Fotoğraf Aşkına

Papatyalar ve Ben

Pazar günkü niyetim aslında eşimle beraber Büyükada’ ya gitmekti; eğer gitmek – gitmemek arasında olan gel-gitlerim yerini kararlı bir adıma bırakabilseydi, benim için bir ilk olacaktı ama olmadı… Öyle olunca, hem biraz hava alalım, hem de ben kendime fotoğraf çekecek birşeyler bulurum belki düşüncesi ile çok da planlı olmayaraktan attık kendimizi dışarı… Eminönü’ ne doğru uzanmıştık ki; beni dürtenler açık bulduğum birkaç tuhafiyeye sürükleyince hafiften, tehlike çanlarını duyan eşim tarafından bizzat uzaklaştırıldım oralardan :)) Derken gözüme çarpan papatyaların yanında geçirdiğim dakikalar ve eşime “Hadi, biraz da sen beni çek” diyerek fotoğraf makinesini eline tutuşturmamla papatyalarla çocuklaşmam (Gerçi, hiç büyümedim ki ben) işte böyle bir Pazar hatırası olarak kaldılar bize… Gerçi tek olsaydım o papatyaların benden çekeceği vardı da artık başka bahara :)) Ne diyeyim, bir gün bu papatyalarla yolda yalnız başıma karşılaşmak, işte tam da o sırada yanımda yine fotoğraf makinemin bulunması ümidi ile :) Bu vesileyle, herkese mutlu bir…

Çilekli – Muzlu

Güneşli bir Cumartesi’ ydi; oldukça da sıcaktı. Üzerime aldığım ceketi dışarı çıkar çıkmaz çantama tıkıştırmak zorunda kaldım. Zaten ebatlarıma göre yeterince büyük olan çanta ekstra kıyafetle dolunca bir de; tereddütlerle çıktığım o yolculuk hafiften işkence olmaya başladı bana. Tereddütlerle diyorum; velhasıl yolumun bittiği yerde kollarını açmış bir diş doktoru beni bekliyordu :) Korktuğum olmadı çok şükür; doktor dişimi kontrol etti, dolgudan rahatsız olup olmadığımı sordu, eğer yemek yedikten sonra diş arasında artık kalmasından şikayetçi olsaymışım onarım yapacakmış, ben şikayetçi olmayınca cila yapıp işlemi bitirdi, ben de derin bir nefes aldım :)) ** Hoş, şikayetçi olsam da orada uzun süre ağzım açık bir halde kalacak olmamın da baskısıyla tersini iddia eder miydim; orasını da bilmiyorum işte :) Neyse, bu mevzuyu kapattık sayılır şimdilik, Allah bir daha düşürmesin o yollara – dişi ile ilgili sıkıntısı olan varsa da herkesi sağlığına kavuştursun tez zamanda; zira o koltuğa oturmak hiç eğlenceli değil :) Doktorum…

Hafiften Tatil Modu…

Şurda ses vermek için birkaç saatim kaldı, farkındayım. Bilgisayarımı açtığımdan beri o hobi projesi senin, bu hobi projesi benim; dolanıp duruyorum… Gûya seyretmek yerine aktif rol almak istemiştim bu projeler içerisinde ama neeerrdeee! Öyle güzel şeyler yapıyorlar ki; ağzım açık bakakalıyorum her birine… Hepsini denemek istiyorum ve linkler arası bir yolculuğa çıkıyorum farkında olmadan… Sonra hepsini denemek istediğimle kalıyorum, o ayrı – misâl bugün olduğu gibi :)) Eh, şimdi de ben uykulu gözlerle yan odaya geçip “Merhaba keçelerim, kumaşlarım, dikiş makinem; ben geldim” desem onlar beni aralarına alırlar, bilirim bilmesine de şu saatler pek verimli olmaz kimseler adına, onu da bilirim; oraya bir dalarsam şu kısacık zaman diliminde bir türlü tatmin olmam, herşeyi yarım bırakıp kendimi yatağa atar, üstelik yapmaya başladıklarımı tamamlayamamanın verdiği rahatsızlıkla bir de mutsuz olurum daha da kötüsü… Bir de ertesi gün işyerinde sürekli onları düşünür, dururum :))) En iyisi, hiiiç bulaşmamak; iki çocuk annesiyim, dikiş dikerim,…

Onlar 3 Kişi :)

Tatil çabucak bitti – zaten ne bekliyordum ki :) Planladığım ne varsa gerçekleştirdim; o yüzden içim rahat – aklım kalmadan işlere dönebilirim yani… Belki de çok yakınımda olan, henüz cepte başka tatillerdendir bu kendimi motive edici hallerimin tavan yapması :)) Neyse ne canım; ben asıl konumuza döneyim :) Fazla da söze gerek yok aslında; size geçen bahsettiğim fotoğraf çekimi bugünkü konumuz… İki kişilik bir aile (biri Türk, biri Filipinli) ve bir ay sonra dünyaya merhaba diyecek bir bebek… Mekan bu kez Yıldız Parkı… Günlerden Pazar… Hava güneşli… Benim için farklı bir deneyim… Oldukça da eğlenceli… Konsept açısından bir ilkti ama başardım sanki :) Buyrun, siz karar verin *-* ** Burada paylaştıklarım, sadece bir kısmıdır. **

Benim Gece Hayatı Anlayışım : )

Daha önce alkol – sigara ikilisi ile aramın pek iyi olmadığından, aslında kendilerinin benimle arkadaşlık etmesine bir kere dahi izin vermediğimden bahsetmiştim sanırım… Hâl böyleyken, benim pek tanışık ve alışık olmadığım bu ikili ile yoğrulmuş bir mekanda bulunmak zorunda kalınca; bir bardak meyve suyu eşliğinde, mümkün mertebe sigara dumanından uzak, içip güzelleşenleri hoşgörmeye çalıştığım, bir yandan da gözümü saatten ayırmadığım bir süreç başlıyor kendiliğinden… Deneyimler öngörüleri beraberinde getiriyor tabii; bir teras katının ışıkları, tereddütsüz yanıma aldığım fotoğraf makinemle buluşuyor – her ne kadar gün ışığında fotoğraf çekmek genel tercihim olsa da – bu kareler de “benim gece hayatı anlayışım” olarak kayıtlara geçiyor :)

Yeni Bir Fotoğrafçılık Oyunu: Teni ile…

Dün sabah işe giderken havanın açık olduğunu görünce fotoğraf makinemi yanıma almıştım; çok da iyi oldu. Objektifime gülümsemeye hevesli ve yapmasını istediğim tüm abukluklara (!) “Hayır” demeyen bir iş arkadaşı, yakınlarda var olan bir parkla birleşince o bir saatlik öğle arası ikimize de şölen oldu resmen. Ben fotoğraf çekmekten hiç usanmam, karşımdaki de rahat olunca değmeyin keyfime :) Öyle ki zamanın nasıl geçtiğini anlamazken o bir saatlik süre içerisinde 250 adet kare çekmişim *-* Birkaç tanesi de burda boy göstersin istedim :) Not-1: Teni’ yi daha önce fotoğraflarını çekmiş olduğum kurabiyelerinden tanıyor olmalısınız :) Not-2: Daha önceki fotoğrafçılık oyunlarım için buraya, buraya ve buraya bakabilirsiniz ;)

Haftasonu Çiçekleri

Geçtiğimiz Pazar tırmandığım Emirgan Korusu yollarından… Çektiğim trafiğe fazlasıyla değdi :) Saat olarak zamanlamam yanlıştı sanki biraz ama olsun, bu da böyle olsun. Çiçeklerin saat 12.00′ de nasıl gözüktüğünü de bilmek lazım :)) Sadece bir çiçeğin bilmem kaç yüz tane fotoğrafını çekerken ben, sıkılsa bile yanımda bulunma sabrını gösteren eşime teşekkürler *-* O zaman, “Devamı gelir, gelecektir” diyelim, hele bunlar günümüzü renklendirsin de :) Not: Son karede, kadraja giren gelinle – damata dikkat :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme