Hadi, size okul hayatında başımdan geçen komik bir anımı anlatayım; hem yeni yıl çekilişine katılmak isteyip de komik bir anısını hatırlayamadığı için henüz katılamayanlara ilham olsun, hem de yüzümüz gülsün, Cuma neşemiz katmerlensin *-* Üniversite birinci sınıftayım, yaşım 17 ya da 18 olmalı – önceden belirteyim de “Gençlik zamanlarıymış” der, güler, geçersiniz :)) Vize sınavına girdiğim dersin adı Türk Deniz Ticareti idi ya da benzer birşey – o zamanlar henüz hangi bölümde okuduğumu dahi idrak edemediğimin göstergesidir şu an dersin adını hatırlayamama durumları :) Yalnız bir soru vardı ki sınavda hiç unutmam. Bir ro-ro gemisi çizmemi istiyordu soru… İçimden “Bu ne yaa! Ben Resim öğretmeni mi olacağım?! Bu ne biçim soru!” diye söylensem de bir önceki gece sınava çalışırken uyuyakalmam ve çalışamadığım son bir sayfadan sorunun çıkmasından kaynaklanıyordu asıl sinirim… Zaten hep öyle olmaz mıydı? Tüm kitabı yalar, yutarsın, bir paragraf atlarsın ya da okurken dikkatin dağılır, hoop, sınav sorusu…
Yeni Yıl Çerçevesi
Bundan üç sene önce görümceme doğum günü hediyesi fotoğraf çerçevesi alırken aynısından kendime de almıştım :) Kıskanç gelin ben :p :)) Evde o kadar çok fotoğraf çerçevesi var ki yalnız; bu çerçeve abartısız o kadar yıl fotoğrafsız bir şekilde köşede bekledi. Ha bugün, ha yarın derken elimi sürmedim haliyle… Yalnız bu aralar çam ağaçları ile fazla haşır neşir olunca artık dayanamayıp çerçeveyi de yeni yıla uydurdum :) Fena da etmedim sanki *-* Hem bu zamana kadar niye beklediysem…
Yün İpten Mini Çam Ağacı > Kullan-At; Tabii Kıyabilirsen :))
İnternette gezinirken yabancı bloglarda sık sık gördüğüm bir fikirdi bu… Cumartesi akşamı otururken bir tane de ben yapayım dedim; tabii elimdeki ip yettiği kadar :)) Yapılışı çok basit; bir fon kartonunu istediğiniz büyüklükte huni şekline getirip yapıştırıcı ile sabitleyin ve ipinizi dolayıp gönlünüzce süsleyin… Fazla maliyeti yok, yer kaplama derdi yok ama bulunduğu ortama yeni yıl ruhunu getirmesinde üstüne de yok ;)
Size Hediye Olur da Bana Olmaz mı Hiç :)
Bu seneki doğum günüme damgasını vuran hediyeler bunlardı desem hiç abartmış olmam :) Uzun zamandır tanıdığım ama yüzünü dahi görmediğim bir blogger arkadaşımdan gelmesi ise kelimelerle anlatılmaz… Hele de fotoğraf sevdalısı benim gibi birine gönderdiği o zincirli, kalpli fotoğraf makineli broş yok mu?! İşte, o benim bittiğim an :) Derya’ ya ne kadar teşekkür etsem az… O güzel tasarım “fotoğraf makineli broşu” ne çok beğendiğimi unutmamış :) Sadece onu gönderse iyi; yanında bir sevimli kuş da bana uçmuş; en sevdiğim renklisinden hem de *-* Sahi yaa, o iştah açıcı muffin için ne demeli? Kargo poşetinin içine düşmüş paketinden; son dakika fark ettim… Minik minik hediye paketleri… Özenle hazırlanmış… Öyle eğlenceli ki bir bir açması… Daha sırada açılacak yeni hediyeler olduğunu bildikçe aceleci tavırlar… Birini özümseyip sevincini yaşayamadan diğer paketi yırtmaya çalışmaca… Ofisin içinde hele, içimden sırıtan bir yüz ifadesi ile, çevremdekilere çaktırmadan ciddi bir yüz ifadesi eşliğinde onları sevmem… Alışkın…
Çekiliş | Merhaba 2012
