Hani elinizde çift çizgi olan bir çubukla, ağzınız kocaman açık kalakalırsınız ya, bariz işte hamilesinizdir; siz daha olayın şokunu atlatamadan o andan itibaren çevrenizde, sağınızda – solunuzda her kim varsa, doğum yapmış olsun, olmasın, her yaş kesiminden hemcinsiniz size akıl vermeye çalışır, verilen tavsiyelerin ardı arkası kesilmez. İçlerinden kayda değer, dikkate alınabilecek şeylerin varlığı yadsınamaz olsa da dışarıdan gelen kulaktan dolma bu söylemlerin çoğu felaket tellalcılığından öteye gitmez çoğunlukla; sizi de eğer ilk hamileliğiniz ise zaten içinde bulunduğunuz sürecin bilinmezliği ile iyice kaosa süreklerler.
O yüzden, eğer bu satırlarımı okuyan anne adayı ya da taze anne birileri varsa orada, gerçekten dostça yapılan, iyi niyetinden emin olduğunuz tavsiyeler dışında yazılan, çizilen tüm kötü senaryolara toptan kulaklarını tıkamaları, gülüp geçmeleri; çünkü her insan birbirinden farklı ve kimsenin hamileliği bir diğerine benzemiyor. Hatta duyduğum kadarıyla aynı kişinin bile geçirdiği birden fazla hamilelik birbirinden çok alakasız olabiliyor-muş. Son satırı kendim deneyimlemediğim için -muş diyorum :))
Peki, o günden bugüne dek bana söylenen, kısaca adına fiyasko diyebileceğim şeyler neler olmuş, bir başlık altında toplayayım dedim ben de. Düşündüm, taşındım; hatta bu yazıyı tamamlamak için aklıma geldikçe notlar aldım, unuttuklarım da çok fazladır eminim; ama hatırlayabildiklerim bari burada dursun da hem ben döner okurum arada, gülerim hem de konuyla birebir ilgili, canı sıkkın bir anne ya da adayı varsa oralarda biraz neşelensin, keyfi yerine gelsin istedim :)
Fiyasko: Hamile misin? Miden bulanacak! Bugün, yarın, yarından da yakın!!
Bana Olan: Ben hamile olduğumu öğrendiğimde midem bulanmıyordu, bir kere dahi bulanmadı, kusmadım :) Evet, şanslı kesimdendim, kabul ediyorum. Her hamilenin bu belirtiyi yaşamadığını bilsem de çevremden mide bulantıları ile ilgili öyle gelen yorumlar oldu ki ilk başlarda, her sabah uyandığımda kusacak mıyım endişesi, bugün midem bulanmamış olabilir ama yarın bulanabilir, kusmuyorum, her şey normal mi peki sorularıyla sevincimi doyasıya yaşatmadılar bana :))
Fiyasko: Göbeğine çatlak kremini sür, sürmezsen çatlarsın!!
Bana Olan: Sanırım hamileliğim boyunca yaptığım en radikal hareket buydu :) Kimi görsem çatladım mı, krem sürüyor muyum, sürmezsem çatlarım, krem sürmüyorsam zeytinyağı süreyim… Sürmedim; ne çatlak kremi ne zeytinyağı ne de başka bir şey! İnanmadım çünkü hiçbirinin çatlakları engellediğine.. Çatlayacaksam da çatlarım, çok da umrumda dedim! Aslında yüreğimin bir köşesinde bir ses hiç çatlamayacağımı söyledi :) Ama sosyal medyada dillendirmedim, büyünün bozulacağını düşündüm :)) Ne mi oldu; çatlamadım :) Bugün yazayım bunu; çatlak kremine tek kuruş vermedim ama çatlağım olmadı. Sebebi ne, hiçbir fikrim yok; belki çok kilo almamam, belki hamilelik süresince çok su içiyor olmam, belki de tamamen evrensel, çekimsel bir mevzuu :))
Fiyasko: 34 beden pantolonu doğumdan çıkıp giyebileceğini mi sandın?!!
Bana Olan: Tamam, hastaneden çıkarken eski kotumu giyemedim üstüme; kilodan değil ama ameliyat kesiğinden sadece. Öyle dedikleri gibi aylarca eski pantolonumu giyememe durumum olmadı benim, doğumdan bir hafta sonra tekrar kontrole giderken o pantolon üzerimdeydi :) Sorun doğum kiloları değil aslında – yani benim için öyle olmadı, hızlıca eski formuna dönemeyen karnınız bence, gevşeyen kaslarınız, hamur gibi olan göbeğiniz :)) Ben doğum yaptıktan sonra 2-3 hafta gibi bir süre içerisinde eski kiloma döndüm. Bunda hamileliğimin ilk üç ayında özellikle mide hazımsızlığı sebebiyle fazla yiyememem, dolayısıyla çok kilo almamam da etkili olmuş olabilir ama doğumdan sonra gerçekten insan üstü bir gayret içerisine girdiğiniz için emzirme, uykusuz geceler, durmadan ağlayan bebeğin stresi, ağzına tek lokma atmaya fırsat bulamamak filan, bir bakıyorsunuz, kilolar uçup gitmiş :) Belki sizin birkaç haftada gitmez hemen, metabolizmayla, alınan kilolarla alakalı sonuçta, ama şunu bilin ki o kilolar gidiyor er ya da geç. Benim doğum kiloları ile ilgili deneyimim ve söyleyebileceğim; 9 aylık süreçte çok abartmazsanız önceden ne iseniz, sonrasında da o halinize dönüyorsunuz bir şekilde :)
Fiyasko: Bebeğe doğduğu zaman sakın biberon verme, memeyi reddeder!
Bana Olan: Birçok yeni annenin yaşadığı gibi ben de ilk günlerde süt gelmesi ile ilgili sıkıntılarla mücadele ettim. Hatta tam da bana söylenen gibi doğumdan 3 gün sonra sütüm gelmeye başladı. O güne kadar bebeği sürekli emzirsem de göğsümden tek damla süt gelmediği için açlıktan ciyak ciyak ağlayan bebeğe illa ki mama takviyesi yapmak zorunda kaldık. Kimi dedi kaşıkla ver, biberona alışırsa kabul etmez memeyi, uğraşırsın. Doğruluk payı vardır, yoktur, bilmiyorum, zaten burada sadece kendi doğrularımı paylaşıyorum :) Benim olmadı öyle.. İpek hem biberon hem meme emen, ikisine de hayır demeyen bir bebek çıktı.. Sanırım bu durum bebeğin karakteriyle alakalı bir şey. Evet, biberondan hızlı hızlı sütünü içip karnını doyuran bebek ilk başlarda azar azar annesinin göğsünden gelen sütle tatmin olmayıp isyan bayrağını çekebilir ama çekmeyebilir de. Bizimki ikinci gruptan çıktı :)
Fiyasko: Bu günlerini ararsın, hele bir doğsun, hele bir emeklesin, hele bir…
Bana Olan: Şu “hele bir” diye başlayan cümlelerin sonu yok galiba. Ben o aranan günlere bir türlü denk gelemedim yahu :) Ne çocuğumu tekrar içime sokmak istiyorum, ne doğduğu ilk günlere geri dönmek istiyorum! Ben aksine bebekten tepkiler aldıkça asıl eğlencenin şimdi başladığını düşünüyorum :) Hadi bir yürüse, bir konuşsa diyorum mesela :) Her dönemin kendine özgü zorlukları, güzellikleri var; o yüzden fazla kasmadan, sizden sonra bu süreci deneyimleyenlerin üstüne kara bulut gibi çökmeden gülümsemesini bilmeli insan içinde bulunduğu duruma; çünkü her şey o kadar hızlı geçiyor ki size çok yavaş bile gelse, ne yıllarca karnınız burnunuzda gezeceksiniz, ne durmadan bebek pışpışlayacaksınız…
Fiyasko: Sezaryen doğum mu yaptın? Eyvah, bebeğin çok kusacak!!
Bana Olan: Her şeye olduğu gibi buna da kulp takmışlar. Ben sezaryen doğum yaptım zorunlu ve bu yüzden bebeğimin çok kusacağını söylediler. Bilimsel sebeplerini bilmiyorum varsa, ya da tamamen uydurma bir şey yine bu yeni anneleri korkutmak için kulaktan kulağa yayılan :) Kusmadı bizimki, öyle dediğiniz gibi. Hatta o diktiğim omuz bezleri vardı ya, kullanmadım bile, ihtiyacım olmadı, çok şükür :)
Fiyasko: Ye, iç, ye, iç, sütün olsun!
Bana Olan: Hamilelik döneminde çok kilo almadığımı gören bazı felaket tellalları doğumdan sonra alacağımı iddaa ettiler, sebep de şuydu; çünkü bebek emzirirken çok yiyecektim, yiyecektim sütüm olsun diye ve şişecektim :) İlk bir ay süt mevzuusu ile gerçekten psikolojik ve fiziksel olarak yıpratıcı bir süreç geçirdim, ama neden bilmem ne şerbetlere, hoşaflara bel bağladım, ne de şu süt arttırıcı malt içeceklerin kapısını aşındırdım, ne de öküz doyuran porsiyonları indirdim mideme :)) Emzirmenin beyinle bağlantılı bir şey olduğunu öğrendiğim gün bu konuyu inanarak çözeceğim dedim, bebek ne zaman emmek istese emzirdim, bıkmadan, usanmadan, of demeden, sabırla.. Popom koltuğa yapışıp kalsa da, kendime bir bardak su alabilecek bir durumda dahi olmasam da… Çünkü emzirdikçe süt üretiyordu vücut, yine normal yesem yeterliydi bence, sadece uyumak önemliydi benim için, o ilk günlerde 2-3 saat uyuyabilirsem uyandığımda süt konusunda vücudumun daha verimli olduğunu gördüm ben. Hıh, belki o tatlıları, helvaları, hoşafları yesem daha da çok sütüm olurdu, kim bilir, ama fazlasına gerek var mıydı bilmiyorum, bu kadarı bu güne kadar yetti bence – İpek’ in fotoğraflarından anlaşılıyordur zaten. Dediğim gibi ilk ay sıkıntılıydı sadece, ikinci aydan itibaren mama takviyesi olmadan yolumuza devam ettik :)
Derken, oldukça uzun yazdığımı fark ettim. Aradan günler geçmiş, yazı taslaklarda boynu bükük beni bekliyor :) Hadi çok uzattım arayı, yeni yazı yayınlamalı İpek de uyurken dedim. Şimdilik bu kadar olsun, farklı başlıklarla yazının devamı gelsin diyelim :)
Bir de tam yayınlarken aklıma geldi; doğumdan çıktıktan sonra giyeceğim kıyafetleri birkaç beden büyük almamı tavsiye ediyorlardı hep, bende o da yalan oldu :)) Tüm gecelikler üzerimde anneannemden ödünç almışım gibi kaldı :)) Yani parayı yine kendi bedenimdeki pijama ve geceliklere yatırmış olsaydım, daha akılcıl olacakmış. Ama bu konuda yine de siz beni dinlemeyin :p :))
Yoruma kapalı.