Demet

8 Yazılar Ana sayfaya dön

Benim Şeker Kavanozum

Hep dergilerde, televizyonlarda görürdüm böyle kavanozları; içini rengârenk şekerlerle doldurup canımı çektirirlerdi hiç olmadık zamanlarda. Ama o eskidendi; artık benim de bir şeker kavanozum var çünkü – hem de en süslüsünden :) Bayram tebrik kartıma da tema olmuştu hatta kendisi; hatırlarsınız… Kapımı çalacak çocuklar için hazırlamıştım içi şeker dolu bu kavanozu ama bir çocuk bile çalmadı kapıyı bu sefer; tüm şekerler bana kaldı :)) Ha, bir de bayram günü size ikram ettiklerim vardı tabii :) Pek kimse de gelmedi zaten evimize bayramlaşmaya (daha el öptürme yaşım gelmedi, normaldir *-*); benim süslü şeker kavanozum gösteremedi bayramlıklarını kimselere, şekerlerinden tattıramadı doyasıya… Olsun, benim artık şeker kavanozum var ya; bir dahaki bayram boy gösterir o da :) Yine de… Siz alın birer, ikişer şeker kavanozumdan; bayram bahane zaten, maksat ağzımız tatlansın; tatlı yiyelim, tatlı yazışalım :)

Yeni Yastık – Son Yastık :)

Kelebekli yastıkla bu serüvene nokta koyduğumu düşünüyordunuz, değil mi? Ne yalan söyleyeyim, ben de öyle düşünüyordum ama dikmem gereken bir yastık daha varmış; English Home mağazasını gezerken anladım :) Şu yuvarlak dantelimsi örtüler var ya; ne için kullanılıyor, ne amaçla satılıyor, bilmiyorum… Sehpa üzerine mi düşünülmüş, bardak altlığı olarak mı kullanılıyor; yorum yapamam… Söyleyebileceğim tek şey; ben onları yeni diktiğim yastığın üzerine uygun gördüm, hepsi bu kadar :)

Gel Abla, Geelll! Ne Alırsan 1 TL :)

Hatta ne alırsan 50 kuruş bazen… Bazen de 2 TL… Bazen 4 parça 1 TL bile olabilir… Kadıköy Pazarı’ ndan bahsediyorum, evet :) Geçen hafta Cuma günü ulaşabildim kendisine nihayet ve ulaştığım gibi hakkını da verdim pazarın. Bir önceki yediğim kazığın acısını çıkardım da denilebilir. Aslında yine emin değildim pazarın kurulu olup olmadığından. Herşeyi göze alıp erkenden düştüm ama yollara… Dokuz günlük tatilden pazar da nasibini alır mı, bilemediğim için biraz titrek, biraz ürkek ulaştım pazarın giriş kapısına… Yolda poşet taşıyan bayanlar her ne kadar yüreğime su serpse de ben bir kere ağzımın payını aldım; o kumaşları görmeden, onlara dokunmadan pazarın kurulu olduğuna inanmam, kimse de inandıramaz beni… Önce inanamadım zaten :) Pazar kurulu idi, evet… Satıcılar, alıcılar, çoluk-çocuk toplaşmış, gelmiş… Ama, bir eksik vardı? Bu kez de kumaşçıları bulamıyordum! İşte şu köşede fisto, gipür satıyorlardı, nereye gitmiş! Yerlere dökülen yığınla kumaşlar neredeydi peki? Hani benim bir yandan elimdeki poşetleri…

Romantik Yaka Yaptım

Romantik denildiğinde aklıma ilk gelenlerden biri, “Forever New” mağazası oluyor :) Ben, genelde Metrocity AVM içerisinde girişte olanına uğruyorum; hatta çok sık kurcalarım oradaki mağazayı, uçuş uçuş tüllerden süslemeler, kullandıkları yumuşak renkler beni kendilerine çağırıyor adeta… Bir de fiyatları azıcık ucuz olsa :) Pek bir şey aldığımdan değil de fikirsel olarak beni beslediği için seviyorum demeliyim sanırım… Galiba oradan bir tane cüzdan, bir tane de fiyonklu yüzük aldım bu zamana kadar :) Bahsettiğim romantik yaka çalışması da oradan esinlenmem sonucu ortaya çıktı… Bu çiçeklerin benzerini mağazada ilk gördüğümde çanta ve ayakkabı süslemişlerdi, başka versiyonları da var mıydı; bilmiyorum. Onları gördüğümde böyle gipürden küçük küçük çiçekler nereden bulabilirim diye düşünmeye başladığım an, fisto olarak bir benzerinin burnumun dibindeki tuhafiyede satıldığını anlamam aynı ana denk gelir :) 1 ya da 1,5 metre kadar bu çiçek gipürlü fistodan aldım ve teker teker kestim her birini. Sabrım elverdiğince üzerlerine minik incilerden dikip romantik çiçek…

