Zor Günler
Günler sonra ilk defa bu saatte evimdeyim; zaman zaman öylesine rutin gelen hayatım ne kadar lüksmüş aslında diye düşünmeden edemiyorum şimdi… Bir yandan da şu an hastane kantininde olamamanın yoksunluğunu yaşıyorum içten içe; annemden iyi bir haber alırım umudu ile dakikaları saatlere, saatleri günlere bağladığım; çaresizliğin resmini çizdiğim o soğuk bina geliyor gözümün önüne… Bana annemi geri verip vermeyeceğini bile henüz bilmiyorum ayrıca… Evet, hâlâ olumlu bir sözcük bekliyorum doktorların ağzından… Tam bir hafta oldu ama annemin durumunda ne iyiye ne de kötüye giden bir değişiklik yok. İşin kötüsü, doktorun her bilgilendirmesinde ertesi güne hastayı kaybedeceğimizi inceden inceye ileten mesajları yok mu; kahrediyor insanı… İçimizde son kalan şey “ümit” ken onu da yok ediyorlar acımasızca… Yoğun bakımda bir kere görebildim annemi… Uyuyor gibi… Elleri çarşafın altındaydı, tutamadım ama yüzüne dokundum, yanağına sürdüm elimi… Sanki gözlerini açıp “Şaka yaptım” diyecek gibiydi… Kolundan tutsam gelir miydi, bilmem… Neydi bu kadar uzun süren…