Bu haftasonunun nasıl geçtiğini anlayamadım. Rutininden farklı olduğunu söyleyebilirim ama :) Cumartesi günü çalıştığım şirketin düzenlemiş olduğu bir eğitimdeydim. Tüm gün farklı bir mekanda bile olsa mesai arkadaşlarıyla geçince ister istemez tatilim bir gün gibi birşey oldu ve bu durumun sadece bu haftasonuna özel olduğunu kendime hatırlatıp rutinime şükrederken buldum kendimi bir an :)) Sadece bir Pazar günü pek işe yaramıyor zira; insan ne yapacağını şaşırıyor – tıpkı bugün olduğu gibi *-* Temizlik, çamaşır, bulaşık, alışveriş, hobiler, kişisel bakım,… Bu liste gittikçe uzar, zaten uzadıkça da siz hiçbirşeyi tam layıkı ile yapamadan günü bitirirsiniz… Bir de benim gibi ekstraları fazla olan birisi iseniz vay halinize :) Fotoğraf mı çeksem, çarpı işi mi yapsam, dikiş mi diksem derken bugün ışığı kaçırdım mesela, fotoğraf çekme fırsatım kalmadı, ben de kendimi son zamanlarda müptelası olduğum çarpı işine verdim, gitti :) Bu sabrı bu aralar nereden bulduğumu bilmiyorum. Mümkünse farklı şeyler, yeni deneyimler tercihimdir…
Cici Bici Etekler : )
Artık kendime de bir kıyafet dikeyim diyerekten ne zaman dikiş makinesinin başına otursam, çocuk etekleri dikerken buluyorum kendimi :) Daha kısa sürede bittiğinden midir nedir, özellikle kızlara yönelik birşeyler dikerken çok eğleniyorum. Öyle basit, beli lastikli modeller oluyor genelde de… Zaten şu anki deneyimlerim de düğmeli, fermuarlı modellere elvermez ya neyse :) Çevrem de çocuk kaynadığından değil hani; Deren bebek sebepleniyor şimdilik bu aşkımdan :) Evdeki tüm eşyalarını da benim aldığımı sanıyor çocuk bu yüzden :D Bu eteğin kumaşını hatırlayanlarınız olacaktır – daha önce kırkyama yastık dikmiştim. Hazır havalar soğurken, kumaş da kadifemsi olunca artan parçadan beli lastikli bir etek dikiverdim ben de… Çekmecede duran kıvırcık saçlı kız broş da bu eteğe eşlik etsin istedim. Üzerine de çok yakıştı Deren bebeğin :) Gönül isterdi ki etek üzerindeyken fotoğraflarını da çekebileyim ama yerinde pek durmadığı için yakalamam mümkün olmadı :)) Bu kumaşı da benim şu Üsküdar’ daki meşhur kumaşçımda bulmuştum. Normalde…
Kırkyama Puf
* Öyle her gördüğün kumaşı almaya kalkıp bir ondan, bir bundan diyerek dikmeye kalkarsan; Geride kalan kumaş artıklarını değerlendirmek için can atarsın. * Durup durup yastık dikip kimselere de vermez, üstüste sıralarsan; Ortalığı basan elyaf yığınlarından kurtulmak için en makûl yolu bulmaya çalışırsın. * Baykuştu, nikah şekeriydi derken haftalarını, aylarını bir silikon tabancasıyla doldurursan; Dikiş makinan ile özlem gidermek tek arzun olur da hep boş bir anını kovalarsın. Ve bir bakarsın; Cuma akşamı iş çıkışı başlayan serüven… Cumartesi sabahı gözüne uyku girmemesi ile devam eder… Ölç, kes, dik, doldur… Derken bu durumdan en mutlu eşin olur… “Sonunda benim için birşey diktin” der durur :))
Renkli Ikea Düzenleyicisi
Ikea hakikaten evimizin herşeyi, değil mi? :) Beni zamanında saklama kutuları ile tanıştıran, mağazadan içeri girdiğimde kendimi kaybettiğim, hatta uğruna araba + ehliyet almayı düşündüğüm tek yer diyebilirim :) Keşke daha kolay ulaşılabilir bir noktada olsaydı da kendisini daha sık ziyaret edebilme şansım olsaydı; zira bir erkeğe (kendisi koca kişisi olur) kalınca işim, mümkün mertebe uzak tutuluyorum böyle yerlerden, ben de kataloglara bakarak avutuyorum kendimi… Bu düzenleyici de İzmir’ de yaşarken Ikea’ dan aldığım ilk ürünlerden sayılır. Öyle devasa gözüktüğüne bakmayın, aslında 9 çekmeceli olarak satılıyor; ben annemin evinde aynısından bir tane daha bulunca, geçen gitmemde onu da kendi evime transfer ettim… Yalnız çekmece adedi çoğalınca gözüme öyle ruhsuz gözüktü ki bu tahta parçaları; ön kısımları renklendirmeye karar verdim. Boya işleri ile aram pek iyi olmadığından ya da hiç bulaşmak istemediğimden diyeyim; aklıma ilk gelen keçelerim oldu. Yaptığım iş çok basit; çekmelerin ön yüzlerinin en – boy ölçülerini alıp oyuk…
Mevzuu Karışık…
Şu an sanırım üçüncü, belki de dördüncü kez yazıma yeni bir giriş yaptım. Aslında siz bilmiyorsunuz; ses veremediğim süreçte kaç kez yazdım, sildim ben… Kafam yoğun bu aralar benim; evet doğru ifade bu sanırım – fazla şey düşünmek zorunda olduğum bir dönemdeyim ve bu sebeptendir ki belki de kurduğum cümlelerin sonunu getiremiyorum çoğu zaman… Günübirlik İzmir yolculuğum oldu bu boşlukta… Yalnız “Oooo, İzmir’ e de gitmişsin” diye hafiften tatil göndermeleri yapanlara üzülerek devlet dairelerinde güneşlendiğimi belirteyim. Hatta eşimle beraber sabah 08.30 – akşam 17.30 yaptığımız mesai, benim bir banka kuyruğunda çileden çıkıp gözyaşlarına boğulmamla bayağı bir renklendi. Nasıl bir sınavdı bilmiyorum ama; insanların nasıl cinnet geçirdiklerini bizzat anladığım ender dakikalardan biriydi, bir kez daha yaşamamak temennisiyle… Veraset, intikal, vergi, belediye ve türevleri, cümle içerisinde çokça kullandığım kelimeler son zamanlarda… Hem yabancısı olduğum bir konu, hem de araya mesafelerin girmesi ile iyice güçleşen, sıkıntı veren süreç nihayet sona yaklaşıyor diyebilirim. Yani…
Düğün – Dernek Hâlleri < Finale Doğru >
Blog sayfam bir bayram kutlamasında asılı kalmış – deliye her gün bayram der gibi :) Gerçi son zamanlarımı daha iyi tarif edecek bir tanımlama da olamaz herhalde *-* O kadar çok işim var ki; adeta delirdim – meselâ yarın akşam İzmir’ e gidecekken ben, şu an bilgisayar başında oturmuş, neredeyse 10 günlük fotoğraflarımı düzenliyor, bir yandan da harıl harıl bloguma yazı yazmaya çalışıyor olmamı pek akıllıca bulmuyorum – yarın işe gideceğim, daha valiz hazırlayacağım, siz düşünün halimi :) “Nerelerdeydin, sesin soluğun hiç çıkmıyor?” diye soranlara; düğüne giyecek kıyafet arayışı içerisinde olduğumdan işten arta kalan vakitlerimi mağazalarda geçirdiğimi ve kendimi harap – bitap bir halde uykuya teslim ettiğimi söyleyebilirim. Hem ebatlarım abiye kıyafete pek müsaade etmediğinden, hem de abartılı derecede taşlı, pullu bir elbise giymek istemediğimden içime sinen bir modele denk gelemedim ne yazık ki… Hal böyleyken, siyah renk tercih etmek istemediğimi söylesem de, düşünce gücü – çekim yasası mı artık…
Nikâh-Düğün Anı Defteri ve Daha Fazlası
Artık bu gelin – damat baykuşları ezberlemeyen kalmamıştır sanırım. Hatta “Bitse de gitsek” kıvamına gelenleriniz varsa “Beni de alın aranıza” diye seslenmek istiyorum size buradan :)) Nihayet gelin baykuşları bitirmiş bulunuyorum. Damatlar köşede hazırlanadursunlar, araya başka başka işler alarak nikah şekerlerini ne kadar geç bitirebilirim, onun hesabını yapıyorum :p Şaka, şaka… Benim derdim aynı şeyle uzun süre uğraşmanın üzerimdeki bunaltıcı etkisi… Değişik şeylerle oyalanmazsam vallahi de billahi de yapamam ben bu baykuşları… Siz, keçe üstadları; nasıl bir sabrınız var sizin arkadaşım? :) Ben ilk fabrikasyon çalışmamda beyaz bayrağı çekmiş bulunuyorum; bir yandan hava sıcak, bir yandan küçük parçalarla uğraşıyorum ve keçe yakıyor insanın elini… Hepsini geçtim; aynı şeyin onlarca, hatta yüzlerce kez tekrar edilmesi… Yine söylüyorum; şu defter bir kapansın, ben bu işi yapanların önünde saygıyla eğilir ve daldan dala konmaya giderim :D Yok, bu defter değil… Bu defteri açmadık bile daha :) Kısmetse önümüzdeki ayın 7′ sinde misafirlerin huzuruna…
Parmağımda Yüzükler, Kolumda Bilezikler…
Bu projenin ilham kaynağı Pinterest’ tir. Yine gün içerisinde boş bulduğum bir ara kendime illhamlık birşeyler ararken gözüme çarpmıştı… Olayın güzel yanı işte tam olarak bu olsa gerek… Normal şartlarda görüp “Aaa, süper fikirmiş” deyip sonra unutacağım, belki not bile alsam o yığının içinde yok olacak bir fikir ufak bir tıklama ile benim kendi oluşturduğum tabloya ekleniyor ve ben çok rahat bir şekilde o fikre tekrar ulaşabiliyor, hatta unutmadan uygulayabiliyorum :) Hatta ve hatta sadece bir kez uygulamakla kalsam, bir tane daha, bir tane daha diyerek şunun şurası şöyle olsun, bunun burası öyle olsun deyip konu üzerindeki faaliyetlerime resmen tavan yaptırıyorum… Bu bilezik süsleme olayında da aynen anlattığım gibi ilerledi herşey… Stoktaki plastik halka bilezikleri eritene kadar tüm denemelerimi yaptım ve süsleyecek bilezik kalmadığını anlayınca bir yandan üzülüp bir yandan da çaktırmadan derin nefes alarak süslü bileziklerimi üstüste dizdim :)) Bazen öyle oluyor ki; birşey tasarlarken inanılmaz keyif alıyor ve…