Genel

Sevgililer Günüymüş… O da Ne ki? :)

Bu öğlen eşimle aramızdaki telefon görüşmesinden ufak bir kesit;Eşim – Ben sana hediye almadım, bak haberin olsun.Ben – Zaten gerek olmadığını söylemiştim. Neden söylüyorsun ki? :)Eşim – Yok, sonradan ayıp olmasın diye…Ben – Ben de sana almadım zaten. Ayıp filan olmaz :))Aradan 10 saniye geçmez;Ben – Almadım diyorum ama gerçekten almadım, almayacağım, bak :) Alırım diye ümitlenme :DAkşam iş dönüşü;Eşim – Bana hediye almadın mı? :)Ben – Yoo :) Yoksa sen aldın mı?Eşim – Hayır ama ben alırsın sanmıştım :DBen – Eee, insan bari çikolatalı çilek alır da getirir :)) Ben sana demedim mi :)))Eşim – Çantanın içinde ne var?Ben – Hediye nerde?? :D…………………………………….İnsan ister istemez baskı hissediyor üzerinde; altı yıllık bir beraberliğiniz olsa dahi :) Görsel ve işitsel reklamlar o kadar sarıyor ki etrafımızı; sanki onca kırmızı gül yaprağının içinden biz de nasibimizi almazsak suçlu gibi hissediyoruz kendimizi… Velhasıl, ben bu zamana dek hiçbir Sevgililer Günü’ nde zerre parmağımı oynatmadım bu zamana dek…

Bir Pazar Akşamı…

Günün en sevmediğim saatleri… Pazartesi gününe saatler kalmış, daha mesaiden bir saat bile yiyememişiz, kendimizi avutacak tek bir tesellimiz bile yok. Acı gerçek; tam 5 gün aralıksız koşturma; sabah 08.30 – akşam 18.00! Oysa öğrencilik ne güzeldi… Geceleri saatimi kurup sınava çalışmak için uyandığımda bu cümleyi bir gün kullanacağım aklımdan bile geçmezdi :) Her ne kadar dersten kaytaran bir öğrenci olmasam da özgür olmaktı sanırım cazip olan, derslere girmeme lüksünün benim elimde olması… Sanırım insana bu bile yetiyor bazen; o işten sorumlu ama bir anlamda serbestinin olması; yaparsan da yapmazsan da sonuçlarına katlanacaksın.İş hayatında öyle mi peki? Haftanın beş günü -hatta bazen altı gün- bir masada sabit olarak oturup aynı işi yapıyorsunuz, ben bu derse girmeyeyim deme lüksünüz yok yani :D İsterseniz deneyin; anında başka okula postalarlar :))Ahh, ahhh… Pazartesi sendromu işte; insana gençlik yıllarını özletiyor *-* Çocukluk mu demeliydim :pBu haftasonu genelde evdeydim. Genelde diyorum; çünkü dün dişçi ile randevum için dışarı çıktım sadece, bir de bugün markete…

Bir Anı : Kümesin Beyi ~ Gülme Garantili :))

Benim yazmaya olan aşkımı duymayan kalmadı sanırım :) Aslında sadece yazmak olarak adlandırmak hata olur. Beni ben yapan 3 şey var; tasarım, yazı ve fotoğraf. Üçünden birini seç deseniz birini ayırt edemem; her birinin bendeki yeri ayrı ama biri olmazsa diğerleri de olmayacak gibi…Bugün eskilerden bir yazı ile karşınızdayım :) Liseye yeni başladığım yıl, kompozisyon dersinde yazdığım bir anı; okulun dergisine çıkmıştı :) Ben de anıları biriktirmeyi severim; saklamışım dergiyi, bir sayfası dahi yıpranmadan.Hani şarkıcıların hit şarkıları vardır; onunla ünlü olurlar ve yıllar geçse de o şarkı ile hatırlanırlar ya – işte bu da benim çıkış parçam :D- KÜMESİN BEYİ -Ötüyordu o sabah kırmızı gagasıyla. O temiz tüyleri; yumuşacık başıyla nasıl da güzel ötüyordu. İnsanları uyandırmayı çok seviyordu, kümesin beyi.O sabah mıydı? Bu sabah mıydı? Hatırlayamıyorum. Sabahın erken saatlerinde kalkmış, elimi, yüzümü yıkamış, kahvaltımı yaptıktan sonra da canımın sıkılmasını bahane ederek bahçede hınzırlıklar peşinde koşuyordum. Kapının zili çaldı. Meraklı Demet durur mu hiç?…

