Genel

En Sevdiğim Gün :)

Cuma geldi sonunda… Ne zor bir haftaydı öyle yaa… Günlerce yatıp yuvarlandıktan sonra sabahın köründe kalkmak ne kadar zor geldi, bilemezsiniz; ki yorgunluktan bugün dönüşte serviste uyuyakalmışım :)Dün de gözlerimi açamadığım için size seslenemedim ne var ne yok diye… Tüm gün aklım buralardaydı ama… Ve itiraf ediyorum; arada telefonumdan bloguma girip yoklama da aldım :DNeyse ki atlattık bu haftayı… Bir daha da ne zaman böyle uzun tatil görürüz, bilmem :) Benim gibi işe yeni başlamış olanlar da bir sene boyunca tatil özlemiyle yanar tutuşur :)) Gerçi yeni diyorum ama ay sonunda bir buçuk ayımı dolduruyorum, nazar değmesin :)Kursta da eğitimi yarıladık; beş haftam kaldı. Kısmet olursa sene sonunda sertifikamı alacağım… Bunun yanında, aklımda yeni fikirler var tasarımlarım adına… İlerleyen yazılarımda paylaşıyor olacağım ;) Ne derler; keep in touch :DArada kontrol ediyorum bir de; arama motorunda tarot falı sonucunu merakla arayan arkadaşlarım oluyor sanırım :) Uzun bir ara verdim kart açmaya,…

En Güzel Öğretmenler Günü Hediyesi :)

Bugün öğretmenler günü ya, hadi size günün temasına uygun bir hikaye anlatayım :) Yalnız atlamadan; tüm blogger öğretmen arkadaşlarımın öğretmenler günü kutlu olsun. Ben biliyorum, orda birsürü öğretmen arkadaşım var benim :)) İlkokul birinci sınıftayım. Hayatımın ilk anlam kazanan öğretmenler günü… Öğretmenime en güzel hediyeyi ben vermek istiyorum; çünkü o zamanlar bir de çocuklar arasında tatlı bir rekabet; “Benim aldığım çiçek daha büyük, hediyem daha güzel…” gibilerinden… Tabii ben de ezik kalmak istemiyorum, tabir-i caizse. En güzeli benim hediyem olmalı :))) Annemden maddi destek istiyorum; ııhhh, birşey çıkmıyor… Kendi başıma kalıyorum. Defterimden bir yaprak koparıp başlıyorum öğretmenime mektup yazmaya. Ne yazdığımı dahi hatırlamıyorum şu an ama kuru boya kalemlerle filan da bir güzel boyuyorum, süslüyorum… Derken o kağıdı o şekilde öğretmenime veremeyeceğimi düşünüp kendimce hediye kutusu arayışına giriyorum evin içinde ve bir altın bilezik kutusunun içine sanki çok kıymetli bir hediye almışım gibi kağıdımı özenle katlayıp yerleştiriyorum; kutunun içinde elyaf…

Garipler Diyarından… Eğlenme Garantili Mim :)

Son mim diyorum ve mim dükkanını bununla beraber kapatıyorum dostlar :) Bilmem, sıkıldınız mı benim mimlerimi okumaktan…Sevgili Rusyena tarafından mimlenmişim bu kez; konumuz garipliklerimiz. Biraz düşündürücü bir konu aslında… Hmmm…Bayan pimpiriğim ben; kapıyı kilitlediğim halde kilitlemediğimi, ütünün fişini çektiğim halde çekmediğimi düşünür, felaket senaryoları yazarım. Bu gariplik değil, herkeste var demeyin; bendeki bildiğiniz gibi değil :)) Kapıyı kilitlediğimden emin olduğum halde bazen üç kez kapalı kapıyı iterim, açılır mı acep diye :D Çevremde bunu gören herkes benim manyak olduğumu düşünür, hatta sanırım şu an siz bile… :)))Bunu daha önce dile getirdiğimi hatırlıyorum, ama konuya uygun düştüğü için tekrar yazmakta fayda var: Yolda yürürken ya da otobüste, dolmuşta saçlarıma bilinçli veya bilinçsiz dokunulmasından nefret ederim, acayip huylanırım ve hep bitlenmiş olabilir miyim diye endişe yaşarım :DBaşka ne garip alışkanlıklarım var benim… Aslında eminim, sohbet esnasında filan aklıma gelir tüm saçmalıklarım, garip davranışlarım ama şimdi kompozisyon sınavında gibi yaz deyince tıkandım hocam…

Her İnsan Kendi Kutup Yıldızını Bulmak İçin Yaşar

Bir mimdir, iki mimdir, gidiyoruz bakalım :)Sıra sevgili Filiz’in miminde…Açıkçası bu mimi pek bir beğendim; ne yalan söyleyeyim, kimse beni mimlemeseydi eğer, kitaplığının karşısına geç ve bir kitap seç, 55. sayfasını aç ve bizimle paylaş diye; ben kendi kendimi mimleyecektim :))Ammaa… Baştan şunu da itiraf edeyim, ben kitap seçerken parmaklarımı kişisel gelişim konulu kitaplarda gezdirdim :))) Hişşşt, çaktırmayın :DSebebi de şu ki; bir romanın 55. sayfasına denk gelsem, ortasından bir kesit sunmam beni pek tatmin etmeyecekti. Ben bu kez size tüm romanı anlatmaya çalışacaktım burada, olmayacaktı o da :)))Seçtiğim kitabın adı: Kendi Kutup Yıldızını Bul – 2İçinde insanı motive edici, hayata bağlayıcı kısa kısa hikayeler yer alıyor. Arka kapağında da çok hoşuma giden bir söz:”Her İnsan Kendi Kutup Yıldızını Bulmak İçin Yaşar”Ve tam da istediğim gibi 55. sayfada kısa bir hikayeye denk geldim :)~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~Fareler üzerinde yapılan bir deneyde, bir fare derin bir kabın içine yerleştirildi. Üstü açık boru şeklindeki kabın…

Uzuuun Tatilin Ardından… İyi Haftalar!

9 günlük tatili yedik, bitirdik… Tatil başlarken gözümüze çok uzun gelen bu süreç ne kadar da çabuk geçti, değil mi…Ama, ben biliyordum, ben biliyordum :)) Daha Cuma akşamı serviste eve dönerken yanımda oturan arkadaşıma da söylemiştim… Ne yapalım… Zaten hep böyle olmuyor mu… Güzel şeyler çabuk biter derler. Ya da bize öyle gelir, zaman algısı meselesi.Bu yazımı sabah yayınlanması için kuracağım; ki çayını, kahvesini yudumlarken ayılmaya çalışan, masasında birikmiş işlerle nasıl başa çıkacağını düşünen arkadaşlarıma sıcak bir günaydın olsun, iyi haftalar olsun :) Pozitif enerji vereyim sizlere ;)Gerçi siz bu satırları okurken ben de kılıcım ve kalkanımla işlerle boğuşuyor olacağım :)) Yalnız değilsiniz yani ;)Ha tabii bu yazımı öğle uykusundan uyanmış, mahmur gözlerle okuyan arkadaşlarım varsa da; size de günaydın efendim; sizi de unutmam tabii :)Hepinizin haftası enerji dolu, tatil sonrası gelen maksimum üretkenlikle geçsin inşallah.Muhtemelen gün içerisinde yorumlarınızı kontrol edemiyor olacağım, malum yoğun iş temposu… Artık akşamdan akşama görüşürüz…

Yeni Yıl Geliyor…

Yeni yıl geliyor…Ve ben yeni yıldan çok onu beklemeyi seviyorum sanırım, yeni ümitlerle…Ve tabii süslemelerle… Bu ışıltılı renklerden gözünü alamıyor ki insan…Birkaç saat önce AVM’ nin önünde çektim bu fotoğrafı. İstanbul Avrupa Yakası’nda yaşayanlar bilirler neresi olduğunu :) Fotoğrafın köşesinde baş harfi de çıkmış hem, ipucu olsun :))Bu şeker kardan adamla bir poz da ben çekilecektim ki, makinamın şarjı bitti… Kısmet işte… Geçen sene de aynı şey olmuştu zaten; aynı kardan adamla, aynı yerde, …

Kimim ki Ben… Kim…

Mimlerden gidiyorum yine…Bu mimi bana iki kişi ayrı ayrı göndermiş, sevgili nimo ve hayatgüzel…Hayatgüzel, kendisinin mimini unuttuğumu söyleyince biraz önce, tam “Eyvahhh! Mimler arasında boğulduk! Tüm blog alemi beni mi mimlemiş! :p” derken bir baktım aynı mimmiş :)) Ohh bee dedim, yırttık :p Şaka, şakaaa :DGelelim mim konusuna;Ben 2. seçeneği seçtiğim için direkt o konudan başlıyorum; çünkü inanın hiçbir ünlünün yerinde olmak istemedim, o soru karşısında tıkanır kalırım. Bir kelime bile yazamam vallahi :D 10 lu yaşlarımda “Çılgın Bediş” olmak istemiş olabilirim ama hiç sırası değil, 30’uma yaklaştım yahu :)))2. seçeneğimiz de şu ki;Herhangi birinin yerinde olmak istemeniz için o insanın hayatında neler olması gerekir?~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~Öncelikle şu yorumu getirmek istiyorum;Aslında bu soru farkında olmadan ya da gayet de güzel farkettirerek sizin hayatınızda eksik olan şeyleri sorguluyor; insan hayatında var olan şeyler için neden başka birinin yerinde olmak istesin ki…Bayan psikolog konuştu :))Sus kızım sussss!! Mimini cevapla ve git :DCevap veriyorum:Benim bir…

Mektup Yazdım Özümden…

Bu başlığı atınca rahmetli babannemin söylediği bir mani geldi aklıma :) Hani hatıra defterleri olurdu ya, orda yazılı :)) Nur içinde yatsın…Daha fazla geç kalmadan mimleri elden geçirmeye başlayalım dedim.İlk mim, inanırsakolurbence’den gelmişti.Mim konusu: İstediğiniz bir kişiye yazılacak mektup… Açıkçası uzun zamandır görmediğimiz ya da dargın olduğumuz birine mi yazmamız gerekiyor, onu net anlayamadım ama ben aklıma gelen ilk kişiye yazıyorum; kabul edin artık :)) ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~Yıllar sonra bilgisayarın karşısına geçip senin okuyamayacağın, belki de okusan bile sen olduğunu dahi anlayamayacağın bir mektup yazacağım kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi…Biliyor musun, bana gönderdiğin tüm mektupları, tüm kartları zarflarıyla beraber saklıyorum hala… Okuldan eve her geldiğim akşam posta kutusunda senin renkli mektuplarını görmeyi ümit etmek, bir heyecanla zarfı yırtarcasına açmak, belki çocukluk ama tam da adının anlamını taşıyan ve yaşatan mektup arkadaşlığı idi bizimki…Ne güzel şeydi… Bir kez daha yaşayamayacağım duygulardan biriydi açıkçası tüm lise yıllarımı kaplayan.Sonra ne oldu, bilmiyorum; 17 Ağustos depremi…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme