” Elinizden gelenin en iyisini yapıp kendinizi mükemmelliğe adadığınızda, hayat sizi destekler ve kanatlarınızın altını rüzgarla doldurur. Hayat, ideallerine ulaşmaya ve olması gereken kişi olmaya çalışan insanı görür. Bu çeşit bir çaba, dünyayı koruyan ve kollayan gözden asla kaçmaz. ” – Alıntıdır; Robin Sharma, Gününüzü Aydınlatacak Sözler kitabından Elimizden gelenin en iyisini yapacağımız, tembelliğe yer vermeyeceğimiz, enerjisi yüksek bir hafta olması dileğiyle…
Geri Sayım Başladı : )
Mart ayı geldiyse benim için geri sayım da başlamış demektir :) Hatırlarsanız çalıştığım işyerinden istifa ettiğimi yazmıştım şurada. İstifa ettiğim gün itibariyle 8. haftama giriyorum ve Mart ayının 7′ si de bir aksilik olmazsa işyerinde son günüm… 8 Mart Cumartesi Dünya Kadınlar Günü’ nde de yeni hayatıma girecek olan tüm sürprizlere merhaba diyorum :) Bundan daha hoş bir tesadüf de varsa ki; o da Demetoloji adı ile ilk yayına başlamam da 2011 yılının 8 Mart’ ı :) Bakın, o gün yazdığım yazı da burada :) Geçen yıl 10 Aralık’ ta (doğumgünümde) dükkan sitesini yayına almış, bu yıl 10 Ocak’ ta (evlilik yıldönümümüzde) istifamı vermiştim. Aslında istifayı uzun süredir düşünüyordum ama o güne özellikle planlamamıştım; ofis ortamında bardağı taşıran son bir damlaydı sadece o güne denk gelen… Ben herhalde istifa dilekçemi verdiğim gün ayrılırım düşüncesi ile insan kaynaklarına durumu bildirdiğimde şirket tarafından 8 hafta ihbar süremi doldurmam talep edildi. Son işgünümü…
Bir Rüya Gördüm…
İzmir’ deyim… 6 yaşındayken ilk taşındığımız evde… Annemle babamın yatak odasının kapısını itiyorum elimle… Annemi görüyorum hemen aynanın karşısında; üzerinde çok şık bir gece kıyafeti, saçlar fönlü, yüzünde makyaj – çok iyi görünüyor… Bir yandan üzerindeki kıyafeti inceliyor, ne zaman elbise giyse göbeğini içeri çekerek nasıl durduğunu kontrol eder, hah işte o hareketi yapıyor… Bir yandan da göz ucuyla bana bakıyor, “Nasıl olmuşum?” der gibi… “Hayırdır” diyorum. “Baban aldı” diyor, “Hediye”. Bir an içerliyorum ve “Bana niye almamış ki?” diye soruyorum. Soruma cevap vermeden annem bileğini uzatıyor bana doğru sevinçle. “Bu bilekliği almış bir de” diyor. Oldukça pahalı bir şey gibi… Bir yonca sallanıyor ucunda… Gözüm ona takılıyor. Başımı sola çeviriyorum birden, babamı görüyorum yan profilden. Babam da oldukça fit gözüküyor, ikisi de bakımlı, mutlu… Babamla göz göze gelmiyoruz, sohbet etmiyoruz ama… O sırada uyanıyorum çünkü… “Çok uyudum bugün, ondan bu rüyalar” diye geçiyor içimden… Sonra aklıma yonca takılıyor… Benim…
Şahıs Firması Nasıl Kurulur?
Aslında yazmak istediğim bir konuydu, dünkü yazımdan sonra da şahıs firmasının nasıl kurulduğuna dair bilgi almak isteyenler olunca konu sıcakken değineyim dedim. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; öyle uzaktan baktığınızda çok zor, komplike bir iş gibi gözükse de sanıldığının aksine çok basit ve birkaç gün içerisinde halledebileceğiniz bir işlem. İçerisinde firma kelimesinin geçmesi insanı biraz ürkütüyor sanırım :) İşleyişi hiç bilmediğinizi varsayarsak, ilk yapmanız gereken kendinize bir muhasebeci bulmak ve kapısını tıklatıp ne amaçla firma kurmak istediğinizi izah edip kendisinden kısaca bilgi almak; ki prosedürlerin bulunduğunuz yere göre değişiklik göstereceğini sanmıyorum ama yine de adım atmadan beraber çalışacağınız muhasebecinin bilgisini alın derim ;) Hem kafanızdaki soruları sorun, hem de öncesinde muhasebecinin aylık ücretini netleştirin. Muhasebecinizi netleştirdiyseniz gerekli olan evrakları toparlamaya başlayın. Önce bağlı bulunduğunuz muhtarlığa gidip ikametgah ve nüfus cüzdan suretini alın. Ardından notere gidip adınıza imza sirküleri çıkarın ve çalışacağınız muhasebeciye vekalet verin. Muhasebeci vekaletnamesi olduğunu söylerseniz noter tarafından kolaylıkla…
Toplanın, Bir Şey Diyeceğim
Amaaan, yine yazıp yazıp siliyorum. Bir türlü giriş cümlesini bulamıyorum. Başlığı attım, şimdi neresinden başlayayım diye düşünüyorum :) Hadi bakalım, Demet; topladın insanları buraya, anlat bakalım, neymiş diyeceğin… Blog yazmaya başlayalı beş sene olacak. Bazılarınız ile uzun süredir tanışıyoruz, kimileri ile yüzyüze, kimileri ile sadece sanal alemde ama sanki hep berabermişiz gibi… Belki içinizde tesadüfen sayfamı keşfetmiş, bir yazımı okuyup kendine yakın bulmuş, takipte kalanlar da olabilir… Belki yıllardır, belki de sadece birkaç saattir ahbap olsak da, ara ara ucundan – kıyısından yaşadıklarımı acısıyla tatlısıyla burada paylaştığım gözünüzden kaçmamıştır muhakkak. Gerçi son bir senedir pek başarılı bir blog yazarı olamasam da, geldim deyip, günlerce tekrar buraya uğrayamasam da, hep hayatın koşuşturmacasından, zamanımın yetmediğinden bahsetsem de, birazdan anlatacağım şeylerin üzerinden haftalar geçse de olsun, geldim ya, anlatıyorum ya :) Evet, eski dostum… Hatırlarsın, bundan dört sene önce kendime bir kutu yaratmıştım. Okuduğum tüm çekim yasası kitaplarını hayatımda uygulayarak, kendime bir istek…
Güzel Gün Bugün : )
Yeni yıl geliyor blog… Bu sene yılbaşı ağacı süsleme havamda değilim ama… Belki de geçen yıldan bazı süsleri kaldırmadığımdan bu isteksizliğim… Ben 12 ay yeni yıl modunda yaşıyorum ne de olsa :)) Belki de şu son dönemin yoğunluğu, evin gün geçtikçe daha çok ıvır zıvırla dolmasından sebep, her gün neyi nereye koyacağımın hesabını yapmalarımdan tüm bu haller… Evet, evet; kesinlikle ondan… İçim kıpır kıpır ama, bakma sen… 2014 iyi olacak, hem de çok; ona inancım tam… Hem ben çift rakamlı yılları daha çok sevdiğimi söylemiş miydim sana :) Bugün Cuma… Güzel gün… Mesainin son günü Cumartesi çalışmayanlar için… Tatil planlarının yapıldığı, kiminin uykuya hasret kalıp iple çektiği, kiminin kendini alışverişe vuracağı, hobilerine sevdalı kimilerinin de varını yoğunu uğruna harcayacağı o kıymetli saatler… Ben en çok Cuma’ nın bitebilme ihtimalini severim zaten :)) Mesai bitimine 5 dakika kala, enerjim tavan, kafamın içi bir dünya şeyle dolu; kuşlar gibi şakır, dururum :))…
Kelimelere Sığdırdım Yıllarımı…
Benim böyle hayatımın nereye gittiğine dair irdelemelerim, iç hesaplaşmalarım meşhurdur; bıdır bıdır kafamın içinde kendimle söyleşir dururum saatlerce :) Bugün de öyle kendi kendime fikirler arası gezintiye çıkmışken bir soru sordum kendime – böyle de çok kendi kendine oldu ama sonuçta kendi kendime :))) Hem sordum, hem cevapladım anlayacağınız. Hazır kağıda karalamışken cevabımı; oracıkta kaybolmasın, blogumun bir köşesinde de bulunsun istedim. Zaten soruyu sormamla, yılları yazıp yanlarına birer başlık atmam bir oldu. Ben çok düşünürüm diyordum cevaplarken ama beş dakika geçmeden bir de baktım her senenin başlığını atmışım. Kendi kendime sorduğum soru şuydu: “Evet, sevgili Demet, bana son 10 yılını birer kelimeyle özetle. Her yılın bir kelimeyle karşılığı olsun yani, senin için en çok neyi ifade ediyorsa o yıl…” Bakalım, geçmiş yıllarım benim için en çok hangi kelimeyi ifade ediyormuş, neden… 2004 yılı: Sorumluluk Üniversite bitmişti, artık kendi paramı kendim kazanıyordum. Tek başıma eve çıkmıştım; ev kirası, elektrik, su; hepsi…
Tilkinin Dönüp Dolaşacağı Yer : )
Eylül ayını yarılayacağız resmen; ben yaz tatilinden kalan bir fotoğrafla ancak yazabiliyorum :) Ehh, bu hızla gidersem zaten, sene sonunda da hala yazdan fotoğraflarla buralarda boy gösterir, dururum :)) Neyse, zaten oldukça mahcubum buraya karşı – bir süredir kendisini Instagram ile aldatıp duruyorum. Araya birşeyler giriyor, sonra yazmaya geri dönemedikçe dönemiyorum ben; ha şimdi, ha birazdan derken bir bakıyorum, günler geçmiş… Velhasıl, tilkinin dönüp dolaşacağı yer derler, değil mi? :) Benimki de o hesap oldu… Yazmaya başladığım günden itibaren – bu arada, şaka – maka 4 seneyi devirmişim – hayatımda birçok güzel olaya önayak olan “Demetoloji” benim tam anlamıyla kendimi bulduğum bir yer; sanal bir olay gibi gözükse de benim ruhuma kattıkları tartışılmaz – o yüzdendir ki gücüm yettiğince, imkanım elverdiğince hep buralarda olacağım… Şimdi bunları da niye yazdım durup dururken bilmiyorum; herhalde araya uzun zaman girince duygusala bağladım :)) Neyse, sileyim gözyaşlarımı :p Yazamadığım zamanlarda bol bol Instagram’ da…