Dün akşam eve geldik. Yoğun trafikle bir saatlik dönüş yolunu iki buçuk saatte gelerek İstanbul’ a “MERHABA” dedik :) An itibari ile de benim için bayram havası sona ermiş oldu… Kendi akrabalarımın çoğu İzmir’ de olduğundan dolayı, bayram ziyaretlerimiz eşimin akrabalarını ziyaret etmemizle noktalandı. Bundan sonra, bayram tatilinin geri kalanı benim için evde mutfakla, hobi odasıyla geçirilecek anlardan ibarettir :) Zaten fazla da birşey kalmadı; yarından sonra tekrar işbaşı yapıyoruz – Biz’ li olarak konuşuyorum ama siz tatili izinlerle uzattıysanız tabii ya da Perşembe ve Cuma gününü de size tatil olarak bahşeden bir firmada çalışıyorsanız bu grup içerisinde değilsiniz, ne mutlu size :) Gelir gelmez, komik bir bayram anımı da sizinle paylaşmadan edemeyeceğim; zaten aklıma geldikçe hâlâ gülüyorum :)) Benim eşim; yani sizin bildiğiniz “koca koca” çok zor uyanır; onu sabahları yataktan kaldırmak gibi bir işkence bilmiyorum. Alarmın sesini bir kere duymamla gözlerini açan ben, bazen onun için davul çalmak…
Mutlu Bayramlar
Bayrama daha bir gün olmasına rağmen, bayram tebriğinde geç kaldığımı hissediyorum desem :) Sanıyorum erken başlayan bayram mesajlarının etkisinden… Benimki de eksik kalmasın o zaman: Herkese mutlu ve sağlıklı bir bayram dileklerimle… Büyüklerin ellerinden, küçüklerin yanaklarından öperim :) Huzurunuz eksik olmasın, ağzınızın tadı hiç bozulmasın… Paşabahçe’ den yeni aldığım çiçekler de Ikea vazolarımla ben gelene kadar sayfama eşlik etsinler :) Muhtemelen yarın eşimin akrabalarına bayram ziyareti için Sakarya’ ya gideceğiz, Pazartesi akşamı eve dönmüş olurum…
Fotoğrafçılık Oyunu :)
Görümcemin nişan fotoğraflarını çektikten sonra, çevreden objektifime poz vermek isteyenlerin sayısında artış yaşandı :) Benim çok eğlendiğim muhakkak; bana bu şekilde fotoğrafını çekecek malzeme çıkması da ayrıca iyi oluyor kendimi geliştirmem için… Çektiğim fotoğrafları onlar da beğenirse ne alâ :) Vaktimiz pek yeterli değildi bu kez fotoğraf çekerken… Buluşma saatini geç ayarlamak zorunda kalmamızın üzerine hava da erken kararınca bize kala kala bir saatlik gün ışığı kaldı, o da güneşsiz tarafından… Dönüşte Emirgân yollarını bir geri tepmemiz vardı ki; görmeliydiniz… Eh, aniden bastıran karanlık, birbirimize çaktırmasak da yüreklerimize korku salmıştı ne de olsa :) Ondandı o hızlı adımlar… Hele bir de karşımıza çıkan köpek yok muydu… İşte, o benim bittiğim andı :) Neyse ki derdimi anladı da; peşimizi bıraktı, yoksa şu an bu satırları yazamıyor olabilirdim :) Nesrin (modelimiz) ilk etaplarda elini, ayağını nereye koyacağını şaşırsa da ona yazdığım bir senaryodan sonra yavaş yavaş açılmaya başladı :) Bakınız, burda sevgilisinden…
Nil Yeşili Bebek Eteği | Hediye
Geçtiğimiz Cuma Kadıköy Pazarı’ nda bulduğum kumaşlardan biri bu da; puanlı tül… Iki rengini buldum hem de; biri bu renk, diğeri de gri… Tezgâhta bu kumaşları görünce hemen atladım üzerlerine; puanlı kumaşları mümkün mertebe kaçırmamaya çalışıyorum da :) Hatta şimdi Koton’ da gözüme kestirdiğim pudra rengi puanlı tülden uçuş uçuş bir elbise var da; acaba fiyatı düşer mi diye kolluyorum :)) Gelelim biz diktiğim eteğe… Beli lastikli, içi astarlı, bu sene vitrinlerde çok sık gördüğümüz basit bir model… Ben minyatürünü diktim :) Hareket katması için de beline broş iğnesi ile yine tülden yaptığım çiçeği iliştirdim. Annesi istemezse çıkarsın diye :) Bu arada, yeri gelmişken belirteyim; kesme tahtasını ve diğer aletleri kullanmaya başladım. Ikea’ dan aldığım kumaşları keserken döner bıçak yetersiz kalsa da tül, şifon gibi ince kumaşları kesmede gayet başarılı. Aldığım için pişman değilim; hiçbirşey olmasa üzerinde ölçüler yazan o tahta işimi bir hayli kolaylaştırdı *-* Bu eteğin dikişini son…
