Bir şey görüp aşık olursam, onu er ya da geç alırım. Hatta hiçbir zaman geç olmaz o, mümkün olan en kısa süre içerisinde benim olur :) Ona ulaşmak için tüm yolları araştırır, tüm aksilikleri minimize eder, hedefe odaklanırım :)) İş yaşamından kalma bir alışkanlık mı acaba bu; özel hayatımdaki her şeyi de kafamda gidilmesi gereken bir B noktası ve zihnimde o noktaya doğru çizdiğim oklarla süslüyorum ^_^ Bu aynanın hikayesi de farksız… Instagram’ da dolaşırken Euroflora’ nın yeni ürünlerle ilgili yaptığı duyuruyu gördüm, aynalar renkli renkli dikkatimi çekince hemen firmanın e-ticaret sitesi olan http://www.herdekora.com ‘ a giriş yaptım ve girer girmez gözlerim yerlerinden çıkacak gibi oldu :)) Kalpli ayna benim olmalı diye ayılıp bayıldım evin içinde. Sonra gördüm ki sadece kırmızısı ve mavisi var. İyi de benim evimde hadi kırmızı biraz var da, mavi çok alakasız. Tamam, sevdim çok, Alaçatı’ yı hatırlattı bana ilk görüşte. Pembesi ya da mint rengi…
Atlantis Tablo İle Hediye Çekilişi (Kapandı)
Uzun zamandır bloğumda hediye çekilişi yapmıyordum, niyetim vardı ama bir türlü vakit ayarlayamamıştım. Atlantis Tablo benimle iletişime geçince burada düzenlemek istedikleri çekilişi de seve seve kabul ettim :) Bu arada, bu bloğumun ilk sponsorlu çekilişi oluyor – heyecan yaptım :)) Çekilişi duyurmadan önce de siteyi kendim gezdim ve tablolara göz attım. Şu beşliyi çok beğendim. Kimisini hayalimde salona, kimisini mutfağa, kimisini de hole astım ^_^ Ama sanırım ilk tercihim şu ortadaki çiçekli :) Neyse, lafı fazla uzatmadan, gelelim çekilişin detaylarına; 1 – Çekilişi kazanan kişi, istediği 30×40 cm ya da 30×45 cm ebatlarındaki bir tabloyu firmanın web sitesinden seçebilecek. 2 – Çekilişe katılmak için yapmanız gereken şey, firmanın Facebook sayfasını beğenmek ve bu yazının altına yorum bırakarak katıldığınızı not düşmek. Facebook üzerindeki ad – soyad bilgilerinizi de yazarsanız çok iyi olur. 3 – Eğer ben +1 ek hak kazanmak istiyorum da diyorsanız bu çekilişi bloğunuzda duyurun ve yorum bırakırken bunu…
Cuma’ nın Gelişi Perşembe’ den : )
Perşembe günlerini çok seviyorum, aslında Cuma’ yı daha çok ama Perşembe Cuma’ nın habercisi olduğu için kıyısından o da torpilli sanırım haftanın diğer günlerinden :) Yine yapacaklarım listelenmeye başladı kendi içimde, daha Cuma’ yı bitirmeden :)) Ne yapalım, haftasonu çalışanlara güzel ama, değil mi? ^_^ Bu fotoğraf da bu akşamdan… Eşim iş çıkışı maça gideceğini haber verince akşam yemeğini geçiştirdim, gitti. Hoş, çok da düzenli yemek yapabildiğimi iddia edemem ama.. Tek başıma olunca da bu gibi şeyler bana yetiyor :) Tahıllı bir dilim ekmek üzerine biraz beyaz peynir, maydanoz, biraz da ceviz serpiştirdik mi oohh, yeme de yanında yat :) Gerçi ben yedim, yatmadım yanında. Hatta bir dilim yetmedi tabii.. İkinci dilimi de yaptım, yedim afiyetle :)) Şu tabakları da iyi ki almışım Ikea’ dan bu arada. Sadece iki tanesine para yetirebildim ama olsun – biri bana, biri eşime :)) Arada ortaya çıkarıp kullanıyorum ya, o da yeter :)) Vakt’i…
Sonra Dedim ki Kendime; Yazmak Ne Güzel Ş E Y !!
Gece gece bunu demeseydim iyi olacaktı aslında :) Zira uykusu gelmiş gözlerimi kendine getirmek için soğuk suyla buluşturdum biraz önce. Kısa bir süre için toparlandıklarını düşünüyorum ama göz kapaklarımın ağırlaştıklarını da hissediyorum. Hem cevaplamam gereken e-mail’ ler, siparişler var ilgilenmem gereken, hem de anne adayı olan eşimin kuzenine birkaç gün içerisinde hazır etmeliyim dediğim lohusa hediyeleri… Ama tabii, her zamanki gibi boş vakit çerçevesinde önceliğimi acelesi olmayan bir şeye verdim ki; diğer işler biraz daha sıkışınca daha heyecanlı oluyor, tadından yenmiyor o zaman :)) Aman canım, yazmak istediysem yazayım, sonra ses çıkaramıyorum burada uzunca bir süre, vicdanım rahatsız oluyor. Hazır ilham perileri gelmişken küstürmeyelim, değil mi? Gerçi orda kaç kişi kaldı beni okuyan artık, ondan emin değilim. Ben yazamayınca bir bakar, iki bakar, hala yeni yazı yazmamış bu kız, artık gelmezler sayfama diyorum; hala Google arama moturu dışında tesadüfen buraya gelmeyip düzenli olarak beni takip edenler varsa oralarda, selam ve…
Şahsına Münhasır Bir İnsanım Ben : )
Geçenlerde bloğuma böyle bir başlık atıp bir şeyler karalamış, taslaklara kaydetmiştim. Benim de bir huyum var; o yazıyı taze taze yayınlamadıysam ya sonradan yayınlayasım gelmiyor ya da yazı yayınlansa bile içerik yazıyı yayınladığım gün büyük bir değişime uğruyor :) Bir ara burayı düzenli olarak güncel tuttuğum zamanlarda taslaklara böyle başlıklar atardım, ama içeriği yayınlayacağım gün yazardım ki; çünkü yazıyı yazdıysam cepte tutamam, sabırsızım, hemen yayınlayıveririm :)) Şahsına münhasır bir insanım demiştim zaten. Bu öğlen de cep telefonumla şu fotoğrafı çekince dur dedim, bloğumda da paylaşayım ben bunu. Gerçi buraya telefonla çektiğim bir fotoğrafı eklediğim için pek huzurlu olduğumu söyleyemeyeceğim. Canon’ umu özledim çok ben aslen ama yapacak bir şey yok. Fotoğraf çekmeye vaktim yok diye, yazı da yazmamazlık etmeyeyim, değil mi? :)) Ayy, içinizi şişirdim sanırım. Zor bir insanım ben. Ufak şeylere takarım. Telefonla fotoğraf çektiysem Instagram’ da, fotoğraf makinemle çektiysem bloğumda yayınlamalıyım. Kim koyduysa bu kuralı? :)) Aslında herkesin…
Dijital Dergiler
Aslında ben dijital dergi olayını pek sevmem – gerçi sadece dergi değil, kitap, gazete, vs. Bir şey okuyorsam kağıttan olmalı, telefon ya da tablet ortamında değil; ben bacaklarımı şöyle uzatıp keyifli keyifli sayfalarını çevirebilmeliyim, gerektiğinde yarı uyanık, yarı uykulu hallerde bakarak hayallere dalabilmeliyim :) Telefon ya da bilgisayar ortamındaki dergiler beni bu anlamda çok da tatmin etmedi nedense, bir şeyler eksik kaldı onlarda. – Prima Makes 2. sayıdan alıntıdır. Yine de son zamanlarda dijital dergi almaktan da alıkoyamadı beni, hoş… Yurtdışından sipariş verdiğim dergileri beklemenin sabırsızlığı, ha ulaştı, ha ulaşmadı derken kendi kendime yaşattığım stres, her zaman Remzi Kitabevi’ nde ya da D’ Aktüel’ de istediğim sayıları bulamamam, hem de dijital olanların fiyatlarının çok daha uygun olması – evet, evet, sanırım bu en geçerli sebebimdi – gibi kendi kendime sıraladığım sebeplerle zaman içerisinde kendimi tam bir dijital dergi tutkunu olarak buldum. Evet, hala yazılı bir dergi gibi tatmin etmiyorlar beni,…
Instagram’ dan Seçmeler – 2
Madem pek yazamıyorum bu aralar, ama Instagram’ dan eksik kalmıyorum; o zaman yeni bir seçmeler yazımla sessizliğimi bozayım istedim :) Gerçi Demetoloji’ yi bilen ve Instagram’ da takip etmeyen var mıdır hala, bilmiyorum ama attım başlığı, gitti bir kere *.* Artık ikinci baskı oluyorsa da kusura bakmayın. Hem zaten bloğun yeri ayrı, burda yazmak bambaşka; bu fotoğrafları daha önce görmüş olsanız da siz gelir, yine yazımı okursunuz, değil mi? Okursunuz, okursunuz :) Gelelim, bu aralar neler yaptığıma; – Kendimi biraz alışverişe kaptırmışım sanki :) Ne yapalım, öyle güzel mutfak eşyalarına denk geldim ki bu ara; almamaktan alıkoyamadım kendimi. Ben mutfak eşyalarımı bundan 10 sene önce almıştım, daha doğrusu ben de değil, annem almıştı. Evlenirken bile eski evimden mutfak eşyalarımı getirip üstüne yaptığım birkaç eklemeyle sonlandırmıştım mutfak için çeyiz alışverişimi. O yüzden, hak ettim ben bu cici şeyleri – hemen de kılıfını bulurum :) – Koton’ da gördüğüm Flamingo desenli üst…