Geçtiğimiz haftasonu öğleden sonra biraz ucuzluk pazarlarını gezineyim dedim :) Gerçi o ucuz, bu ucuz derken sepeti dolduruyoruz; sonuçta yine aynı kefeye geliyor ya neyyyse…Ben ucuzluk avında iken; bir kız geldi yanıma, renkli defterlere bakınıyordu. Sonra bir ses belirdi kızın yanında;- Yürü yaa, sen günlük tutacak yaşı çoktan geçtin…Kız, “Niye yaa!” diye mızıldanarak geçti gitti yanımdan.Göz ucuyla bir bakayım dedim, kaç yaşında ki… Benden bile küçüktü :)İçimden onlara şöyle seslenmek geldi:- Günlük tutmanın yaşı yok ki. Blog denilen birşey var, siz bilmiyor musunuz yoksa? Sanal günce bir nevi ve yediden yetmişe birçok insan aslında günlük tutuyor ve günlüklerini artık kilitli dahi tutmuyor, okuyucularına açıyor :)Desem de pek anlaşılmazdı sanırım, bana uzaylı gibi bakarlar ve yanımdan kaçarlardı.Aslında geçmişe oranla şu an Türkiye’de de internet kullanımı, derken blog tutma alışkanlığı iyiden iyiye yaygınlaşmaya başladı. Belki de ileride blogu olmayan insan kalmayacak çevrede. Bloglar bir nevi işe alımlarda özgeçmiş olarak bile kullanılabilecek; ki…
Sevgili Kuşlar
İki ay önce… Günlerden Cumartesi… Misler gibi bıcı bıcımı yapmış, otobüs durağında beklemekteyim. Tepemde bir ıslaklık… Talih kuşu tepemde dolanıyormuş, anlayın işte :)İki gün önce… Günlerden Cumartesi… Misler gibi bıcı bıcımı yapmış, otobüs durağında beklemekteyim. Tepemde bir ıslaklık… Tek fark; farklı bir duraktayım bu kez ama ben yine banyomu daha yeni yapmış ve yine bir kuşun oyununa gelmişim :/Aynı kuş mu bu acep :D Beni mi takip ediyor yoksa =))) Anlayan varsa beri gelsin :)Milli piyango bileti mi almam lazım yani kuşların bu ısrarına dayanamayıp? Ya da ne? Yoksa çekim gücü yasasına göre tepeme pisleyen kuşları ben mi çektim üzerime? Evet, biliyorum, o kitapların yazarlarına göre buna da sebep olan benim! Düşünce gücümle yaptım ben herşeyi zaten. Evrenden özel sipariş verdim ben o kuşları, bilerek ve isteyerek :))Peki, tamamen rastlantıysa, bu iki olayı da hemen geçmişe gömmeye hazırım ama ya değil de içinde benim için gizli bir mesaj var ve…
Beden Dili
Geçtiğimiz Cumartesi kurstaki dersimiz “Beden Dili” idi. İlgimi çeken konulardan biri olması sebebi ile keyifli zaman geçirdiğimi söylemeliyim; ki bundan yaklaşık on sene kadar önce bu konu üzerine kitaplar okumuş, araştırmalar yapmışlığım da vardı. Her ne kadar konulara aşina olsam da uygulama kısmı biraz stresli idi.Topluluk önünde bir-iki dakikalık sunum yapmak, hele de kendini anlatıyor olmak karnıma ağrılar girmesine yetti de arttı diyebilirim :) Ben ki taa Malezya’ lara gidip dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş 40 adet ecnebiye kurumsal sunum yapmış kişi (ona ayrıca geleceğim) nasıl bu kadar küçük bir şeyde heyecanlanabilir, değil mi :))Oldum olası heyecanlanırım bu tarz durumlarda zaten, bir toplantıda, bir grup içerisinde sesimi yükselterek konuşmam gerekirse, zaten ince bir sese sahip olduğum için kendi içimde sükunete ulaşmam gerçekten büyük çaba gerektirir, anında kalp atışlarım hızlanmaya başlar, vücudumu ateş basar :) Gerçi sadece denize atlayana kadar sürüyor o yangın; sonra boğulmamak için çırpınmaya başlıyorsunuz :))Bazı insanlar var; öyle…
Pon Pon Aşkına :)
Ne güzel şey şu pon pon; dokunduğu yere sevimlilik katıyor :)Kış mevsiminde sıklıkla görebileceğimiz pon ponlar artık aksesuarlarda da kullanılmaya başladı. Hayal gücümüzün sınırlarını zorlarsak pekala onları çok yerde kullanabiliriz; sadece aksesuar olarak değil, dekoratif bir obje olarak bile :)Birkaç pon pon bir araya gelip boynumuzda sevimli bir kolye olabilir; Kaynak Ya da devasa bir kolye; Kaynak Peki ya ipe dizersek pon ponları :)Kaynak & Kaynak Başımızın tacı ponponlar; KaynakEvimizde; tam da şu saksıların içinde ;) KaynakYa siz, onları nereye kondurursunuz? :)
Evde Yılbaşı Esintileri
Yeni yılı ailecek evimizde karşılamayı planlıyoruz; görümcem ve sevgilisi de bizimle olacaklar bir aksilik çıkmazsa. Ve kardeşim tabii…Hal böyle olunca, ben renklendirme, ışıklandırma çalışmalarına başladım şimdiden :) Süslemeler özel ilgi alanıma girince yeni yıl da tabii bahanem oluyor ister istemez…Burda dergisinin Aralık sayısında verdiği sevimli bir geyik kalıbı vardı; onu kullanarak keçeden şaşkın bir geyik yaptım :) Ama öyle bir geyik oldu ki; yeni bir yılı karşılayacağı için mutluluktan çok bedbaht bir yüz ifadesi oldu :D Fotoğrafını yayınlarım fırsat bulduğumda mutlaka…Bir de yine keçeden yılbaşı çorabı diktim geçenlerde; onun da kalıbını Martha Stewart’ ın sitesinden indirdim; site içerisinde çok güzel fikirler var. Eğer keşfetmediyseniz henüz, mutlaka tıklayın derim.Görümcem de benim gibi çok meraklı süse püse :) O da gelirken yılbaşı şapkası, gözlüğü filan kapıp getirmiş bugün :)) Tabii onlar üzerinde de ben her an düzenlemeye gidebilirim *_*Doğum günümden dolayı salon hala birsürü balonla dolu :) Bu gidişle yılbaşı kutlamamıza da…
2010′ un Son Mimi :)
Aslında yeni yılla ilgili çok yazı yazdım, ama hayat güzel’ in mimini yanıtlamazsam da olmazdı :) Ben yüzbeşinci baskıyı yapmadan soruların bir tozunu alıp kaçacağım :) Şöyle mimimize göz atacak olursak;- 2010’da en mutlu olduğun şey nedir?Evlenmem :) Kısa ve öz *_* * Gelinlik içinde dahi Türk Kahvesi içiyorum yalnız, bakar mısınız? :)) Ama bir farkla tabii ;)- 2010’da en üzüldüğün şey nedir?İşte bu yazı anlatıyor…- 2010 senin için nasıl bir seneydi?O da bu yazıda mevcut :)- 2010’a nasıl girmiştin? 2011’e nasıl gireceksin?Geçen sene halamdaydık eşimle beraber :) Daha çok metrobüsle vakit geçirdim yeni yıla girerken diyebilirim :) Bu sene sessiz, sakin evimde olmayı düşünüyorum :)- 2010’da yapmayı çok istediğin yaptığın/yapamadığın 5 şey nedir?Aslında o da bu yazımda mevcut desem, bana kızmazsınız değil mi :)))Bir de 2011’den beklentilerimi içeren bir yazım ve 2010 yılı tasarımlarımı içeren bir yazım vardı ki; onu da kaçıranlar için mimin sonuna ben ekleyeyim dedim :))Ben…
Sadece Objektif Olarak Kullanılamayan "Objektif"
Nasıl mı?İşte böylee :)Fotoğrafçı arkadaşlarımıza alınabilecek güzel bir hediye ;)Burada buldum.