Geçtiğimiz Pazar; İzmir…
Günlerden Pazar, istikâmet İzmir ve bize ayrılan süre yaklaşık 30 saatti… Amaç kısa bir tatil yapmaktı demeyi çok isterdim İzmir’ in o bunaltıcı, yapış yapış sıcağını dikkate alınca ama elimizde koliler, koli bantları, tamir malzemeleri gibi ıvır zıvırla pek tatile gider gibi gözükmüyorduk zaten karşıdan bakıldığında :) Belki eşimin ayağındaki parmak arası terlikler, feribotta bizi görenlere “Hayat bunlara güzel” gibi düşündürtse de işte öyle herşey göründüğü gibi olmuyordu bazen… Önceden plânlanmış ancak fazla dallandırıp budaklandırmak istemediğim kısa ve zorunlu bir ziyaret idi bizimkisi; uzaklarda kalmış, içinde pek çok hatıra barındıran anne evine… Yok, daha uzunca bir süre o kapıyı açamayabilirdim de kardeşimin vesilesi ile içimdeki zinciri kırmış oldum. Birkaç bohça vardı evde annemin kardeşime hazırladığı ve önceden aldığı, paketlediği mutfak malzemeleri, çeyizlik eşyalar… Evde yaklaşık bir senedir yaşanmadığı için “anne” kokan bir evle karşılaşmamak açıkçası olayları dramatize etmemem adına çok iyi oldu; zira annemi hastane morgunda görmeye dayanırken, onun cansız…