Dünden Kalan…
Dünkü yazımı en güzel özetleyen yorumdu sanırım bu – sevgili Seyhan’ dan gelen: “… zorunluluk hissetme yazmak için, yazmak için de yazma ama yazacaklarını da kendine saklama ;)” Evet, aslında benim de korkum kendime belirli günler dahilinde kısıtlamalar getirmek; sorumluluklar, ödevler vermek, sonra yapamadığım zamanlarda yaşadığım vicdan azabı ile sıkılmak, tasımı – tarağımı toplayıp kaçmak belki de en sonunda… Kendim ederim, kendim bulurum yani :) İşin büyüsü bozulsun istemem… Sonuçta ben ne tasarımcıyım, ne fotoğrafçı, ne de bir yazar… Hepsini zevk için yapıyorum; keyif alıyorum yazarken, birşeyler tasarlarken ya da bir fotoğrafı nasıl en iyi şekilde çekebileceğimin üzerine kafa yorarken… Hani bunlardan biri bile benim mesleğim olsa, yani karşılığında para kazanıyor olsam bu planlı, saatli hareketlerimin sebebini anlarım da… Yaptığım kendi kendimi köle gibi çalıştırmaktan başka birşey olmuyor zaman zaman. Acımasız bir şekilde ağır ödevler veren bir öğretmen, aynı zamanda da onun çalışkan ve itaatkâr öğrencisi gibiyim adeta :) Bir…