Aman canım, yazmak istediysem yazayım, sonra ses çıkaramıyorum burada uzunca bir süre, vicdanım rahatsız oluyor. Hazır ilham perileri gelmişken küstürmeyelim, değil mi? Gerçi orda kaç kişi kaldı beni okuyan artık, ondan emin değilim. Ben yazamayınca bir bakar, iki bakar, hala yeni yazı yazmamış bu kız, artık gelmezler sayfama diyorum; hala Google arama moturu dışında tesadüfen buraya gelmeyip düzenli olarak beni takip edenler varsa oralarda, selam ve sevgilerimi yolluyorum en içten şekilde :) Gerçi yüzyüze tanıştığım ve blog yazılarımı benle tanışmadan okuyan, beni burdan tanıyan birkaç kişiye de denk geldim ki yakın zaman içerisinde, bu sayfa o kadar kişiye ulaşıyor mu diye düşünceler de almadı değil beni hani :))
Ne düşünürsek o oluyorduk biz, değil mi? İşte, şimdi bunu ispatlamaya geldim – yıllardır dönüp dolaşıp çekim yasası üzerine okumaktan, yazıp çizmekten yorulmadım :)
Sene 2011, Ocak ayının 6′ sıymış; çok bilmiş gibi evde çalışmak, yani yabancı dilde “home office” çalışmakla ilgili atıp tutmuşum – bakın, bakın şurda :)
O zaman bunu neden yazdım, nasıl bir ruh halindeydim de bu cümleler satırlara döküldü, bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa ki “home office” olayı hep merak ettiğim bir şeydi.
Ben aslen lojistik sektöründe çalışıyorum ve gözlemlediğim, duyduğum kadarıyla şu an bu sektörde benim düzenimde çalışan yok. Varsa da ben bilmiyorum – bilmediğim için de yok :))
Üç sene önceki yazımdan alıntı:
***
Ve belki de şu an çalıştığım firma bile ileride böyle bir düzene geçecek ve ben de ilk denek olacağım :) Kim bilir… Sürprizlere hazırlıklı olmak, değişimleri her an kabullenebilecek yapıda olmak lazım, değil mi :)
***
Sanki geleceği görüp yazmışım…
Yani, tamam, benimki de geçici bir olay, daimi olarak evden çalışmayacağım ama hep çevremdekilere anlatmak istediğim şeylerden biriydi bu; eğer bir işi ağırlıklı olarak e-mail’ lerle, internet üzerinden yapıyorsanız o işi evde yapamamanız için hiçbir sebep yok. Nihayetinde iki aydır da bunu deneyimliyorum ve yanılmadığımı da çok net gördüm.
Yani lafı nereye getireceğim özetle;
Birincisi; siz bir şeyi isteyin, düşünün, arzulayın, hayal edin, aklınızdan geçirin, inanın… O şey her ne ise, bugün, yarın, beş sene – on sene sonra hayatınıza giriyor. O yüzden düşüncelerinize dikkat edin, neyi düşündüğünüzü bilerek düşünün – bunu kendime de zaman zaman hatırlatmamda fayda var; çünkü fabrika ayarlarım bozuluyor benim de arada :))
İkincisi; evet, yazmak çok güzel şey. İnsanın düşüncelerini kaleme alması, yıllar geçtikten sonra onu dönüp bulması ve hatırlaması muazzam bir olay. Eğer ben 3 sene önce soğuk bir kış akşamı o satırları yazmasaydım, onu o zaman düşündüğümü şimdi nereden bilecektim ama, değil mi? ^_^
Üçüncüsü; yine maksat muhabbet olsun diye yazıyorum buraya. Belki ara ara ipimi koparıp saçmalamalarımı, saçmalarken arada mantıklı şeyler de yazmalarımı özlemiş olanlarınız vardır içinizde – yani öyle olmasını ümit ediyorum :)))
2 yorumlar
İstemek hayal kurmak herşeyin başı..
daha nice mutluluk verici hayallere ..
alim unutur kalem unutmaz..ben not almayı yazmayı çok çok sveiyorum..bri nevi terapi gibi..
love and smile; Aynen katılıyorum size :) Yıllardır bıkıp usanmadan yazıyorum, arada molalar versem de… İyi geliyor ruhuma ;)