Artık kumaşları değerlendirmenin bir yolu da elde tek kalmış ya da eskimiş düğmeleri kaplamak olabilir, hem bu durum düğmelerin de işine gelir sanırım, tabii benim de :) Düğme kaplama makinem yok ne yazık ki; henüz kendisine denk gelemediğimden, ayrıca denk gelmek için de bilinçli bir şekilde çaba sarf etmediğimden; bildiğiniz iğne – iplik kullandım şu aşamada :) Düğmelerin boyutundan biraz daha büyük olarak kumaşları daire şeklinde göz kararı kesip kenarlarından dikerek büzüp düğmeleri içine yerleştirdim ve alt kısımdan ek dikişlerle sabitledim. Düğmeleri kaplarken amacım ilk etapta bir keçe üzerine silikonla yapıştırıp renkli bir yaka kolye yapmaktı ama bir türlü içime sinen bir düzenleme yapamadığım için şu an kapladığım düğmeler ne olalım diye gözümün içine bakıyorlar masanın üzerinde :)) Beklesinler biraz daha köşede; elbet bir süslemede, belki de bambaşka bir şeyde boy gösterirler – hem bu tarz detaylar hazır olduğunda, acil durumlarda hayat kurtarıyorlar adeta ;)
Fermuarlı “Patchwork” El Çantası
Hem fermuar dikmeyi öğrenmişken hem de “patchwork” konusu bu aralar ilgimi fazlasıyla çekerken ikisinin de tek bir projede boy göstermesine “Hayır” diyemedim ve ortaya böyle bir sonuç çıktı; Not: Kendisi, bir 23 Nisan tatili projesi olup; “Neşe doluyor insan” tümcesinin resimli bir kanıtıdır :)
Nisan 2012 Hobi Dosyası
Bu yılın Nisan ayı demek benim için fermuar dikebilmek demek, küçük kumaş parçalarını bir araya getirebilmek ve üstelik sonuçtan memnun olabilmek demek, bir – iki – üç tane ya da daha fazla el çantası, kol çantası demek, araya birkaç yastık sıkıştırabilmeyi başarmak, yeni yeni kumaşları dikerken dikiş makinesine biraz daha aşina olmak, bir zamanlar gözüme zor gözüken dikiş projelerine artık “Ben bunu yaparım ki!” diye bakmak ve ucundan azıcık farklı şeyler dikebilmek için kendime daha çok güvenmek demek :) Kısaca, sevdim ben bu Nisan’ ı, rengârenk – dolu dolu geçti hobilerim adına… Not: Ocak 2012 hobi dosyasını kaçıranlar buraya; Şubat 2012 hobi dosyasını kaçıranlar buraya; Mart 2012 hobi dosyasını kaçıranlar buraya davetlidirler ;)
Çanta “İstanbul”
Üsküdar’ da keşfettiğim kumaşçıya yeni gelmiş bu kumaş… “İstanbul” yazısını görür görmez poşetini açtırıp inceledim, inceledikçe mest oldum… Kahve tonlarında olanını mı alsam, yoksa kara kalem gibi gözükeni mi derken elim kahve olana gitti, açtırınca da artık siyah renge dönemedim – hay benim şu kararsız hallerim! Diğer kumaşlardan azıcık daha pahalıydı bu parça – metresi 2 TL kadar :) Olsun, yarım metre alacaktım zaten; 5 TL yerine 6 TL vermiştim bu güzel desenli kumaşa, çok muydu yani? *-* Hem 6 TL’ ye çanta satıyorlar mıydı?! Üstelik çantayı diktikten sonra yarım metreden de bir sürü kumaşım artmıştı bol İstanbul manzaralı… O da artık ne olurdu bilinmez ama, iki yüzü birbirinden farklı, bu çevir – çevir – kullan şeklinde diktiğim poşet çanta Kız Kulesi’ yle, İstiklal Caddesi’ yle pek bir sevdirdi kendini bana :))
Cuma Gelmişşş :)
Mesaiye Salı gününden başlayıp arada bir de doktora gidince, işyerinde de yoğunluk sağdan-soldan gelirken bu hafta pek bir çabuk geçti kendi adıma. Hatta bugün Cuma değil gibi geliyor – bünye alışınca beş gün boyunca yerinden kıpırdamamaya garipsedi işte :) Her ne kadar tatil moduna bu kez pek girememiş olsam da – belki de çıkamadığımdan – herkese mutlu ve sağlıklı bir haftasonu dilerim :) ** Fotoğraf, geçen hafta Yıldız Parkı’ ndan…
Hayat Bazen Zor…
Hayat bazen zor… Dişçi koltuğuna oturunca çok net anlıyorsunuz meselâ :) Kendi doktorunuzu aldatıp başka bir doktora yenilettiğiniz ilk ve tek dolgunuz, ilk ısırıkta yer çekimine karşı koyamayınca daha bir vicdan azabı ve korku ile çalıyorsunuz kapısını hatta… Dişiniz farklı yöntemlerle kurtarılmaya çalışılırken, insanın ağzını yaklaşık bir saat boyunca hiç kapatmadan açık tutmaya çalışmasının ne zor birşey olduğunu içiniz parçalanarak bir kez daha idrak ediyorsunuz… Hatta bir duvara çivi çakmadan önce en az iki kez düşüneceğinize dair sözler de veriyorsunuz kendinize; zira dişin içine yerleştirilen iki çivi parçası o koltukta sizi hayatın pek de sevimli olmayan yüzü ile tanıştırıyor beyin duvarlarınızda yankılanan inşaat (!) sesleri beraberinde… Ve aslında gündelik yaşamda ufak şeyleri kafaya takmamak için ayda en az bir kez hastaneye ziyarete gelmenin iyi fikir olduğunu geçiriyorsunuz içinizden :) Ya da o imkân pek mümkün olmasa bile bu satırları yazıp unuttuğunuz zaman hatırlamayı, hatırlatmayı dileyebiliyorsunuz işte böyle ;)
Plaj Çantası Diktim
Mini boyundan cesaret alıp büyük boyunu dikmem an meselesiydi derken araya soğukluk girmeden bir tane de kendime çanta dikiverdim :) Şöyle bir tatil beldesinde güneş içimi ısıtır, dalgaların sesi kulaklarımı okşarken; başımda şapkam, gözümde gözlüğümle, asarım koluma çantamı, içine kitabımı, dergimi atar, keyif yaparım dedim *-* Artık birkaç tane de yazlık elbise dikebilirsem eğer, değmeyin keyfime :))
Kırkyama Yastığım
Elime geçen her kumaş küçük ve eşit ebatlarda kesilir, kesme matı ve bıçağına yürekten teşekkür edilir, yeni bir parmak faciasına yol açmamak için o sabırsız yanım frenlenir, 16 adet kumaş parçası hazır olduğunda kendi aralarında 4′ lü olarak eşleştirilir, ardından makinede dikilir, tüm parçalar birleşirken kumaşların denk gelmesi için maksimum çaba sarfedilir ve diktiğim, belki de dikebileceğim en parçalı dikiş olarak ortaya çıkan sonuç yeni bir yastığın ön yüzü olarak boy gösterir. Ehh, o zaman okuyucudan bir alkış da hak edilir :)))