Şu an ikinci durumun içerisindeyim… Bir yandan birkaç gündür yazmak için fırsat bulamazken, diğer yandan yazılarımı destekleyecek fotoğraflarımın arşivde tükenmiş olması yazmak ve yazmamak arasında gel-git yaşamama sebep oldu.
Ancak şunu da çok iyi biliyorum ki; ben bir şeyin rutinini bozarsam ipin ucunu fena kaçırıyorum, yakalayamıyorum sonra kaldığım o yeri… O yüzden, bugünkü yazımı fotoğrafsız götürüyorum, sırf arayı açmamak için… Hadi, azıcık sohbetim de gelmiş olsun :)
Çoğu zaman yazmaya, okumaya, araştırmaya, birşeyler dikmeye, fotoğraf çekmeye; yani kısaca beni ben yapan tüm ilgi alanlarıma daha fazla vakit ayırmak istiyorum. Aslında yapabileceklerimin üst sınırlarında gezdiğimi bildiğimden artık bununla yetinmem gerektiğini söylüyorum kendime sürekli ama nafile…
Bir insan istediği şeyleri dikmeye vakit bulamadığı için, günışığından yararlanamadığından kendini tatmin edecek sayı ve kalitede fotoğraf çekemediği için ya da koşturmaktan – işyerinde internetsizlik gibi sebeplerden bloguna her gün yazı yazamadığı için kendini üzer mi?
Kulağa aptalca gelse de bu tarz şeyler için “Evet” cevabını verebilecek bir ben varımdır diye düşünüyorum :)
Sevmek, birşeye tutkuyla bağlanmak, önem vermek, ilgilenmek,… Bazen ilgi alanlarıma ayıracak vaktim az olduğundan onların çok daha değerli olduklarını düşünüyorum :) Hani, erişilmez, ulaşılmaz olan her zaman çekici gelir ya insana… Acaba 24 saatimi bu tarz şeylere ayırabilecek durumum olsa yine de bu denli arzular mıyım, bilmiyorum :)
Bildiğim birşey varsa, zaman zaman bu keşmekeş duygu ve düşünceler eşliğinde yorgun düştüğüm ve hiçbirşeye yetişemez hale gelip kendimi daha fazla üzdüğüm :)) Hıh, sonunda yine kendimi üzmeyi başardım, afferin bana :))
Birşeyde başarılı olmak istiyorsan zaten, hedeflediğin konu her ne ise onun üzerinde haftada en az 20 saat rutin bir şekilde çalışman gerekiyormuş. Test edilmiş, onaylanmış :) Yani özveri şart ;) Yetenek de bir yere kadar…
Peki, benim birden fazla konum varken ve hepsine ayrı ayrı 20 saat ayırmam imkânsızken içine düştüğüm girdabın tarifi mi bu aslında?! Yani bir koltukta birden fazla karpuz taşımaya çalıştığım için mi yaşıyorum bu yön duygusu kaybını ara ara?
Amaan, bilmiyorum! :) Ben ıslâh olmam zaten *-* Böyle gider bu işler… “Az uyku, çok iş” diye diye dolanır dururum ortalıkta. Elime birşeyler alıp üretme boyutuna geçince de unutuveririm herşeyi… Hayallere dalar, giderim yine :) Bakmayın, kuru laf kalabalığı benimkisi işte :))
4 yorumlar
Özveri şart, biraz da yetenek olmalı ama:) Hayaller ve üretmek çok güzel şeyler,Yapıyorsun zaten sıkma canını :))
ben de senin gibiyim aynen. kendime “yavaşla biraz, herşeyi birden yapamazsın!” diyorum sık sık ama işe yaramıyor pek. ancak böyle toğun çalıştığım dönemlerde yavaşlıyorum mecburen. eşim sık sık uyarıyor aslında. “hobi yüzünden strese mi girer insan?” diyor. ama ne fayda. sanırım benim yeni yıl kararlaımdan biri de bu olacak. senin yukardaki yazıda da dediğin şey aslında. belli alanlara odaklanıp, biraz yavaşlamak. kendine iyi bak. koşuşturmam biter bitmez görüşelim :))
Çigdem; Özveri olmayınca yetenek de köreliyor, özveri için de zaman şart… Derken ikisi de olmazsa olmaz oluyor :) Evet, hayal kurmak, sonra onu gerçeğe dönüştürmek… Üretmek farklı bir şey gerçekten… Deneyimlemeyen anlayamaz, değil mi? ;)
antigone; Mükemmeliyetçi insanların huyu sanırım bu… Yapmak istediği herşeye yetişmeye çalışmak ve kontrolü dışına çıkan birşey olursa kafayı sıyırmak :)) Yavaşlamak lâzım, kendi kendini kasmanın bir faydası yok şu aşamada. Relaxx! :) En kısa zamanda görüşmek üzere canım ;)