – güne yağmurlu başladık ama olsun; benim bir sürü çiçek fotoğrafım var, yakında boğarım sizi de çiçeğe *-* Şimdilik dünden bir kare benimle idare ediverin :)) Not: Az kalsın unutuyordum, Android’ e ‘instagram’ ın gelmesinden ben de nasiplendim ve “demetoloji” olarak yerimi aldım – takip etmek isterseniz ;) Gerçi tabletten fotoğraf çekmekten pek haz almıyorum ama anlık paylaşımlar için iyi olacak gibi :))

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme