Ben ucuzluk avında iken; bir kız geldi yanıma, renkli defterlere bakınıyordu. Sonra bir ses belirdi kızın yanında;
– Yürü yaa, sen günlük tutacak yaşı çoktan geçtin…
Göz ucuyla bir bakayım dedim, kaç yaşında ki… Benden bile küçüktü :)
İçimden onlara şöyle seslenmek geldi:
– Günlük tutmanın yaşı yok ki. Blog denilen birşey var, siz bilmiyor musunuz yoksa? Sanal günce bir nevi ve yediden yetmişe birçok insan aslında günlük tutuyor ve günlüklerini artık kilitli dahi tutmuyor, okuyucularına açıyor :)
Desem de pek anlaşılmazdı sanırım, bana uzaylı gibi bakarlar ve yanımdan kaçarlardı.
Aslında geçmişe oranla şu an Türkiye’de de internet kullanımı, derken blog tutma alışkanlığı iyiden iyiye yaygınlaşmaya başladı. Belki de ileride blogu olmayan insan kalmayacak çevrede. Bloglar bir nevi işe alımlarda özgeçmiş olarak bile kullanılabilecek; ki günümüzde kurumsal blogları olan firmalar bile var.
Facebook ilk açıldığı zamanlarda çalıştığım şirkete grup açmıştım da şirketin patronu kızıp kapattırmıştı :) Geçenlerde gördüm ki kendileri bir grup açmış şimdi Facebook üzerinde. Aradan üç yıl geçtikten sonra! Demek ki neymiş? Bir bildiğim varmış, değil mi? :) Hoş, onu anlayamadıkları için de istifamı vermiştim ya ben =)
Facebook, twitter gibi sosyal iletişim kanalları aracılığı ile duygu ve düşüncelerini dile getire getire insanlar zaman içerisinde bloglamaya ısınacaklar bence. Bu gibi kısa mesaj niteliğinde paylaşımlar bloga zemin hazırlıyor aslında diye düşünüyorum. Ben zaten onlara “blogcuk” diyorum :)
Yoruma kapalı.