Kot Etekten Kot Çantaya Dönüşüm (Yarım Kalan Proje)

Yıllaaar yıllaaar önce İzmir’ de Adil Işık’ tan aldığım bir kot eteğim vardı; yırtmaç derinliği sebebi ile pek giyemediğim, yırtmacını kapatsam giyince içinde yürüyemeyeceğim bir etek olur kendileri :) Dolabımda o kadar çok bekledi ki giyilmeden; artık onu farklı bir amaç için kullanmamın vakti gelmiş de geçiyordu. Eh, ne yapalım; o da biraz daha giyilebilir bir parça olsaymış, etrafta İzmir havası estirmek yerine :)) Ama ahı tuttu sanırım eteğimin; yılların hatrı vardı aramızda, bozuldu sanırım bana; ki ben kot çantaya dönüşüm projemi tamamlayamadım. Keçe kırpıntılarından kestiğim kalplerle aşıklar teması işlediğim, sürahinin içinden arakladığım boncuklarla da biraz daha süslediğim çantam, ne içine astar dikmeme izin verdi, ne de askılarını eklememe… Makinenin ağır aksak bir hal içine girmesinin sinirlerimi zıplatması, etekten artan kot kumaşının yetersiz kalması derken tahammül sınırımın uç kısmında bıraktım onu odada bi’ çare ve sakinleştiğim bir zaman aralığında çalışmamı tamamlayacağıma dair kendime söz verdim. Size de söz vereyim de…

Yeni Yazlık Elbiselerim

İndirimler, indirimler… Başımı döndürdüler demiştim ya dün :) İşte, alışverişe bu elbiselerle başladım; hem de hiç ummadığım bir mağazada karşıma çıkan bu parçalar beni öyle sevindirik etti ki kaptığım gibi iki elbiseyi de deneme kabinine koştum. Miu miu kuşları mı diyordunuz bunlara? :) Ben adını bilmem *-* Görüntüsü hoşuma gitti; neşeli bir havası var elbisenin, kendimi şeker toplamaya giden küçük çocuklar gibi hissettim içinde zaten :)) Ama yok, bayramda giymedim :) Fiyatı etiket üzerinden de görebilirsiniz; 22,90 TL, biz ona 23 TL diyelim kestirmeden :)) Ve bonusss :) Üzerimde nasıl durduğunu gösterebildiğim ender fotolardan bir tanesi *-* Çok cici, değil mi? :) Ben öyle rahat ettim ki içinde; çok sevdim çooook *-* Gelelim, ikinci elbiseye; İlk bakışta fazla bol duruyor, değil mi? Sanki giydiğimde beni yutacak gibi :)) Eskiden bu tarz elbiselere şans tanımazdım ama zaman geçtikçe kemerlere, şallara, envai çeşit aksesuarlara dolabımda yer açınca her türlü giysiden kendime birşeyler…

Eylül Gelmiş, Tatil Bitmiş…

Farkında olmadan ne uzun ara vermişim öyle… Halbuki niyetim, sadece sizlerin tatilden dönüşünü beklemekti uslu bir kız çocuğu gibi :) İnsan ara verince birşeylere; tekrar nasıl toparlayacağını bilemiyor sanırım. “Hmmm, nerede kalmıştım, ne anlatıyordum?” derken bir bakıyorsun biraz daha zaman geçmiş… Derken soru işaretleri arasına kısılıp kalmışsın, bir el uzatan var mı diye bakınırken işte o atalet denilen şey yapışmış yakana… Hani biri itse de gitsek modundasın. Olsun, olur arada, hep öyle gitmeyecek ya… Vardır bir çıkış yolu mutlaka – o da atmak kendini denize; tıpkı benim şimdi yaptığım gibi :) – Denize atmak, burada mecazi bir anlatım içermektedir; yoksa ben kiiiim, kendini denize atmak kim? :))) … Saat olmuş yine gecenin bir yarısı; yine işe gitmeme saatler kala uykudan çalıyorum… Kendime eziyet etmeyi çok seviyorum sanırım :) Tatilde dolu dolu zamanım vardı yazacak, bir yandan bir sürü ama bir sürü şeyler anlatmak, tatil dönüşü sizleri yazı yağmuruna tutmak istedim,…

Gezinme