“Hediyenin büyüğü, küçüğü olmaz; önemli olan düşünmektir” derler; ben fazla mı düşünüyorum bilmiyorum ama elim hiçbir zaman bir hediye vermeye gitmiyor :) Garip bir psikoloji bu, adını koyamadım henüz… Hediye olarak, bir tabak alıyorsam meselâ; kaşığını, çatalını yanına eklemek; bir kıyafete bir aksesuar uydurmak, ama illâ ki sayının birden fazla olması… Sanırım hediye verdiğim kişinin birden fazla paketi açmaya çalışmasını izlemek (izleyemesem bile bilmek) hoşuma gidiyor :)) Yine böyle buhranlar içerisinde, neyi neyle uydurabileceğimi düşünürken “Yeter artık Demet” dedim, “Şunun şurasında kaç gün kaldı yeni yıl akşamına” :) Neyse ki, kendi içimde anlaşmaya vardım da daha geç olmadan; yeni yıl çekilişi duyurusunu yapmaya geldim *-* Hoş, bu çekilişi geçen hafta duyuracaktım aslında; eğer ki çektiğim fotoğrafları hata ile bilgisayardan silmemiş olsaydım – biliyorsunuz zaten :) Gerçi işime de geldi desem yalan olmaz, ben Cumartesi sabahı fotoğraf çekerken çok eğlendim :)) Geçen sene kırmızılı bir kapı süsü hediye etmiştim, hatırlayanlar olacaktır.…
Sıra Sıra Şişeler ve Rengârenk Ponponlar
Meyveli sodalar mümkün olan en kısa sürede tüketilir… Şişe sayısı neredeyse 30′ a ulaştığında rutin bir hâl alan biriktirme işlemi sona erdirilir… Boş şişeler sıcak su içine batırılır, bir süre bekletilir, sonra etiketli yüzeyleri ovulur… Ardından bulaşık makinesine atılır ve gıcır gıcır cam şişelere kavuşulur… Bir Pazar sabahı erkenden uyanılır… Büyük bir çatal yardımı ile elde olan yün iplerden renk renk ponponlar yapılır… Çöp şiş çubuklarına silikonla yapıştırılan ponponlar kendilerini heyecanla bekleyen şişelere kavuştuğunda görüntü tam seyirlik, hatta bol bol fotoğraf çekmelik olur… Objektife poz verme işleri bitince de tüm ponponlu şişeler kitaplığı renklendirirler… Ponponsuz kalan şişeler ise başka plânlar için beklemeye alınırlar… :)
Dikkat! Bu Ormanda Ateş Yakılmaz :)
Görselini daha önce burada paylaştığım sevimli ağaçlar haftasonu ilhamım oldu. Hatta bu uğurda parmağımı doğradığımı biliyorsunuz :) Peki, poliklinikte pansuman yapan bayanın parmağımı neyle kestiğimi sorduğunda “Döner bıçak” cevabım karşısında döner bıçağı olduğunu sanarak beni devlet hastahanesine yönlendirmeye çalıştığını biliyor muydunuz? :)) Öyle bir gözleri açıldı ki şaşkınlıktan; canım acırken kahkahayı basacaktım. Boyum kadar döner bıçağı ile ne işim olacaksa :)) Gerçi hata bende; doktor ne anlasın dikişçinin makasından :) Parmağımın katili işte bu kumaştı; işime yarar düşüncesi ile zamanında annemin kare örtü diye verdiği, benim de kenarındaki çamaşır suyu lekesini fark edince kesilecek kumaşlar arasına aldığım ve her zamanki gibi sonra unuttuğum bir parça… Kumaşı bulur bulmaz onlardan yapacağım ağaçların hayali ile hemen boş makaralara bakınmaya başladım dikiş makinesinin yanındaki kutunun içinde – lâkin o ağaçların gövdeleri birer boş makaradan ibaret *-* Beyaz olanlar boyanırsa daha gerçekçi sonuç verebilir – ancak ona vaktim ve sabrım yoktu, artı boyam da…
Örgü Kordondan Çiçek Broş
Örgü kordon harikalarını paylaştıktan sonra azmedip bir kordon daha ördüm *-* Fiyonk kolyeden sonra bu kez kordondan bir çiçek yaptım ve göbek kısmını ponponla tamamladım. Broş mu olsun, kolye mi olsun diye düşünürken; broşta karar kaldım ancak arzu edilirse zincir takılıp kolye olarak da kullanılabilir…