Eh, şimdi de ben uykulu gözlerle yan odaya geçip “Merhaba keçelerim, kumaşlarım, dikiş makinem; ben geldim” desem onlar beni aralarına alırlar, bilirim bilmesine de şu saatler pek verimli olmaz kimseler adına, onu da bilirim; oraya bir dalarsam şu kısacık zaman diliminde bir türlü tatmin olmam, herşeyi yarım bırakıp kendimi yatağa atar, üstelik yapmaya başladıklarımı tamamlayamamanın verdiği rahatsızlıkla bir de mutsuz olurum daha da kötüsü… Bir de ertesi gün işyerinde sürekli onları düşünür, dururum :))) En iyisi, hiiiç bulaşmamak; iki çocuk annesiyim, dikiş dikerim, ayrıca harika bir eşim var diye profillerine yazan şu yabancı blog sahibelerinin o “Vay bee!” dedirten fotoğraflarına bakıp bakıp hayallere dalmak şu an yapılacak en doğru hareket :)))
Zaten dün iş çıkışı tüm akşamımı kaybolan beyaz kot pantolonumu bulmaya harcamışım – fena hâlde bozuğum o dolabın çekmecesine… Kolay kolay birşeyini kaybeden biri değilim ben; böyle olunca da kaybolan her neyse bulana kadar da peşini bırakmıyorum olayın. “Tamam, pes” diyorum ama ellerim dursa aklım, fikrim durmuyor; sürekli kafamda bir sorgulama hâli… Neyse ki saatler sonra o yığının içinde artık kendimi kaybettiğimi itiraf etmeme ramak kala pantolonum çekmecenin alt kısmındaki bölmeden bana göz kırptı da “Allah’ ım, eşeğimi buldur bana” diye söylene söylene döktüğüm tüm kıyafetler, ıvır zıvırlar haklarını helal ettiler – ben de bittim, orası ayrı tabii :))
Fazla mı gevezeliğe başladım ne :) Sanırım haftaya pek yazamayacak olmamdan bu durum… Annem geliyor nihayetinde bir sene sonra *-* Taaa Almanya’ lardan… Haftaya Salı gününden itibaren izinliyim bir sonraki hafta başına kadar… Kumaşlarımı (!) üst üste yığdım, dikişle ilgili tüm sorularımı not aldım, yeni fırınım köşede hazır; hep beraber annemi bekliyoruz – anladınız siz ;)) Gerçi vakit çok yok yine de, ne yapar, ne ederiz, bilinmez ama o süreçte bilgisayarla pek haşır – neşir olamam yüksek ihtimal; ne kadar çok yemek tarifi alır, ne kadar çok dikiş tüyosu öğrenirsem, benim için kârdır, tabii sizin için de :D Ha, bir de bol bol fotoğraf da çekebilirsem, benden mutlusu olmaz – dip not olarak :)
Yalnız öncesinde Cumartesi günü diş doktoru ile olan randevumu kazasız – belasız atlatmam lâzım – aklıma geldikçe korkuyorum; kaçsam mı diye düşünmeden edemiyorum :)) Derken, yine kafamın içinde zıplayan tüm düşünceler beni esir almadan geçen hafta bir “Ne diksem?” kararsızlığı sırasında saksının içinde bana poz veren renkli makaralarımı buraya bırakıp gidiyorum ve şimdiden herkese iyi tatiller diliyorum… Annem gelmeden yine uğramaya çalışacağım ;)
11 yorumlar
ben de sana vayy be diyorum çoğu zmn ;)
ben de yrn kadıköy e kumaş almaya gideceğim uzuuuuuunnn bi aradan sonra. kumaşlara bakarken vazgeçebilirim veya aldıktan sonra vazgeçebilirim.. bilemiyorum :D
merhabalar,
dişiniz için geçmiş olsun diyeyim öncelikli olarak. sizin sıkı bir takipçiniz olarak annenizi de çook merak ettiğimi söylemem lazım, fotoğrafları en çok ben bekliycem. :) ama siz artık bize az zaman ayırıyorsunuz sanki, şikayetçiyim. ;) yeni çalışmalarınızı ve yazılarınızı heyecanla bekleyenler olarak özlüyoruz sizi…
sevgiler…
o yabancı bloggerlara ben de inanamıyorum hakkaten tatlım ya. ya onların çocukları günde 18 saat falan uyuyor, yemeklerini kocaları, temizliği başkası yapıyor, ya da bizde var bir problem. bilemedim… annene selamlar, diş randevusunda da bol şans tatlım :))
Syhn; Gittin mi Kadıköy Pazarı’ na? Ya da aldın mı kumaşları demeliyim sanırım :)) Vazgeçmedin inşallah… Pazarla ilgili yazı bekliyorum senden :)))
Tuğba; Öncelikle teşekkür ederim :) Az mı zaman ayırıyorum gerçekten? Aslında her gün elimden geldiğince uğramaya çalışıyorum ama bak bilemedim şimdi :))
Antigone; Çok şükür, atlattım diş mevzuusunu :) Teşekkür ederim canım ;) Bizde problem yoktur diye düşünüyorum canım *-* Olmamalı yani :D
:) belki de ben sizi okumayı çok sevdiğimden bana az geliyor olabilir… blogunuzu yeni keşfettiğim zamanlarda daha çok okuyacak şeyim vardı ama şimdi hepsi okunmuş olduğundan yenileri beklememin sabırsızlığı bu :)) ben aç gözlüyüm sanırım :))
tuğba; :))) Evet, ben de yeni bir blog keşfedip tüm yazılarını bir çırpıda okuduğumda bana da yeni yazılar çok aralıklı geliyor; haklısın :) Ve yalnız değilsin ;)
:))
Yine çok eğlendiğim bir yazı olmuş. İlk iki paragraf aynı ben… :)) gerçi bu aralar kendimi dizginledim, çok ordan oraya gezmiyorum. İşi bir adım daha ilerletip uygulamaya geçeceğim günler de gelecek elbet. :))
1-2 ay önce ben de şirketteki bir dosyamı kaybetmiştim. 3 senedir ara ara kullandığım ve çok işime yarayan notlarımın olduğu bir dosyaydı. Ben de kulağımdan farketmeden düşen küpelerin dışında çok eşyamı kaybetmem. :)) Ama bunu nereye baktıysam bulamadım. Kafayı yiyecektim. Son gördüğüm yeri hatırlıyorum ama sonrası bulanık ama kaybetmiş de olamam. 1 hafta boyunca evde, işte, başkalarının masasında, toplantı odalarında bakmadığım yer kalmadı. Sonunda acaba mı diye en alttaki çekmecemi yerinden çıkardım ve ne göreyim. Alt çekmecenin altından ben aranıp dururken gülermiş meğer kıs kıs afacan. :))
Magicka; :)) Bazen insan gözünün önündeki şeyi de göremiyor… Sanki perde çekiliyor önüne o esnada. Öyle zamanlarda, derin bir nefes alıp ortamı kısa süreliğine terk ediyorum, zihnim olayla meşgul olsa bile kör gözümü açmaya çalışıyorum :)))