Yün Sepet
Örgü ile aramın pek iyi olmadığını biliyorsunuz sanıyorum artık :) Şişlerle örebileceğim şey, bir atkı ile sınırlıdır *-* Örgü örmeye karşı soğuk olmamı ise çocukluk yıllarıma dayandırıyorum – tam psikolojik bir açıklama oldu bu da :) Küçüktüm, ilkokul-ortaokul yılları… Annemi birşeyler örerken görür, heveslenirdim ama… Annem ne yazık ki örgü örmeyi bana öğretme konusunda pek sabırlı değildi, ne zaman “Şunun şurasını nasıl yapıyordum?” diye sordum, o zaman şişleri elimden alır, “Bırak, bırak, sen yapamazsın” derdi… Hâl böyleyken, benim örgü aşkım zaman zaman alevlenip zaman zaman yerlerde gezerken anneanne-babaanneden öğrenebildiğim birkaç şeyle idare etmek zorunda kaldım… Gerçi, hoş kendim de pek öğrenmek istediğimi söyleyemeyeceğim, çünkü örgü örmek söylenenin aksine beni rahatlatmıyor, ben ördükçe ve o kadar uğraşın karşılığı katettiğim yolu gördükçe strese giriyorum. Belki zamanımın azlığından… Belki benim çabuk biten işleri daha çok sevmemden… Belki örgü örmek rutin bir işleyiş gerektirdiğinden benim içimdeki tasarımcı çocuğu dışa vuramamamdan… Belki de bunların tümünden…
Süslü Babetler
Ne zamandır babet süslemiyordum… Görümcemin nişanında oynarken giymek için aldığı ama benim stoktaki babetlerden kendisine daha uygun olanını bulması üzerine giyemediği babetlerine el attım :) Bu babet nişan elbisesine uygun renkte idi, ama süet olduğu için mi bilmiyorum; uyduramadık. Ben de kırmızı biberli, mısırlı hem göze hem mideye hitap edebilecek bir görünüme kavuşturdum onları :) Yapraklarıyla, çiçekleriyle pek bir doğal ortam ayakkabısı oldular zaten *-* Görümcem de benim gibi birle yetinmez. Eli değmişken bir de beyaz babet almış, ne olur ne olmaz diye :) Bu babetin üzerini de siyah gipürlü çiçeklerle süsledim. Her birini fistonun üzerinden teker teker kestim; tıpkı daha önce yaptığım yaka çalışmasında olduğu gibi… Biraz uğraştırdı ama değdi sanırsam :)
Runner Örtü Diktim
Geçtiğimiz Cuma bayram sebebi ile yarım gün mesai olunca, çıkışta soluğu Kadıköy Pazarı’ nda aldım – hobi manyağının klâsik Cuma fantezisi :) Yalnız ay sonu olmasından dolayı paralar suyunu çektiğinden pazar için çok fazla bütçe ayıramamış olsam da alışverişimin beni yine de tatmin ettiğini söyleyebilirim *-* Hani laf olsun diye değil, o kadar kısıtlı bir harcama limitim vardı ki; avcumdaki bir liraları sayarak alışveriş yapıyordum, yani o kadar :)) Lâkin ben pazardan eve yine iki poşet taşıdım; düşünün siz ne kadar ucuz olduğunu :) Bu kumaş da yine o yığınların arasında Cuma günü bulduğum, görür görmez onunla runner örtü yapma hayallerim depreşerek poşete tıkıştırdığım bir parça. Farklı renklerini de bulsam aslında hiç fena olmazdı :) Basit bir dikiş projesi olmakla beraber yine de ilk kez diktiğim bir parça olması itibari ile dikerken ilk başta biraz endişelensem de korkularım yersiz çıktı neyse ki… Dört köşesini de başarı ile katlayıp runner örtümü…
Kapı Süsüm Yenilendi
Eski kapı süsümün üzerindeki şirin kelebeği apartmandaki minik haylazlar koparınca aklıma koymuştum kapı süsümü yenilemeyi… Beklediğim ilham bu haftasonu geldi; çok şükür :) İlhamımın dönmesinin şerefine içeri aldım kendilerini kapının üzerinden ve kıyafetini değiştirmeye başladım :) Eski kapı süsünden sıkıldığımdan mı, yoksa mor rengin favorim olmasından mı bilmem; kapı süsümün bu versiyonu daha bir içimi açtı :) Şimdilerde yeni bir eve giriyormuş gibi, kapı süsümü severek açıyorum kapıyı :) Bu değişiklik iyi geldi…