Demet

8 Yazılar Ana sayfaya dön

İstanbul’ da Karlı Bir Gün

Bahar geliyor derken kara kışa teslim olduk sanırım… O ne soğuk öyle son iki gündür… Bir yandan rüzgar, bir yandan sulu kar derken iliklerime kadar işleyen soğuğun tek güzel yanı şehre inen beyaz büyü sanırım; ağaçların dallarında, evlerin çatılarında az da olsa biriken kar taneleri insanın yüzünü gülümsetmeye yetiyor da artıyor… Bu sabah işe giderken soğuktan titreyen ellerime, işe yetişme telaşıma ve bitmeye ramak kalmış fotoğraf makinamın şarjına inat fotoğraf karesine girmeyi başarabilmiş güzellik… Ve aklıma gelmişken, geçen sene yazdığım günün anlam ve önemine uygun bir yazımla bugünü noktalıyorum; hatırlayanlar olacaktır… Kar yağıyor; pamuk gibi… Bazen ince ince bazen dolu dolu… Kendimi küçük cam fanusun içinde kardan adamla dans ediyor gibi hissediyorum :) Dışarısı ne kadar soğuk olursa olsun, seviyorum ben karı, hele de camın önünde izlemesi, ne keyifli… Huzur veriyor insanın içine beyaz renk ve o kar tanelerinin usul usul gökten indiğini görmek… Aslında bu zamana kadar çok fazla…

Hoşgeldiniz

Yeni evimin mutfağında ilk gün… Misafirlerimiz de gelmiş birer, ikişer… Hoşgeldiniz dostlarım! Sizleri tekrar görebilmek ne güzel; çok özlemişim vallahi… Kısa aralıklarla verdiğim sesleri saymazsak neredeyse on gündür yazmıyorum, daha doğrusu yazamıyorum… Öyle alışmışım ki yazmaya, duygularımı, düşüncelerimi yazarak paylaşmaya; elimden kalemim, kağıdım alınınca soluksuz kaldım sanki… Şunu da o kadar iyi anladım ki; ben blogumdan, sizlerden besleniyor, ilhamımı buradan alıyormuşum tamamen… Yazmak, okumak ve tasarlamak birbiri ile içiçe, birbirinden ayrılmaz parçalarımmış benim… Fotoğraf bile çekmedim şu son bir haftada, inanır mısınız… Çok yazık çok… Eminim sizler de benimle benzer duyguları paylaşıyorsunuz; içinizden bir parçanız kopmuş gibi, yaşantınızda büyük eksiklik hissediyorsunuz… Hele zaman zaman açılan Blogger kumanda paneli yok mu; içinizdeki ümidi alevlendirdiğinde aniden kapanıverince suya düşen hayallerimiz, şiddetli bir depremden sonra her an yıkılacak evimize koşa koşa girip değerli birkaç parça eşyamızı alıp geri kaçar gibi davranmamıza sebep oluyor ister istemez… Hayatımıza kendi kararımız ile dahil ettiğimiz ancak tarafımızdan…

Bu Haftasonu;

Cuma günleri saat 18.00′ a gelirken, hatta 16.00 civarı filan işyerinde tatil moduna girmeye başlıyorum :) Zaten o güne bir sevinçli başlıyorum; hem klasik giyinme zorunluluğu olmaması, hem de iki gün boyunca bol uyku hayalleri keyfimi yerine getirmeye yetiyor da artıyor… Pazar günü akşamı da artık o keyiften eser kalmıyor; Pazartesi gelmeden tatilim bitmiş oluyor…Geçtiğimiz Cuma ne zamandır yapmadığım tavuklu salata ile tatilime başladım, ardından bilgisayar ve bu aralar sardığım bir aşk romanı ile gecenin ikisini gördüm sanırım :) Kişisel gelişim kitaplarına biraz ara verdim, bazen çok yavaş ilerliyor bir olay anlatmayan kitaplar; devam edemiyorum kimilerine zaman zaman… Kısıtlı bir öğle arasında kitapçıda elime gelen bu cep kitap şu anda boş vakitlerimi keyifli geçirmemi sağlıyor; hatta Cuma gecemi o kadar keyifli geçirtmiş ki uyumayı bile unutmuşum :)) Aslında yatmadan önce kitap okumak hele ki akıcı bir kitapsa elinizdeki; tehlikeli olabiliyor bazen, vaktin nasıl geçtiğini anlamadığınız için uykusuzluk göz kapaklarınızın ayrılmaz misafiri oluveriyor :)Cumartesi günü…

Hadi Beraber Ayakkabımızı Süsleyelim ;)

Eskilerden kalma yazlık bir ayakkabım vardı; tek bantı deforme olduğu için kullanmıyordum. Ayakkabı süsleme işine bu kadar girmişken ona da el atayım dedim; modifiye ederken de birkaç fotoğraf çektim, ki çok basit olan bu süslemeyi sizler de eskiyen (ya da eskimesi şart değil) ayakkabılarınız için uygulayabilin ;)1- Renk kombinasyonu yapmak istediğiniz şifonlarınızı, tüllerinizi dökün :)2,3- Seçmiş olduğunuz kumaşlardan daireler kesin – ben sürfile makası kullanmayı daha çok seviyorum.4- Kesmiş olduğunuz dairelerden bir tül-bir şifon şeklinde üst üste getirin – tek tül ya da tek şifon da olabilir.5- Dairelerin orta kısmından büzün.6- Silikon tabancasından aldığınız destek ile büzüşmüş bu daire kumaşları ayakkabınıza yapıştırın ve bu işlemi ayakkabının tüm bantı üzerine uygulayın.Ve sonuç;Ayakkabı tamamen farklı bir hava kazanmamış mı? :)E, hadi şimdi sıra sizde ;)

Puanlı Lovely Shoes Ayakkabıları (kullanılMAmış) Satışta!

Ayakkabılar elime ulaştığında da kalıbının biraz dar olduğundan bahsetmiştim; öyle ki ben bu cici ayakkabıları bir kez bile giyemedim :( Öyle beğenerek aldığım bu puanlı ayakkabılar bana kısmet değilmiş… Bugün gelin ayakkabılarıma talip çıkınca siz Lovely Shoes tutkunları için bu ayakkabıları da satışa çıkarmak geldi aklıma; iyi etmiş miyim? :)Ayakkabı hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse;- Siyah üzerine beyaz puanlı, pembe topuklu, pembe fiyonklu;- Dokusu saten gibi;- Yuvarlak burunlu;- Topuk boyu 8 cm civarı;- Ayakkabı numarası 36 (ama kalıbı dar, 35 – 35,5 giyenlere tavsiye edebilirim)- Fiyatı: 50 TL- Kargo ücreti alıcıya ait- Kullanılmamış- Şu an stoklarda bulunmamaktadır.İlgilenen/satın almak isteyen arkadaşım olursa yorum bırakabilir ya da bana e-mail atabilir. Resim siteden alıntıdır.

Lovely Shoes’ dan Aldığım Gelin Ayakkabılarım

Bu sabah (daha doğrusu öğlen) güne lovely shoes konulu bir e-mail’ le başladım; lovely shoes kelimelerini aratıp o kadar çok soru soran mesaj aldım ki bu zamana dek; mesajı okumak için tıkladığımda sanırım kredi kartı ile ödeme yapıp yapılamadığını ya da ayakkabı kalıplarını irdeleyen sorularla karşılaşacağımı düşünüyordum – en popüler iki soru :) Mail’ i okumaya başladığımda yanıldığımı anladım; düğünü için kendisine ayakkabı arayan bir arkadaşım tesadüfen blogumu keşfetmiş, benim ayakkabılarımı çok beğenmiş, benim gibi ufak-tefek olan gelin adayımız ayakkabılarımı kendisine satıp satamayacağımı soruyordu. Aslında zamanında düşünmedim değil, ama araya birşeyler girmiş, unutmuştum. Zaten topu topu iki kez giydiğim bu yüksek topuklu ayakkabılar hiç yıpranmadığı gibi farklı bir gün için de giyilecek gibi durmuyor… O nedenle, daha fazla köşede kalacağına, farklı bir gelinin ayağında hayat bulmasını tercih ettim; anlaştıktan sonra bir baktım ayakkabıları göndereceğim adres bana çok yakın – 5 dakika mesafe ya var ya yok :) Tesadüfün böylesi işte; internet üzerinde okuduğumuz blogların…

"Yok Yok" Salatası :)

Size salata yapmayı çok sevdiğimi söylemiş miydim daha önce? Hatta geniş bir salata arşivimin olduğunu ve mutfakta kendime en güvendiğim şeyin “salata” olduğunu, istisnasız her daim aynı tadı buldurabildiğimi :))Hatta bir kere tabu oynuyorduk da arkadaşlarla; eşime salatayı “En iyi yaptığım şey?” diye sorup saniyesinde doğru cevabı almıştım :) Rakiplerimizin de bize o anki bakışları görülmeye değerdi doğrusu :))Ben bu salatanın benzerini Nazo’ da görmüştüm daha önce ve çok beğenmiştim, sonra kendimce bu salatayı yeniden yorumladım. Yapılışı basit, tadı güzel, görünümü zengin, misafirlerinize göğsünüzü gere gere sunabileceğiniz bir aperatif :)Bugün de Cuma’ nın verdiği yorgunlukla; basit, hızlı birşeyler olsun istedim yemekte. Gerçi her daim yemek yapma fırsatım olmuyor ne yazık ki, trafikle boğuşmaktan bitap düşmüş şekilde eve girdiğimde saat kimi zaman 20.00′ e gelirken hele ki karnım fena halde gurulduyorsa yemek yapmayı bekleyecek sabrım olmuyor, iki kişi için de tencere tencere yemek yapmak pek mantıklı gelmiyor, ki sürekli yenmiyor, ziyan oluyor…Basit ve hızlı…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme