Son çıkan Burda Pratik Dikiş dergisinde gördüğüm örgü kolye, makarada yarım kalan örgümü getirdi aklıma… İyi de oldu; neredeyse bir yıldır makarada örülmeyi bekleyen bu kordon, kış bitmeden kullanılacak bir aksesuar olmayı başardı, hem de fiyonklu :)
Geldi mi Yine Pazartesi!
Şu tatil günleri ne çabuk bitiyor ve ne zaman Pazartesi günü tekrar geliyor, anlamıyorum vallahi… Ne güzel şey saatin alarmına takılmadan doyasıya uyumak ve vücut dinlendiğine ikna olduğunda açılması gözlerinin kendiliğinden… O sabahları tatiller dışında da görür müyüz; orası meçhul ama fazla da bunalıma girmeden en iyisi kendimizi yeni haftaya hazırlamak :) Birkaç gündür yazamıyordum; bir gün uyuyakalıp diğer gün diziye takılınca rutinimi bozdum – bu hafta telâfi ederim aksilik olmazsa *-* Hatta hemen şimdi yeni yazımın taslağını oluşturmaya başlıyorum bile – onun da haberini vereyim :)) Unutmadan… Hepimizin haftası çok güzel geçsin, yüzümüzü gülümsetecek ne varsa bizi bulsun *-*
Pratik Bir Atıştırmalık: Akdeniz Usulü
Adını bilmiyorum; çünkü ben uydurdum :) Komşu Fırın’ ın “Akdenizli” isimli mamalarından esinlendim desem – yiyenler anlayacaktır… Yapılışında pek birşey yok aslında ama yine de fikir vermesi için not düşmekte fayda görüyorum: Malzemeler: Beyaz peynir, maydanoz, dilimlenmiş zeytin, mısır, domates rendesi, nane, tuz, zeytinyağı Yapılışı: Maydanozlar kıyılıp rendelenmiş peynir, zeytin, mısırla karıştırılarak arzuya göre nane, tuz eklenip üzerine az miktarda zeytinyağı gezdilerek harç yapılır. Ekmeklerin üzerine domates rendesi sürüldükten sonra hazırlanan harçtan eklenerek fırına verilir. Ekmekler biraz kızardıktan sonra servis yapılır. Not: Peynirin orta yağlı olanı makbuldür; nanenin kattığı tat ise müthiştir; hele elinizde üç-beş ceviz parçası da varsa serpiştirin üzerine… Bir Pazar kahvaltısında ister konuklarınıza ikram edin, ister aile saadetinize dahil edin :) Yalnız benim “koca koca” gibi obur olanı varsa evinizde, bu mamanın sadece birkaç fotoğrafı ile yetinmeniz gerektiğini de bilin :))
Ben de Varım :)
Aslında oy sistemi ile yapılan yarışmalara katılmayı pek tercih etmem; sesimi geniş çevrelere duyurma zorunluluğu ve o baskının üzerimde yarattığı gerginlik belki de beni olumsuz düşünmeye iten… Milli piyango bileti almak gibi bir şey aslında bu durum benim için. Kaç insanın arasından büyük ikramiyenin bana çıkacağına inanmazken senede bir kez (o da genelde yılbaşında olur) gidip bilet almak, çıkmadığı zaman “Zaten biliyordum” ayakları yaparak boşuna harcadığım paraya yanmak, bazen de çıkan amorti ile avutmak kendimi… Anladığınız; yine benzer hâllerdeyim – “Şans bu, kimi bulacağı belli olmaz; ben yine biletimi alayım da, ya çıkarsa?!” frekânsından yayındayım :) Evet, her sene düzenlenen Blog Ödülleri’ nden bahsediyorum, bildiniz *-* Kişisel kategorilerden yerimi ayırttım kendime, tam da 5. sayfada göz kırpıyorum ziyaretçilere :) Demem o ki; olur da bir beş dakika vakit ayırabilir ve beni orada desteklemek / bana oy vermek isterseniz buradan bir tık lütfen :) Not: Oy vermek için sisteme üyelik gerekmekte…
Mutfak Eşyalarını Farklı Amaçlar İçin Kullansam
Mutfakta kullanılacak nesneleri salonda da kullanabilirim pekâla; kime ne ben uydurduktan sonra :) 1- Dondurma kâsesi yılbaşı süslerini taşısa kış sezonunda… Yaza kadar tembel tembel mutfak rafında takılacağına :)) 2- Peki, bu cam fanusa ne demeli? Limonlukmuş kendisi; tabii bizim eve girene kadar :)) 3- Eşimin annesinin verdiği cam saklama kapları… Gayet de güzel mumluk oldular *-* 4- Sen de şimdilik yıldızım ol şirin damacana :) Sana da elbet farklı bir görev veririm ben bir gün :))
Kuşlu Yastık
Keçe kırpıntılarını değerlendirmeye çalıştığımdan bahsetmiştim. Sonunda çalışmamı tamamladım ve zaferime ulaşmış olmanın haklı gururu ile tuttum kolundan, getirdim buralara :) İki hafta önce Cumartesi akşamıydı; baykuşlu yastığıma arkadaş olsun diye yeni bir hayvan figürü arıyordum kendime. Önce büyükçe bir balık dikmeyi planlasam da ne olduysa kendimi kuş figürleri arasında buldum ve küçükçe kuşlar kesmeye başladım :) Düşüncelerime ne kadar tezat bir davranış sergilemişim, değil mi? Huyumdur *-* Önceleri bir-iki-üç diyerekten rengârenk kuşları kesmek çok zevkli olsa da ilerleyen süreç içerisinde o kuşların kanatları, gagaları filan derken iyice bit gibi nesnelerle uğraşmaya başlamak… Ve birer birer boncuklardan gözlerini dikmek… Derken bana gelenler geldi ve bir sonraki haftasonu kendileri ile uğraşacağıma dair kuşlarıma söz vererek onları bir hafta boyunca gözsüz olarak beklemeye aldım :)) Bu özellikle son zamanlarda edindiğim bir alışkanlık mı, yoksa gerçekten zaman kıtlığı mı bilmiyorum; ama haftaiçi hobinin “H” harfi ile uğraşamam ben. Ne yaparsam haftasonu… İş çıkışı üzerimde…
Havuç Topları * Havucu Sevdiren Tat :)
Havuç tek başına benim “olmazsa olmaz” larım arasında değil aslında ama top top olursa listenin başına alabilirim hemen :) Haftasonu buzdolabı rafından bana bakan havuçlar da bu uğurda harcandılar zaten *-* İyi de oldu hani; yoksa bu kadar çabuk tüketilir miydi? Hadi size bir de tarif vereyim; hem de kendime not olsun – acaba o kıvamı nasıl tutturmuştum diye kara kara düşünmeyeyim sonra :) Malzemeler; 3-4 adet havuç (*) 1 su bardağı toz şeker 1 paket Petit Beurre bisküvi 1 su bardağı ceviz içi 1 paket vanilya 1 paket hindistan cevizi (*) Benim kullandığım havuçlar iri olduğundan, 3 tane yeterli oldu. Yapılışı; Havuçların yüzeyi bıçakla kazınır ve rendelenir. Üzerine toz şeker dökülerek ocağa alınır. Dikkat: Kesinlikle tencerenin içine su koymayın – havuçlar kendi suyunu salacaktır. Havuçlar yumuşayana kadar pişirilir (ben suyunu çekene kadar orta ateşte beklettim) Pişen havuçlar soğurken; bir kap içerisinde bir paket bisküvi ufalanarak un haline getirilir, ayrıca…
İyi Haftasonları :)
Yeni bir haftasonu tatili daha geldi, çattı :) Henüz ne Cumartesi ne de Pazar gününden tek bir saat bile kullanmamış olmak gibisi yok :)) Mutluluğun dorukları diyelim biz buna *-* Sıcak evim, yeni fikirler, yarım kalan işler, fotoğraf makinem,… Anlaşılan yine çok eğleneceğiz bu haftasonu *-* En iyisi, ben gelene kadar sevimli korkuluğum buralara göz kulak olsun ;)) Herkese iyi tatiller dilerim *-*