Hani demiştim ya geçenlerde; kuzunun benim için anlam ve önemi büyüktür diye :) İşte sırrı açıklamaya geldim, kıhkıhkıh :DBenim takma adım K U Z U’ dur arkadaşlar, itiraf ediyorum :)) Aslında tüm suçlu eşim, bundan 3 sene kadar önce bana aldığı kuzu oyuncakla beraber adım kuzu olarak kaldı, sanırım bunda kıvırcık saçlarımın ve minyon olmamın da etkisi büyük :)) Sonra bir baktım bana kuzulu hediyeler gelmeye başladı sağdan soldan ve sonra gördüm ki bu kuzu furyasına ben de katılmışım; ben de kuzular alıyorum :)) Kuzu görünce kendimi görüyorum sanki aynada :p :))Şaka bir yana, ama şuna bakın ablaları; nasıl da sevimli bakıyor oradan, değil mii :)) Kuzuları seviyorum, kuzu gördüğüm herşeyin benim olmasını istiyorum, hihi :DPaşabahçe’ de kuzulu bir peçetelik gördüm, keçeden yapmışlar, kasada sıra olduğu için dün alamadım, ama en kısa zamanda onu da kuzu koleksiyonumun arasına alacağım :)Bu post’ta gördüğünüz kuzu da ayrıca benim kumbaramdır :)) Diğer kuzular…
Hayalini Yorganına Göre Uzat
Şu an okuduğum kitap… Şu çekim yasası kitaplarına karşıt düşünceler var içinde. Henüz yeni okumaya başladım. Fazlasıyla “iyi düşün, iyi olsun” mantığında kitap okuduktan sonra biraz da farklı düşüncelere yer vermenin iyi olacağını düşündüm. Hep “İyi düşüneyim, iyi olsun” dememek için :)) Amaan ne kadar “iyi” bir post oldu bu böyle, hehe :D Herşey iyi olacak da diyeyim de bari tam olsun :D Kitabın içinden hoşuma giden birkaç sözü buraya not etmek istiyorum ve tabii sizlerle de paylaşmak; “Ne garip… Aklı yavaş olana değil de ayağı yavaş olana; yüreği kör olana değil de gözü kör olana acırız.”Halil Cibran “İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.”Hz. Ömer “Eğer kolay ilerliyorsan, dikkat et! Yokuş aşağı gidiyor olabilirsin.”G. Taunt “Bir insana olduğu gibi davran, öyle kalacaktır. Bir insana olabileceği ve olması gerektiği gibi davran, öyle olacaktır.”J. W. Von GOETHE “Bir ağaç boy atmayı ne kadar özlerse, kendini o kadar yükseklerde bulur.”H. D. THOREAU…
Merak Ediyorum :)
Bu yazıyı eğer ki blogunuzun izleme sütununda görüp de tıkladıysanız beni yaklaşık bir senedir ya da birkaç gündür takip ediyorsunuz demektir :)Aranızda henüz hiiiç konuşma şansımız olmayan sevgili blogger olan ve olmayan arkadaşlarım var, biliyorum :)Şimdi sesli/sessiz herkese bir soru yöneltmek istiyorum :)Merak ediyorum işte, anlayınnn :))Beni neden izliyorsunuz? Evet, madem ki izliyorsunuz; bir sebebi vardır mutlaka, değil mi? Fotoğraflarımı beğeniyorsunuz/ya da beğenmiyorsunuz, yazılarım hoşunuza gidiyor/ya da gitmiyor, tasarımlarımdan ilham alıyorsunuz/ya da tasarımlarımla işiniz olmaz, vs. vs.Neden buradasınız? Vakit ayırıp bir yorum bırakabilir misiniz rica etsem?
Onun da Adı "D" İle Başlıyor Ama…
“D” harfi torpillidir alfabemde, adımın baş harfi ne de olsa :) Ama bazı şeyler de var ki ister istemez bu harften soğutuyor beni… Hele de şiddeti, etkisi düşünülünce :(Depremden bahsediyorum.. Dün gece yine ziyaret etmiş bizi… Etmiş diyorum; çünkü ben sarsıntıyı anlayıp anlayamama arasında gidip geldiğim için herhalde kendi kendime uydurdum deyip tekrar yattım. Gerçi hoş, iyi ki de deprem olduğunu o dakika anlamamışım, yoksa uyuyamazdım… Saat 05.00’e geliyordu, bir huzursuz açıldı gözlerim, yatak biraz sallandı gibi geldi. Tipik Demet hareketi: Zıpladım hemen yataktan, lambalar sallanıyor mu diye bir kontrol edeyim dedim ama pek birşey anlayamadım uykulu gözlerle… Eşim de birşey olmadığını söyleyince “Yazdım yine” dedim kendi kendime, taa ki bu sabah 5.3 ten vurduğunu öğrenince…Şiddeti de varmış bayaa, gerçi çok şükür, ciddi bir hasara, vs. yol açmamış duyduğum kadarı ile, ama insan yine de ürküyor; acaba devamı gelir mi diye…Zaten İzmir den deneyimliyim ben deprem konusunda, oturduğum yerde en…
Hoşgeldin Kasım…
Aslında şu an gözlerim çok acıyor, yatsam öyle bir uyurum ki, hiçbiriniz uyandıramazsınız vallahi :)) Yok ama biraz gevezelik etmezsem olmaz :)Farkında mısınız bilmem ama, benim aksesuar tasarımları tatile çıktı :)) Tarot falları askıda- bunu sıradakiler biliyordur eminim :D “Kıza bak, hala kart açacak, ooo, bu ne yavaşlık!” diyen de vardır belkii :)) Haklısınız, haklısınız, ama kendimce benim de haklı sebeplerim var ;)Dikkatimi birşeye verince enerjimi bölmek istemiyorum sanırım, geçici bir dönem ama merak etmeyin. Her yeni işe başladığımda bu oluyor bana, kendimi biliyorum :)) Hobi odamı düzenli tutuyorum bu dönemlerde, aradan biraz zaman geçince yine kuduruyorum :DŞimdi hem yeni iş, hem kurs derken zaten odağım ikiye bölünmüş durumda, üzerine yeni şeyler ekleyemedim… Fotoğraf bile çekemiyorum :S O kadar yani…Ama yazmadan edemiyorum… İşte bu da benim terapim :) Orada sizlerin olduğunu bilirken bloguma bir uğrayıp iki tık-tık etmezsem olmaz :D Her akşam mutlaka açarım blogumu, çok az oturup kalkacağım bilgisayar…
İyi Pazarlar! İyi Haftalar!
Herkese İyi Pazarlar!Aslında yeni bir haftaya başlamamıza saatler kaldı. “İyi Haftalar!” desem daha doğru olur.Uzun haftasonu tatilimizin ardından eminim hepimizi yoğun günler bekliyor. Şimdiden herkese kolaylıklar diliyorum.Yarın sabah İstanbul’un trafiği çekilmez şimdi… Ben zaten Pazartesi ve Cuma’ya özel olan trafikleri anlamıyorum. Acaba bu insanlar haftanın Salı, Çarşamba ve Perşembesi’nde işe gitmiyorlar mı diye düşünmeden edemiyorum :))Ben işe giderken otobüse biniyorum sabahları. Servisim evimin önünden geçmediği için belli bir yere kadar otobüsle ulaşımımı sağlıyorum. Otobüsten inene kadar o kalabalık içinde kendime tutunacak bir dal aramak işkence oluyor açıkçası. Hele bazı insanlar var ki; otobüsün maksimum alanını kaplamak için varlar sanki, özel araçlarında gidiyorlarmış edalarında… Bir adım öte gitse sen de tutunacaksın, otobüsün ani frenlerine karşı bir kalkanın olacak ama nafile. Böyle insanları dürtmen gerekiyor işte…Bir de kendinden büyük çanta taşıyanlar var tabii :)) Onlar da otobüste koca çantaları yüzünden fazla yer kaplıyorlar. Valiz görünümündeki bu devasa çanta taşıyanlardan iki bilet parası…
Yağmurlar, Sular, Seller…
Bu fotoğraf, dün evime giden yolda rüzgar ve yağmur ikilisine karşı insanüstü direnişim sonucu çekilmiştir :))Ne yağmur yağdı dün İstanbul’da, değil mi? Rüzgarla da karışık olunca şemsiye açmanıza izin vermeyen hava dışarıda olanları ıslanmaya mahkum etti. Çoğu insan kırılan şemsiyelerini çaresizce fırlatıp tek tabanca yoluna devam etti… Ben de onlardan biriydim dün… Gerçi benim şemsiyem kırılmadı ama yol boyunca bir yandan şemsiyemi zaptetmeye çalışıp, bir yandan her geçen saniye çizmemin içinde yükselen su seviyesini ayaklarım bizzat hissederken hızlı hızlı yürümeye çalışmak pek kolay olmadı :)) Velhasıl ıslandım, alttan ve de üstten :DÖyle ki; eve ulaşmama ramak kala artık ayaklarımdan “Cıp!Cıp!” diye sesler geliyordu :))) Ve çizmemi çıkardığımda gördüm ki; sağ ayağımdaki çorabım neredeyse topuk kısmına kadar ıslanmıştı. Böylelikle sağ çizmemin daha çok su geçirdiğini de test etmiş oldum :DYağmuru az yağınca seviyorum ben… Şakır şakır yağan yağmur; Iıı :) Hele bir de rüzgar beraberinde: Iıı x 2 :)))Olmadı ki şöyle…
Değişik Bir Satış Yöntemi
Dün kendimi pek iyi hissetmediğim için eşimden beni işyerinden almasını rica etmiştim- zaten eve gelir gelmez uyumuşum; sanırım üşüttüm, baş ağrısı, mide bulantısı, filan…Eve dönüşte dolmuşa bindik ve en arka koltuğa tam yönelmiştim ki; gözüme ilk çarpan şey koca bir poşet yün ve başında oturan yaşlıca bir teyze; elinde şişleri; sanki altın gününde gibi harıl harıl örgü örüyor :))Bir an üzerimdeki ağırlığın da etkisi ile nerede olduğumu şaşırdım desem yanlış bir hissiyatın tanımlaması olmaz sanırım :))))İçimden dedim; “Herhalde yolu uzun, vaktini geçiriyor bu şekilde…” Tebrik ettim içten içe bir yandan da; dolmuşun frenine, insan kalabalığına aldırmadan odaklanmış bir şekilde örgü örebiliyor. Ben yolculuk esnasında başımı öne eğdiğimde mide bulantısından kitap bile okuyamazken (çok saran kitaplar hariç, ehehe) kadın vaktini etkin kullanıyor, helal olsun dedim :DHızla kafamdan geçen bu düşünceler eşliğinde koltuğa oturmuştum ki kadın poşetin içinden ördüğü bir şapkayı çıkardı; bana çok yakışacağını söylüyor. Önce algılayamadım; ki “Almaz mısın?” sorusu…