Aslında bu yazıyı dün gece hazırlamıştım ancak ne olduysa yazım puf oldu :) Uzun yazılarımı önce Notepad ya da Word’ de hazırladığım için yazdıklarımı kaybetmedim neyse ki ama fotoğraf düzenlemelerini baştan yapmak gözümü korkuttu. En iyisi sakin kafa ile yazımı tekrar oluşturayım dedim :) Eeveett, nerde kalmıştık… Pazar günü İzmir’ in sıcağını unutup kendimi bir hevesle sokağa attım. Torbalı’ dan başlayan kısa gezim Sarnıç’ ta hızlı tren ile tanışmamla devam etti. İstanbul’ daki metrobüs gibi birşey, adını değiştirmişler sadece :)) Alsancak’ a yarım saatte ulaştım ama; büyük fark :) Eskiden neredeyse her gün adım atmadan geçmediğim Kıbrıs Şehitleri Caddesi ile iki yıl sonraki buluşmam bana kendimi garip hissettirdi. Sanki dün oradaymışım da bugün yine gelmişim gibi… Pek değişiklik yoktu cadde üzerinde. Birkaç yeni mağaza, restoran dışında herşey aynıydı. Yalnız hava o kadar sıcaktı ki; annemle mola vere vere bir hal olduk. Bol mola; bol su, bol çay, bol soğuk içecek…
İzmir Seyahatim
Derken kaç gündür yayınlanması planlanan yazımı bir türlü toparlayamamışım. Neredeyse tekrar İzmir’ e gideceğim :)) Ikea kumaşlarımın hasreti ile blogumu güncellemeye fırsatım kalmadı; ki daha dönemediğim birsürü yorumunuz var. Ne diyordum… Geçtiğimiz Cuma günü işten çıktıktan sonra kendimi apar topar Kamil Koç’ un otobüslerinden birinde buldum. Rahat Hat olmasını özellikle tekli koltukta yolculuk yapmak için istiyorum; o nedenle bir sonraki otobüste yer bulamayınca erkenden yollara döküldüm. Hal böyle olunca tabii; işten çık, koşa koşa eve git, bir önceki günden hazırlanmış valizini kap ve otobüs terminaline yollan şeklinde bir maraton yaşadım. Eşim işyerinden izin alamadığı için beni sadece yolcu etmekle yetindi. Her ne kadar gönlüm onu yalnız bırakmaya elvermese de karışık duygular içerisinde İstanbul’ a kısa süreliğine veda edip bir yanımda Canon fotoğraf makinası, bir yanımda boyun yastığı, ayaklarım elbette ayakkabısından çıkarılmış şekilde sallanarak, yaklaşık 9 saat kah uyumaya çalışıp kah karşımdaki minik TV ekranını (örnek yukarıdaki görsel) kurcalayarak vakit geçirdim.…
Geçtiğimiz Cumartesi
Güne Koçtaş’ a uğrayarak başladım. “Koç-taş’ a gidiyorum, hobi odamı çok seviyorum” diye mırıldana mırıldana gidip birsürü şeyde aklımı bırakıp döndüm :)) Hani kendinden yapışkanlı desenli kağıtlar var ya, onlardan alıp şu meşhur Sushico kutularımı adam etmekti amacım, tabii amaç dışı ufak tefek şeyler de her an alışverişiniz kapsamına girebilir. Mesela, bu şarkı söyleyen kuşlu priz sticker’ ı gibi :) Sonra bir hevesle oturup Sushico kutularından birini leopar kutuya döndürdüm :) Pek havalı oldu, nereye konduracağımı bilemedim :)) Akşam Taksim’ e gittik – eşimin bir arkadaşının doğumgünü vesilesi ile. İstiklal Caddesi çok kalabalıktı. Genelde pek gitmediğim bir yer olduğu için o daracık yollarda, insan selinde bunalmadım desem yalan olur… Yine de ışıkları fotoğraflamak eğlenceliydi. Her ne kadar sigara dumanından rahatsız olsam da; Kalamar tavanın tadı enfesti :) Leopar kutu mu? Onun içini doldurdum, evet :) Detayları bir sonraki yazımda olsun ;)
İstanbul Kanatlarımın Altında
Yanlış bilmiyorsam 54. kattaydı bulunduğum nokta… Oraya ulaşmak için asansörde geçirdiğim vakitten her ne kadar memnun olmasam da kapıdan dışarı çıkmamla gördüklerim tam anlamı ile “İstanbul kanatlarımın altında” dedirtti bana… Ve adımımı atar atmaz anladım ki havalar oralarda epeyce rüzgarlıymış :) Hani camlarla çevrelemeseler belki de ben kuş olur uçardım İstanbul üzerinden; şöyle İzmir semalarına doğru – hazır fırsatını bulmuşken :)) Herşey oyuncak gibiydi oradan bakınca… Şanslısınız; buradan Mövenpick oteli tepeden görebilirsiniz… Sabancı’ nın ikiz kulelerinin endamını… Ve tabii çok daha fazlasını… Merak ettiyseniz eğer, sizi Levent’ te Sapphire Alışveriş Merkezi’ ne alalım; Seyir Terası’ na gitmek için 15 TL karşılığı bir bilet alırsanız hemen girişte; bu görsel şölenden siz de sınırsız faydalanabilirsiniz. Yalnız yanınıza hırka, eldiven, bere almayı unutmayın; malum orada havalar oldukça soğuk :)
Alaçatı’ dan…
Alaçatı’ nın benim için yeri çok farklı; İzmir’ e yakın olması bir yana, blog serüvenine başlamamda etkisi çok büyüktür :) Beni uzun zamandır takip edenler bilirler; bundan iki yıl önce Garanti Emeklilik’ in Hobimle Mutluyum çerçevesinde düzenlediği blog yarışmasında aldığım derece ile iki günlük Alaçatı tatili kazanmıştım :)O zamanlar ciddi ciddi blog yazarlığım yoktu aslında, ben daha çok takı tasarlıyordum… O günlerde nereden estiyse; Google’ a “hobi+yarışma” yazarak arattığımda karşıma çıkan bu yarışma aslında hayatımın akışını derinden değiştiren bir adım oldu; ki ben o tatile gidip geldiğim günden beri blog yazıyorum :)Blog arşivimi kurcaladım da; Alaçatı tatilimize ilişkin minik bir kolaj paylaşmışım sizinle zamanında. Tekrar yazmaya başlamamın mimarı bu tatile ilişkin birkaç fotoğrafımızı daha taşımak istedim blogumun sayfalarına. Bu kış soğuğunda Alaçatı’ yı aklıma getiren ise, aksesuarlarımın bir kısmını yaz sezonunda Alaçatı’ da satışa sunacak olan Blaef Butik’ tir :)Biz gelelim tatil fotoğraflarına;Kaldığımız otelin adı, Solto Alaçatı Otel’ di. Bundan iki sene önce…
Turkuazoo’dan Görüntüler
Bahsettiğim gibi; Turkuazoo’dan birkaç görüntü ile karşınızdayım. Aslında çok fotoğraf çektim (100’ü aşkın) ama gelin görün ki; içerisi çok karanlık ve camlarla dolu olduğundan (tabii fotoğraf makinamın profesyonel olmadığının da altını çizerekten, hehe) ne yazık ki her fotoğrafım çok net görüntüler içermiyor. O yüzden elediklerimle geldim… Tabii bazı balıkların suyun içindeki atraksiyonel hızını da es geçemeyeceğim :))Neyse, biz gelelim fotoğraflarımıza;Büyülü bir mekan…Bu balıklar pek sevimli değil ama neyyse :))Bu balık da dinlenmeye çekilmiş sanırım :))En can alıcı bölüm :))Tabii sadece balıkları seyre dalmadık :)) Biraz da “balıkçılık” oynadık :DVe korsan ekip arkadaşlarım :)
Balıklar Aşkına; TURKUAZOO
Bugün kurs çıkışı ailecek TURKUAZOO’ ya gittik :) Görümcem sağolsun ^_^Balıklar aşkına; TURKUAZOO diyorum :)) Hayatımda bu zamana kadar görmediğim türde yüzlerce balık bir araya gelmişti :)))Çok eğlendim ve bol bol fotoğraf çektim tabii ki…Buyrun kapıdan girelim :) Amanınn, içerde kimler varmışşş :)) Kayıp Balık Nemo’nun kardeşleriii :DDevamı gelecek…Dip Not: TURKUAZOO nedir/nerededir diye merak edenler http://www.turkuazoo.com/ sitesini ziyaret edebilirler :) Bu arada, favori balığımı da videoya çekmeden edemedim; Nasıl buldunuz? :)
Ağva Hakkında Bilinmeyen Gerçekler :))
Ağva yı merak edenler ya da tatil planları arasında değerlendiren arkadaşlarım için yaşanmışlıklardan çıkardığım ufak tefek noktalar paylaşmak istiyorum sizlerle;İşteee Ağva hakkında bilinmeyen gerçekler :D Sadece burada, hehe :)))Öncelikle Ağva ya giden yolun insanın içini dışına çıkartmak için özellikle yapıldığını düşünenler arasındayım :D Biz Cuma akşamı yola çıkmıştık, o karanlıkta yolu nasıl bulduk, hala akıl sır erdirememekle beraber döne döne tırmaladığımız o yoldan bundan sonra bir kez daha geçecekmişim gibi görmüyorum kendimi :)) Psikolojik olarak kendinizi bu tür bir yolculuğa hazırlayın da sonra ben nerden düştüm bu yollara demeyin :DKaldığımız otelin adı Sweet Home Otel’di. Genel olarak Ağva da bulunan otellerin içerisinde temizlik, görsellik açısından en iyiler arasında nitelendirebileceğim bu otel bile bizi yüzde yüz tatmin etti diyemeyeceğim.İlk etapta telefon görüşmemizde ödemenin tüm kredi kartlarına taksit yapılabileceğini söyleyen otel görevlisi kapıda yanlış anlaşılma olmuş, sadece şu şu kartlara taksit yapabiliyoruz deyince eksi not aldı hepimizden. Gece yarısı olmasa çekip gitmek…