Demet

8 Yazılar Ana sayfaya dön

Toplanın, Anlatacaklarım Daha Bitmedi : )

Bazen belli bir konu üzerine yazmak değil de daldan dala atlamak istiyorum. Sanırım işte tam şu anda o “bazen” lerden birini yaşıyorum. Elimi – kolumu bağlayan da yok; eh, ne duruyorum o zaman! :) * * * Bugün kendimi sinsi bir şekilde Canon 600D’ nin fiyat ve özelliklerini araştırırken yakaladım, hatta elimdeki 450D modeli ile kıyaslama sonuçlarını tabletime indirdim ve içsesim “Hişşt, çok ayıp!” filan dese de ilerde bir gün yeni bir fotoğraf makinesi serüvenine katılacağımın sinyallerini vermiş bulundum – Hıh, buraya da yazdıysam bu iş ciddi, benden söylemesi :) Daha yüksek çözünürlüklü, video çekimi de varmış diyerek hafiften yazıldım ya kendisine; şimdi gider, gelir, uzaktan severim elektronik marketlerde :) Bir süre kıvrandırırım kendimi, zira o süreçte birinin bana gaz vermesi lazım gelir – o kişi de zaten eşim olur istisnasız, çünkü dayanamaz üzgün-süzgün hallerime, ben de bir koşu gider, ne istiyorsam alır, sonra da “Almasa mıydım? Gereksiz miydi?” değerlendirmelerine…

Nikâh-Düğün Anı Defteri ve Daha Fazlası

Artık bu gelin – damat baykuşları ezberlemeyen kalmamıştır sanırım. Hatta “Bitse de gitsek” kıvamına gelenleriniz varsa “Beni de alın aranıza” diye seslenmek istiyorum size buradan :)) Nihayet gelin baykuşları bitirmiş bulunuyorum. Damatlar köşede hazırlanadursunlar, araya başka başka işler alarak nikah şekerlerini ne kadar geç bitirebilirim, onun hesabını yapıyorum :p Şaka, şaka… Benim derdim aynı şeyle uzun süre uğraşmanın üzerimdeki bunaltıcı etkisi… Değişik şeylerle oyalanmazsam vallahi de billahi de yapamam ben bu baykuşları… Siz, keçe üstadları; nasıl bir sabrınız var sizin arkadaşım? :) Ben ilk fabrikasyon çalışmamda beyaz bayrağı çekmiş bulunuyorum; bir yandan hava sıcak, bir yandan küçük parçalarla uğraşıyorum ve keçe yakıyor insanın elini… Hepsini geçtim; aynı şeyin onlarca, hatta yüzlerce kez tekrar edilmesi… Yine söylüyorum; şu defter bir kapansın, ben bu işi yapanların önünde saygıyla eğilir ve daldan dala konmaya giderim :D Yok, bu defter değil… Bu defteri açmadık bile daha :) Kısmetse önümüzdeki ayın 7′ sinde misafirlerin huzuruna…

Beni Bu İndirimler Mahvetti :))

Benim bir elbiseye ya da bir ayakkabıya fahiş bir rakam ödediğim öyle kolay kolay görülmez; ama on ayakkabıya o rakamı ödediğim sıklıkla görülür :) Kısaca benim için önemli olan niceliktir bir bakıma. Elimdeki paraya ne kadar çok hoşuma giden şey bulur ve alırsam, o kadar “başarmış” görürüm kendimi *-* Ne başarıyorsam bu arada :))) O yüzden pazarlar, indirim reyonları benim için bir cennettir adeta; sepetleri eşelemek, ne alırsan 5 TL standlarında kapış kapış olayına girişmek… Etiket fiyatının yüzde bilmemkaç altında birşeyler almak alışverişin benim sözlüğümdeki karşılığı olsa gerek :) Gerçi hangi bayanı indirimler, yarı fiyatına satışlar, %70 indirimler cezbetmez ki diyerek anlatmaya başlayayım ufaktan… Öyle güzel ki o “İNDİRİM” yazısını mağaza vitrininde görmek… Adeta çağırıyor insanı içeriye… Evet, bazen kandırdıkları da oluyor, orası da bir gerçek. Camda “Ne alırsan 10 TL” yazıyor, içeri giriyorsun “20-30-40 TL” derken bir bakmışsın, indirimli fiyattan eser yok :) Öyle olunca sinirleniyorum zaten ben, alacağım…

Renkli Haftalar Olsun : )

Bu aralar bloguma pek uğrayamıyorum ve Ağustos’ un ilk yazısını yazdığıma da inanamıyorum… Özellikle işyerinde biraz yoğun, sonuç itibari ile yorgun olduğumu ve haftaiçlerinde rutinime aykırı saatlerde uyuyakaldığımı itiraf edebilirim :) Ha, bir de uyumadığım ve çalışmadığım süreçler içerisinde mağazalardaki indirimler furyasında top sektirmekten kendimi alamadığımı da araya sıkıştırabilirim :D Neyse ki fırtına dindi, sakinnn sakiinnn :) Efendim, paylaşacak fotoğraflarım, anlatacaklarım birikti; henüz yorumlara, sorulara da dönemedim – affınıza sığınıyorum. Birkaç güne toparlanacağımı ve bıdı bıdı yapmaya devam edeceğimi ümit ediyorum. Taslaklarımda kalmış, yaklaşık iki hafta kadar önce çekilmiş bir fotoğrafımla da renkli bir hafta diliyorum *-*

Bizim Evde Sürprizli İftar Daveti : )

Geçen yıl Ramazan ayında haftaiçi iftar daveti vermek gibi bir hataya düşüp ağzımın payını almıştım, hatırlar mısınız? :) Yazdıklarımı şimdi tekrar okudum da yaşadıklarım an be an gözümün önünden geçti – ne deli cesaretiymiş diyorum şimdi :)) Hatta yazımın sonunda da şöyle demişim: ” Yalnız bu deneyimle birşey daha anlaşılır; haftaiçi yemekli misafir, hazırladığın sofradan tek bir kare fotoğraf bile çekememen olur. Zaten yemeğe kendi zor dahil olan ben, fotoğrafı da kusur kalsın derim :) ” Yazının tamamı için bakınız Çalışan Bayanın Günlüğü :) İşte, deneyimlerle öğreniyor insan zaman geçtikçe… Payıma düşen; yemekli misafirleri haftasonu ağırlamak olunca bu kez yolumdan şaşmadım. Her ne kadar iftara epey bir vakit var gibi gözükse de köprü trafiği filan derken haftaiçleri her an bir sürprizle karşılaşmak an meselesi; geçenlerde saat 20.00′ yi geçiyordu mesela ben eve ulaştığımda… O nedenle hiç riske atmadan davet gününü Cumartesi olarak belirledim, hem Pazar da zonklayan ayaklarımı dinlendirmek için…

Deren Bebek Büyümüş :)

Bütün bebekler mi çok tatlı yoksa bu kıza özgü birşey mi ya da herşey kıvırcık saçlarıyla mı alâkalı bilmiyorum ama ben bu kızı bırak canlı canlı görmeyi, fotoğrafını bile her gördüğümde yüzümdeki gülümsemeye engel olamıyorum :) Hatta öyle ki; geçtiğimiz Cumartesi günü bize geldiğinde diktiğim tüm yastıkları yere atıp üzerinde zıplamasına müsaade ediyor, tek memnuniyetsizliğimi o objektiften kaçtığı anlarda yaşıyorum :)) Peşinden ben de koşarken, elimde fotoğraf makinesi ile yerlerde sürünürken kendimi egzersiz yaptığıma dair avutmaya çalışıp yakalayabildiğim (!) anlardan bazılarına sizleri de ortak etmek ve bu vesile ile, çocuk fotoğrafı çekmenin ne zor olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyorum :))

Parmağımda Yüzükler, Kolumda Bilezikler…

Bu projenin ilham kaynağı Pinterest’ tir. Yine gün içerisinde boş bulduğum bir ara kendime illhamlık birşeyler ararken gözüme çarpmıştı… Olayın güzel yanı işte tam olarak bu olsa gerek… Normal şartlarda görüp “Aaa, süper fikirmiş” deyip sonra unutacağım, belki not bile alsam o yığının içinde yok olacak bir fikir ufak bir tıklama ile benim kendi oluşturduğum tabloya ekleniyor ve ben çok rahat bir şekilde o fikre tekrar ulaşabiliyor, hatta unutmadan uygulayabiliyorum :) Hatta ve hatta sadece bir kez uygulamakla kalsam, bir tane daha, bir tane daha diyerek şunun şurası şöyle olsun, bunun burası öyle olsun deyip konu üzerindeki faaliyetlerime resmen tavan yaptırıyorum… Bu bilezik süsleme olayında da aynen anlattığım gibi ilerledi herşey… Stoktaki plastik halka bilezikleri eritene kadar tüm denemelerimi yaptım ve süsleyecek bilezik kalmadığını anlayınca bir yandan üzülüp bir yandan da çaktırmadan derin nefes alarak süslü bileziklerimi üstüste dizdim :)) Bazen öyle oluyor ki; birşey tasarlarken inanılmaz keyif alıyor ve…

Bohçacı Geldi Haanııımm : )

Öncelikle bu bohça mevzuusunun benim için çok farklı bir deneyim olduğunu söylemem gerek, zira gelin olduğum zaman bana bir sandık içerisinde gelen bohçanın varlığından haberdardım ama şu genç yaşımda kız tarafına bohça hazırlama görevini benim üstleneceğim kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi :) Ne meşakkatli bir işmiş bu; havlusu, yazması, lifi, patiği bir yana makyaj malzemeleri, geceliği, pijaması, terliği, elbisesi, ayakkabısı, çantası… Bohçaya ne koymalı, kaç adet olsun filan derken şu son bir ay içerisinde konuya öyle fena kaptırmışım ki kendimi; her dışarı çıktığımda vitrinlerde bohçalık birşeyler ararken kendimi bulduğumdan alacaklarımı tamamladığımda ciddi anlamda bir boşluğa düşmüş oldum :)) Şu an otursam, teyzelerimle gayet güzel bohça-lı muhabbetler yapabilir, yanında sarma-börek bile yiyebilirim yani :)) Gerçi benimkisi biraz çocukça gelir onlara eminim. “Nerde bu tüylü gelin terlikleri, sabahlığı?” filan diye sorarlar hemen bana :D Onlar sormadan ben cevap vereyim o zaman :) Ben gereksiz gördüğüm, kullanılamayacak şeyler almak istemedim açıkçası… Ya da…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme