Mayıs aylarının hayatımda farklı bir yeri var… Eşimin doğum gününün bu ay içerisinde olması bir yana; dönüm noktası olarak nitelendirebileceğim pek çok olay bu aya denk gelir… Evleneceğim erkekle tanıştığım aydır Mayıs; valizimi alıp İstanbul’ a taşındığım ay; parmağıma nişan yüzüğünü taktığım aydır… Sanırım bundan sonra kardeşimin nişanlandığı ay da Mayıs’ tır diye anacağım kendisini :) Aniden gelişince birşeyler; çekebildiğim sadece birkaç hatıra fotoğrafı oldu; ki Edirne’ nin bilinmeyen yollarında, yağmurlu havasında buraya görsel olarak taşıyabileceklerim şu an için bunlar :) Elimde doğru düzgün kendi fotoğrafımın bile olmadığını söylesem ne kadar koşturmaca olduğunu anlarsınız; zira ben objektife en az 100 poz vermeden adım atmayan bir insanımdır – bilen bilir :))) Ne diyelim; gençler ömür boyu mutlu olurlar inşallah – böyle söyleyince de kendimi çok yaşlı hissettim :)) Ve bugün… Eşimin doğum günü, ancak gününde kutlayabilme şansımız olamayabileceğinden birkaç gün önce kestik pastamızı :) Gerçi doğum günlerini erken kutlama konusunda üstüme…
Ve Kazanan…
Katılan herkese ilgisi için teşekkür ederim. Toplam 75 geçerli yorum ile katılımcı listesini oluşturdum. Bu çekilişin talihlisi, 74 numaralı yorumu ile “Son anda görüp katılmak harika” diyen “Süslü ve Pembe Dünyam” oldu. Kendisini tebrik ediyor, e-mail adresime kargo adresini yollamasını rica ediyorum :) Katılanlar: 1 Ezgi 2 minder 3 Nazlı 4 Syhn 5 füsun 6 filiz 7 emine 8 Sevgi 9 nesrin 10 arzu gülsoy 11 şeyma demir 12 özlem uzun 13 oytunlahayat 14 ilkay 15 Elmas 16 aynur 17 EMİNE YAVAŞ 18 zeynep 19 pelin 20 HATİCE 21 gülhanım 22 nilgün şekersöz 23 elif esen 24 killerangel 25 zeynep semerci 26 suna songül 27 dilek 28 naile 29 yildiz 30 ÖZLEM kırca 31 sihirlimavi 32 hatice 33 tosbagalarr 34 tuğba 35 ferda 36 ayşe 37 tatlibebek 38 feride ismailoğlu 39 FUNDA DURGUN 40 alonenes 41 alev özkan 42 Nazmiye 43 mrw 44 büşra 45 sezen 46 tuğba 47 ÖZGE…
Yıkılmadım, Ayaktayım :)
Pazartesi günü işyerinde bilgisayarımı açtığımda tam 1015 adet mail bana göz kırpıyordu :)) Ortalama 45 dakika kadar tüm mesajların düşmesini bekledim; ki o bile yeterince zaman alıcıydı :/ Yok, hepsi benim cevaplamam gereken mailler değildi, çoğu bilgilendirme amaçlı, acil olan işler zaten halledilmiş ama yine de bir elden geçirmek lâzım her birini tabii… Yoksa benim içim rahat etmez *-* Ve bugün Çarşamba; sanırım saat 17.00 gibi rahat bir nefes aldım. Artık siz düşünün neyle cebelleştiğimi :)) Eve geldiğimde kolumu kaldıracak gücümün olmaması ve rutinime aykırı saatlerde yatağa yönelme durumları baş gösterince biraz uzak kaldım buralardan istemsizce… Hayat bazen ne zor :) Hatta dün gece yarısına kadar dayanabilseydim, çekiliş yazımı yeni yorumlara kapatacaktım da ha şimdi, ha bir saat sonra derken baktım katılımlar bugün de devam etmiş – kimseleri kıramadım, kimselere kıyamadım; isteyen herkesi dahil ettim. Ammaaa, biraz önce şu tiki kaldırabildim de; artık katılımcı listesini oluşturma, ardından çekilişi gerçekleştirme aşamasına…
İşte Geldim, Burdayım : )
Bugün tatilimin son günü. Tahmin ettiğim gibi annemin bizde kaldığı süreç içerisinde bilgisayar başına oturacak fırsatı pek bulamadım; gelen – giden derken vakit yine su gibi aktı, geçti… Her zamanki gibi planladığım ve yapmak istediğim çoğu şeyi de yapamadım zaten… Asıl yarın işbaşı yaptığımda mail kutusunda beni kaç tane mesajın beklediğini merak ediyorum şimdiden – tatile çıkmadan bile onun stresi sarıyor gerçi ya :) Tertemiz bıraktığım masam dönüşümde beni bıraktığım gibi karşılamıyor hiç nedense :)) Annem birsürü ıvır zıvır getirmiş bana; buraya gelmeden telefonda ne istediğimi sorduğunda benim kendisine verdiğim cevap “Değişik hobi malzemeleri” olunca denk geldiği ne varsa sepete atmış; çiçek yaprakları, şekilli delgeçler, makaslar… Hatta ikinci bir döner kesici makasım bile olduğunu söyleyebilirim :)) Değerlendirebileceğimi düşündüğü ne varsa kapmış, gelmiş, sağolsun annem; fazlasıyla mutlu etti beni getirdiği hediyelerle de *-* Yalnız duyduğum kadarıyla Almanya’ da pek kumaş bulunmuyormuş. Ya da annem civarı pek bilmediğinden denk gelmemiş olabilir ama…
Hadi Çekilişe :)
Bu fermuarlı el çantasını birine hediye etme niyeti ile dikmeye başlamıştım; bitince ne kadar hoşuma gitse de “Sulanma, Demet” dedim, “Cebe indirme” :)) Madem öyle, beni okuyan birine hediye gitsin o zaman, hem ne zamandır da çekiliş yapmıyordum… Birkaç minik parça daha eklemeden duramadım tabii; çiçekli bir topuz tokası, süslü mandallar ve düğmeli ataçlar. Çekilişime dahil olmak isterseniz; bu yazının altına yorum bırakmanız ve Türkiye sınırları içerisinde yaşıyor olmanız yeterlidir :) Ayrıca, her zamanki gibi kargo ücretinin tarafımdan ödendiğini belirtmek isterim. Takvimler 16 Mayıs 2012′ yi gösterdiğinde katılım sona erecektir; duyduk-duymadık demeyin ;) İlk fırsatta da çekilişi yapıp kazananı burada duyuruyor olacağım… Not: Bu gece annem geliyor; dolayısı ile önümüzdeki günler içerisinde benden pek ses duyamamanız olasıdır – şimdiden haberiniz ola ;)
Papatyalar ve Ben
Pazar günkü niyetim aslında eşimle beraber Büyükada’ ya gitmekti; eğer gitmek – gitmemek arasında olan gel-gitlerim yerini kararlı bir adıma bırakabilseydi, benim için bir ilk olacaktı ama olmadı… Öyle olunca, hem biraz hava alalım, hem de ben kendime fotoğraf çekecek birşeyler bulurum belki düşüncesi ile çok da planlı olmayaraktan attık kendimizi dışarı… Eminönü’ ne doğru uzanmıştık ki; beni dürtenler açık bulduğum birkaç tuhafiyeye sürükleyince hafiften, tehlike çanlarını duyan eşim tarafından bizzat uzaklaştırıldım oralardan :)) Derken gözüme çarpan papatyaların yanında geçirdiğim dakikalar ve eşime “Hadi, biraz da sen beni çek” diyerek fotoğraf makinesini eline tutuşturmamla papatyalarla çocuklaşmam (Gerçi, hiç büyümedim ki ben) işte böyle bir Pazar hatırası olarak kaldılar bize… Gerçi tek olsaydım o papatyaların benden çekeceği vardı da artık başka bahara :)) Ne diyeyim, bir gün bu papatyalarla yolda yalnız başıma karşılaşmak, işte tam da o sırada yanımda yine fotoğraf makinemin bulunması ümidi ile :) Bu vesileyle, herkese mutlu bir…
Çilekli – Muzlu
Güneşli bir Cumartesi’ ydi; oldukça da sıcaktı. Üzerime aldığım ceketi dışarı çıkar çıkmaz çantama tıkıştırmak zorunda kaldım. Zaten ebatlarıma göre yeterince büyük olan çanta ekstra kıyafetle dolunca bir de; tereddütlerle çıktığım o yolculuk hafiften işkence olmaya başladı bana. Tereddütlerle diyorum; velhasıl yolumun bittiği yerde kollarını açmış bir diş doktoru beni bekliyordu :) Korktuğum olmadı çok şükür; doktor dişimi kontrol etti, dolgudan rahatsız olup olmadığımı sordu, eğer yemek yedikten sonra diş arasında artık kalmasından şikayetçi olsaymışım onarım yapacakmış, ben şikayetçi olmayınca cila yapıp işlemi bitirdi, ben de derin bir nefes aldım :)) ** Hoş, şikayetçi olsam da orada uzun süre ağzım açık bir halde kalacak olmamın da baskısıyla tersini iddia eder miydim; orasını da bilmiyorum işte :) Neyse, bu mevzuyu kapattık sayılır şimdilik, Allah bir daha düşürmesin o yollara – dişi ile ilgili sıkıntısı olan varsa da herkesi sağlığına kavuştursun tez zamanda; zira o koltuğa oturmak hiç eğlenceli değil :) Doktorum…
Hafiften Tatil Modu…
Şurda ses vermek için birkaç saatim kaldı, farkındayım. Bilgisayarımı açtığımdan beri o hobi projesi senin, bu hobi projesi benim; dolanıp duruyorum… Gûya seyretmek yerine aktif rol almak istemiştim bu projeler içerisinde ama neeerrdeee! Öyle güzel şeyler yapıyorlar ki; ağzım açık bakakalıyorum her birine… Hepsini denemek istiyorum ve linkler arası bir yolculuğa çıkıyorum farkında olmadan… Sonra hepsini denemek istediğimle kalıyorum, o ayrı – misâl bugün olduğu gibi :)) Eh, şimdi de ben uykulu gözlerle yan odaya geçip “Merhaba keçelerim, kumaşlarım, dikiş makinem; ben geldim” desem onlar beni aralarına alırlar, bilirim bilmesine de şu saatler pek verimli olmaz kimseler adına, onu da bilirim; oraya bir dalarsam şu kısacık zaman diliminde bir türlü tatmin olmam, herşeyi yarım bırakıp kendimi yatağa atar, üstelik yapmaya başladıklarımı tamamlayamamanın verdiği rahatsızlıkla bir de mutsuz olurum daha da kötüsü… Bir de ertesi gün işyerinde sürekli onları düşünür, dururum :))) En iyisi, hiiiç bulaşmamak; iki çocuk annesiyim, dikiş dikerim,…