Beyaz, Pembe, Gri; İşte Baharın Renkleri :)

Burda dergisinin Şubat sayısı raflarda yerini aldı, duyurulur *-* Derginin kapak resmi içimi açtı resmen, hele o capcanlı pembeyi gördüm ya; “Ohhh bee!” dedim, vallahi :))Kışın kasvetinden sıkıldım ben açıkçası, siyahlar, kahveler ruhumu daralttı, ben ki çiçekleri başına kondurup, bileğine dolayıp gezmeyi seven biriyim, öyle hantal botlardan, sarınıp sarmalanmaktan, çevremdeki insanları karalara bürünmüş görmekten öylesine sıkıldım ki bir an önce bahar gelsin istiyorum! Çabuk gelsin hem de! Gelmeyecekse de kar yağsın lütfen; siyah dışında bir renge ihtiyacım var :))Ben modayı sıkı sıkıya takip eden, trend nasıl giyinilmesini söylüyorsa “Emredersiniz efendim” deyip boynum bükük ona uymaktan başka şansım yokmuş gibi bir tavır içerisinde biri değilim. Ben mağazaları gezer, tozar; hoşuma giden ne varsa onu alır, çıkarım :) Yalnız özellikle son zamanlarda benim hoşlandığım tarzda dantelli, çiçekli, süslü-püslü bluzlar, elbiseler öylesine “T O P” oldu ki sanki benim trendim bu :)) Renklere karşı cesur olmuşumdur hep, dolabımın yüzde doksanı, hatta daha fazlası…

Hobi Meydan; Hobiseverlerin Yeni Dergisi

Sizi yeni bir dergi ile tanıştırmak istiyorum; birkaç aydır kitapçılarda gözüme çarpıyordu ama kısmet ikinci sayısına imiş. Renkli tasarımı, birbirinden farklı hobi çeşidine yer vermesi pek hoşuma gitti doğrusu. Dergi üç ayda bir yayınlanıyormuş ve ikinci yani son sayısında amigurumi sevenler için sevimli bir ayıcığın nasıl örüleceğini anlatmışlar. Biraz daha kurcalayınca Forum İstanbul AVM içerisinde dükkanlarının olduğunu öğrendim; en kısa zamanda gidip ne var ne yok, kurcalamak istiyorum :)) Ama eğer siz çok uzaksanız ve bu güzel hobi malzemelerinden mahrum kalmak istemiyorsanız sizi böyle alabilirim. Bilgisayarımızın başında alışveriş yapabilmemiz için de olanak sağlamışlar ne mutlu ki :) Ve taksitli alışveriş dönemini başlatmışlar :))İnternetten alışveriş deyince gözüme çarpan bir noktayı da sizinle paylaşmadan geçemeyeceğim: Biliyorsunuz, internet üzerinden el emeği ürün alışverişine ilişkin mini bir anket düzenlemiştim, atlayan olduysa hemen sağ kolondan ankete katılabilir, hala süremiz var :) Buradan edindiğim genel kanıya göre, internet üzerinden alışveriş konusunda sanki bazı korkularımız mevcut. Aslında…

Teknoloji Denilen Şey…

Siz hiç yeni tanışacağınız bir insanla buluşmadan önce adını, soyadını Google’ a yazıp arattınız mı? Ben arattım :) Düşünsenize onun da sizin gibi blog yazdığını; ne dehşet bir durum :) Kimbilir daha tanışmadan hakkında ne çok şey öğrenirdiniz, değil mi? Hele de bunun ucu dostça bir sohbetten öte iş mevzularına uzanıyorsa…Bir zamanlar iş görüşmelerine gitmeden önce görüşme yapacağım firmadan sonra görüşme yapacağım kişiyi Google’ da aratırdım; fotoğrafı var mı, yazdığı yazılar, konu olduğu haberler, vs. incelerdim ve görüşmeye gitmeden önce mutlaka hakkında özel bir bilgi olurdu elimde :) Çok eğlenceli, bir o kadar sizi o kişinin karşısında daha güçlü kılacak, önemli bir husus kanımca…Ben bir şirketin insan kaynakları departmanında çalışıyor olsaydım zaten; firmama iş başvurusu yapan kişiyi eğer ki görüşmeye çağıracaksam önce sosyal ağlardaki profillerini incelerdim. Bu araştırmayı yapan mutlaka vardır ama çoğunluk olduğunu düşünmüyorum.Eğer hala bu oyunu oynamadıysanız hemen en yakınınızdaki insandan başlayın derim Google’ a sormaya; bakın bakalım…

Ben Bugün;

(?) Merak Ediyorum:İşyerinde masamın üzerinde duran sprey kolonya ile mesai saatlerinden sonra kim banyo yapıyor? :))(?) Anlam Veremiyorum:Negatif insanlar; akşam olunca işten eve gideceğimiz tezinden nasıl bir gün mezara gideceğimizi düşünürler? :/:)) Hala Gülüyorum:“Hayatım, sen çok kilo aldın, zayıflamalısın”, diyorum yolda telefonla konuşurken ve tam o sırada alışveriş merkezinden içeri gireceğim için cep telefonunu kapatmadan çantamın içine atıp görevliye teslim ediyorum. Oldukça ağır olan çantamı ilk seferde kaldıramayan görevli bir de erkek olunca komiğime gidiyor ve tekrar telefonu alıp eşime; “Bak gördün mü?” diyorum, “Telefon açık olunca görevli bile çantamı taşıyamadı, çok ağır geliyorsun işte” :)));) Sen de Bil İstiyorum:– Kredi kartlarının faizleri düşmesine rağmen ek hesap faizleri şu an kartlara oranla iki katı yüzde faiz oranında işletiliyor. Nakit avans deyip sakın bağrına basma!– Cep telefonundan internete bağlandığında sayfalar istediğin gibi açılmıyorsa Google’ a başvur hemen; Google arama motoru üzerinden tıkladığın sayfalar mobil uyumlu açılıyor, söylemedi deme ;)(+) Tavsiye Ediyorum:–…

Örgü Makarası İle…

Ben bir zamanlar örgü makarasına fena sarmıştım :) Hala da sarasım var ama vaktim yok :/ Biraz sabır isteyen bir uğraş açıkçası; ben akşamdan akşama örsem elimde uzayıp gidecek, sonra sıkılıp atacağım, kendimi biliyorum :)Mesela, bu resimde görmüş olduğunuz kolyenin uçlarını tamamlamamışım :)) Halbuki rengi ile benim bir kıyafetime de o kadar çok uyuyor ki *_* Bu da örgü makarası ile yaptığım farklı bir kolye; bunu tamamlamışım ve iki sene bir kutu içerisinde muhafaza etmeyi başarmışım :))) Allkıışşş :))Örgü makarasında yarım kalmış bir iş…Bu da büyük olan makaram; daha geniş kordonlar örüp içine iri boncuklar yerleştirerek farklı kolyeler, bileklikler yapabilirsiniz. Ben yapamadım, bari siz yapın :))Mumlu iplerim… Renk renk toplamışım, hatta poşetini açmadıklarım var daha, aman Allah’ım :DBir gün yine örerim mutlaka, ama o bir gün ne zaman gelir, bilinmez… Çalışınca zor oluyor, çoğu şey tadına bakılmadan yarım yarım kalıyor işte böyle raflarda… Pıfff :/

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme