Günlerden Pazartesi… Şirketteyim. Telefon çalar. Arayan danışmadaki arkadaşımdır: – Demet, gönderilecek kargon vardı sanırım… Çekilişteki hediye paketidir gönderilecek; kaptığım gibi danışmada alırım soluğu. Kargoyu teslim etmeden önce gönderim adresine tekrar göz atmayı da ihmal etmem tabii. Malûm, damarlarımda pimpiriklik dolaşır benim :) Kargoyu bırakır, masama dönerim. Birşey dürter beni, yerimden kalkarım tekrar ve kargoyu teslim alan görevliye yönelir, şöyle derim: – Ödemesini ben yapıyorum, not düştünüz, değil mi? Başıyla onaylar ve kargo poşetinin üzerindeki “P.Ö.” harflerini gösterir. Peşin ödeme ibaresini görürüm ama yine de rahat etmez içim. Üstüne şöyle derim – ne gerek varsa: – Karışıklık olmaz, değil mi? Gidip de karşı tarafta ödeme filan istemezsiniz yani? Gönderdiğim bir hediye olduğundan karşıda ödeme istenirse çok ayıp olur… Aynen böyle söylerim, sanki ilk kez kargo gönderiyormuş gibi… Ödemeyi o an yapamamak rahatsız ediyordu sanırım beni; adresten teslim aldıkları için faturayı bir ya da iki gün sonra getiriyorlardı ve tartmaları gerektiğinden tutarı…
Çalışan Bayanın Günlüğü: Haftaiçi Yemekli Misafir
Çalışan… Bayan… Haftaiçi… Yemek… Misafir… Bu kelimeleri aynı cümle içinde kullanınca kulağa pek hoş gelmiyor olsa gerek :) Hatta içinizi biraz daha karartmak isterseniz aynı cümle içerisinde Cuma, İstanbul gibi kelimeleri kullanmanız isabetli bir adım olacaktır… Hizmetçiniz yoksa haftaiçine denk gelen koşturmaca dolu bir yemek daveti sizin açınızdan yorucu olabilir. Zaten hizmetçiniz olsa siz neden çalışasınız, değil mi? Benimki de laf şimdi :) Ama bir görümceniz varsa işler bir nebze kolaylaşabilir :) Tabii, öncesinde sizin de mutfakta biraz vakit geçirmeniz şartı ile… Misafirler Cuma günü geliyordu, değil mi? Perşembe akşamından sizi mutfağa alalım o zaman; işten döner dönmez üzerinizdeki çalışan psikolojisinden kurtulamadan başlayın soğanları, patatesleri soymaya :) Hoşunuza gitti mi? *-* Mutfakta bir radyonuz varsa hareketli parçalar dinlemeniz tavsiye olunur; zira mutfakta gece yarısını görmeniz mümkündür; çünkü misafirler birazdan zili çalacak gibi harıl harıl çalışırsınız mutfakta. Böyle durumlarda, haftaiçi yemekli misafir almak, bir gün öncesinden salatanın yağ-tuz-limon üçlüsü ile kaynaşmadan…
Rapunzel’ in Kıvırcık Çakması mıyım Ben? :)
Ohh bee, dünya varmış. Hayat uzun uzuuuun saçlarla ne zor… Rapunzel’ in kıvırcık çakması değilim elbette. Buklelerim var diye sonsuza dek onları taşıyamam ya; arada birbirimizden ayrı kalalım, özleyelim birbirimizi; yanlış mıyım? Vallahi başım kaldırmıyormuş, iyi oldu bu. Hafifledim, gerçekten hafifledim. Genelde bu tabir zayıflayan insanlar tarafından kullanılır, değil mi? Eh, ben de bir nev’ i o grupta değerlendirilebilirim sanırım; saçlarının gramajında küçültmeye giden biri olarak :) Geçen hafta bir buhran anında makasla buluşturdum saç tellerimi… Pişman değilim ama, hele saçlarımı yıkamak, jölelemek, kurutmak için harcadığım zamandan elde edeceğim tasarrufu düşündükçe öyle keyifleniyorum ki… Kendimi bildim bileli uzun saçlıyım ben… Ortaokuldaydım yanlış hatırlamıyorsam; sadece o zaman bir kere radikal bir adım atarak belime kadar olan saçlarımı kulak hizasında kestirmiştim :) Yerden toplanıp üçe ayrılarak kuaför çalışanları arasında pay edilen saçlarım gözümün önünden gitmez :)) Tabii o esnada saçlarımın neden kapış kapış gittiğini anlamasam da, içimden onların deli olduğunu düşünsem de…
Haftasonu | Önizleme
Aslında neredeyse tüm haftasonu başım ağrıdı diyebilirim. Hatta bugün hap yutma fobime rağmen içtiğim Majezik bile fayda etmeyince daha fazla sersem gibi ortalıkta dolanmak istemediğimden öğleden sonra işyerinden izin alarak eve geldim. Neyse ki yıllık iznim olmasa bile ekstrem durumlar için mazeret izni alabiliyorum, yoksa vay halime… Eve gelince de pek alışkanlığım olmamasına rağmen biraz uyudum, şimdi daha iyi sayılırım. Belki bunda oynadığım renklerin de etkisi vardır. Bakın, birazını buraya da getirdim :)
Erken Başlayan Cumartesi Günü
Haftanın en geç uyandığım günü Cumartesi’ dir; diğer anlamı ile en tembel günüm, daha başka bir anlamı ile en yaratıcı günüm, çok daha başka bir anlamı ile en ev hanımı günüm :) Hepsinin bir araya geldiği bu tatil günü, haftanın en sevdiğim günlerinden biri olmakla beraber tüm uykusuzluğumu dindirdiğim saatleri bana sunması itibari ile de pek sevilir tarafımdan :) Yalnız geçtiğimiz Cumartesi günü ne olduysa saat 08.00 gibi uyandım, normalde tekrar uykuya dalmam, birkaç saat daha uyuyayım diyerek saatin 12.00 yi geçtiğini görmem ve yapılacaklar listesini elden geçirmek için yataktan hızlıca fırlamam lazım. Dürttüler beni o sabah :) En güzeli daha fazla uykuya teslim olmamak ve günü dolu dolu yaşamaktı. Kolay geçmiyor ele böyle dinç dakikalar; yakaladım mı peşini bırakmamalı ;) Gerçi benim Cumartesi gününe erken başlamamın sebeplerinden biri, hatta belki de teki, Cuma gecesi erkenden koltukta uyuyakalmam diye düşünüyorum; ki saati en son gördüğümde 21.00 civarı birşeydi :) O…
Sinir Olasım Var! Eh, Ne de Olsa Burası İstanbul :)
Bazen dikkat ediyorum da gün içerisinde genelde benzer şeylere sinir oluyorum. Sinir olduğum şeylerin değişeceği yok aslında, ben değişsem fena olmayacak ama elimde değil. Görmezden gelmeye çalışsam da batıyor bir yerden elbet; dedim ya sinir olasım var! Yolda yürürken onca kalabalık içerisinde ne sağa ne de sola geçme şansımın yüzde bir ihtimalde olduğu dakikalarda hele de acelem varsa – ki genelde olur; dedim ya, burası İstanbul :) – önümde yürüyen insanın pat diye aniden durması. Ben adama inme mi geldi diye endişe içerisinde bakarken onun vurdumduymaz şekilde ellerini ceplerine sokup birşeyler araması, yürüsem mi yürümesem mi kararsızlıkları eşliğinde bir ileri, bir geri bana yaşattığı ölümcül saniyeler… Adam dediğime bakmayın; birbirleri ile daimi olarak muhabbet eder halde olan bayanların da kendileri yetmiyormuş gibi koca kocaaaa poşetlerle yoldan geçiş hakkını ellerinde tutmaları da favorilerim arasında :) Aslında yine bunlar zararsız… Bir de zehirleyenleri var :) Ellerinde sigaraları, kendilerini İzmir’ in Kordon’ unda…
Allah’ ın Emri, Peygamberin Kavli…
Dediler ve görümcemi istediler :) Madem o kadar boncuk hibe ettiler, naz yapmayalım dedim ben de kendimce :p :)) Hoş, kız isteme esnasında odada bile değildim ki… En kritik dakikalarda mutfakta fincanlarla boğuşuyordum :)) Anlayacağınız, kaçırdım yani en can alıcı noktayı… Önceden söyleselerdi ya, kahve gelmeden söze başlamayacaklarını… Bizim bildiğimiz önce kız istenir, eğer ki kız tarafından olumlu yanıt alınırsa ardından kahveler içilir. Ama gecikmeli de olsa öğrendik ki; onların adetlerine göre erkek tarafı söze kahve gelmeden başlamazmış. Nereden bilelim biz :) Bilsek bekletir miydik o fincanların içini boş boş :)) Kızcağızın kısmetine engel olacakmışız da haberimiz yok :)) Neyse ki daha fazla gecikme olmadan uzlaşma sağlandı da; görümcem kazasız belasız evlilik yolunda ilk adımını attı… Dilerim bundan sonra herşey gönüllerince olur, her daim mutlu-mesut bir yuvanın kapısını açarlar güle oynaya… Yalnız bir kez daha anladım ki; bu tip durumlarda başrol oynamak oldukça stresli. Köşede izleyici olmak tadından yenmiyor da…
Temmuz Biterken…
Keşke; Hayatımızda birşeyler yolunda gitmediğinde, işin içinden çıkamadığımız durumlarda beş sene ileriye sarabilsek filmin bandını ama saçlarımızda en ufak bir beyaz dahi olmasa, sadece saçımızın modeli değişse mesela… Tıpkı Kavak Yelleri dizisinde olduğu gibi :) Anlamam; Neden bazı fotoğrafçılar düğün hikayesini çektikleri gelin için “Gelinim” derler de damada ”Damadım” demezler :) Nedir bu gelini bu kadar sahiplenme duygusu? Bırakın onu damada, o gün biri varsa gelini sahiplenecek o da damattır; yanlış mıyım? :) Kutlarım; Kendimi :) Bir ay boyunca kredi kartına elimi sürmeden onsuz yaşayabileceğimi ispatladım kendime. Paran yoksa harcayamamak ne kadar acı olsa da bir gerçek. Kendime motive edici bir not: Ama, beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldı, değil mi? :)) Elveda taksitli hayat… İsterim; Renk renk çiçekli, böcekli kumaşlar… En rahatından elbiseler dikeyim kendime, tiril tiril giyineyim şu sıcaklarda… Bir de olfa bıçağım olsun benim de; dümdüz keseyim kumaşı, elimde mezura ile saatlerce koşmayayım matematiksel hesaplar peşinde :))…