Mart 2012

8 Yazılar Ana sayfaya dön
Aylık yazılar gösteriliyor Mart 2012

Zeliha’ dan Hediyem Var – dı : )

Çok geç kaldım bu teşekkür yazısını yazmaya… Benim ciciler yolladığım sevgili arkadaşım Filiz’ in kızı Zeliha’ cık büyümüş de bana hediyeler göndermiş :)) Öyle mutlu etti ki beni… Bebek şekerinden yollamış bana, bir de pembiş bir şal… Anne – kız çok ince, çok düşünceliler vallahi :) Mini bebek arabası kitaplığımda yerini çoktan aldı; şalı da çok severek kullanacağım muhakkak, zira benim gibi renklerle barışık biri için bundan güzel bir tercih olamazdı :)

Şekilli Delgeç Hastalığına Tutuldum – Bulaşıcıdır : )

Şekilli delgeç hastalığı diye birşey yoktur muhakkak, aslında yoktu demem lâzım; çünkü artık var :) Ben o hastalığa tutuldum; hem de en şekilgeçlerinden :)) Aylarca engel olmuştum kendime, ne güzel… “Çocuk musun sen?!” demiştim, “Ne gerek var!” demiştim, “Herşeye yettin de bir o mu kaldı?!” demiştim, kasaya yöneldiğimde “Zaten şekiller çok küçük” diye vazgeçirmiştim kendimi… {Hepsi almamak için bahane ya, neyse} Derken olan oldu. Hep aklıma koyduğum bir şeyi o an derinlere gömsem de er ya da geç hayatıma dahil ettiğim gibi buna da “Merhaba” dedim en masumane şekilde :) Yalnızzz… Bir tanesini satın almamla gereksiz (!) bir alışveriş listesi oluşturdum sanırsam kendime :S Ve sadece bir çiçek figüründen şimdi diğer şekillere de bakmadan geçemez oldum. En kötü haber de; daha büyük şekilli delgeçleri keşfettim, hay o Kabalcı’ ya girmez olaydım – dünyam şaştı {Kabalcı ne diye düşünenlere, Beşiktaş’ taki muazzam kitabevi desem}… Öyle çok beğendim ki her bir şekilgeçi,…

Yeni Kumaşlar, Fermuarlı Çalışmalar

Cumartesi günü Beşiktaş’ ta “küçücük, içi dolu kumaşçık bir dükkânı” sık ziyaret edilecekler listesine ekledim; sevgili Ayda sağolsun :) Benim gibi adres bulmakta bu kadar başarısız birine öyle güzel tarif etti ki gittiği kumaşçıyı, elimle koymuş gibi buldum. Tabii, eşimin de ucundan azıcık müdahalesi oldu ama sonuçta tek başıma gittim, kumaşçıyı ben buldum ve kumaşlarımı aldım – büyük başarı :)) İçeri girdiğimde hangi kumaşı alacağım konusunda öyle kararsız kaldım ki; beş adımda bitecek dükkânda yarım saatten fazla oyalandığımı söyleyebilirim. Benden önce oraya gelen bayan “Sizin işiniz kısa sürecek sanırım” diyerek bana öncelik verme inceliğinde bulunsa da kabul etmedim :) Çünkü işimin uzun sürmeyeceğini biliyordum ve kabul etseydim o baskı altında en beğendiğim kumaşları es geçip sonradan “Ben niye aldım ki bunu?!” diyebileceğim tercihler yapabilirdim – kendini tanımak da güzel şey :) Meydan bana kalınca, önce kumaşların fiyatlarını sordum. Sonra minik bütçeme göre ne kadar fazla kumaş alabilirim hesabına girip, her…

Bıraktım, Dağınık Kalsın

Geçtiğimiz Cumartesi güne “Google Friend Connect” uygulamasının bana tamamen veda ettiğini öğrenerek başladım. Aslında beklediğim bir gelişmeydi; hatta kendisinin 01 Mart itibari ile hokus pokus olacağı söylentileri vardı :) – daha önce de söylemiştim. Gitmeyince bir sevindirik olmuştum gerçi, söz verdiği tarihte kullanıma kapansaydı bu kadar çok kafama takmazdım sanırım. Ben eski Blogger kullanıcısı olduğumdan Üyeler listesinin web linkini yeni adresime yönlendirmiştim vakt-i zamanında; işte bu yüzden Google Amca’ nın beni gözden kaçırdığını düşünüp teknolojik bir mevzuya karşı galip geldiğime kendimi inandırarak gizliden gizliye sevinirken, son gülen iyi güldü ve Google amacına ulaştı. Geçen yıl yine Mart ayı idi; bu bloga taşınmıştım. Mart ayının uğursuzluğu mu artık bilmiyorum; yine benzer bir zamanda farklı bir bloglama sorunu ile karşı karşıya kaldım. Yalnız şu an enteresan olan bir şey var ki; o da ben taşınırken ne olur, ne olmaz diye Blogger üzerindeki eski blogumu silmediğim için beni izlemeye alanlar şimdi orada boy…

Yazmış… Kışmış… Cuma’ ymış…

Bugün güneş yüzünü gösterdi, çok şükür :) Gerçi camdan bakıp görüntüye aldansaydım halim haraptı; o ne soğuk öyle, sabah işe giderken dondum resmen… Aman yağmur-çamur olmasın da ben soğuğa razıyım; sarınır, sarmalanır, yine gezmelere giderim. O yüzden, mümkünse gökyüzünden aynı performansı yarın ve Pazar günü de göstermesini bekliyoruz :) Yalnız öyle zor uyandım ki bu sabah; hem haftanın yorgunluğu, hem benim dün çok geç uyumam derken adeta kendimi yataktan kazıdım ve uyandıktan sonra en az beş dakika göz kapaklarımın tam olarak açıldığına şahit olamadım :) Zaten çalışan insan için günün en zor dakikaları, yatakla bağımızı koparmaya çalıştığımız safhaya tekabül etmez mi? Dün neden geç yattığımı söylememe gerek yok sanırım; planım öncesinden belliydi. Eşim maçtan dönene kadar bilgisayar başında “Scrapbooking” konulu araştırmalar yapıp durdum. Hatta bilgisayarda açtığım klasörleri dijital kağıtlar, resimlerle doldurmakla çok meşgul olduğumdan bırakmış olduğunuz yorumlara dönüş bile yapamadım – bu haftaki yorumlarla topluca ilgileneceğimi bilesiniz ;) ‘ “Digital…

“Digital Scrapbooking” de Neymiş? : )

Gün geçmesin ki farklı birşeye heves etmeyeyim. Şimdiki konum da “digital scrapbooking”. İki gündür akşamları evde kendimi dijital kağıtlar, bantlar, resimler araştırıp bilgisayarıma kaydederken buluyorum. Öyle boş birşeyle uğraşıyormuşum hissi var ki yalnız içimde, zamanımı onlara harcarken hissettiğim suçluluk duygusunu tarif bile edemem :) Tam bilgisayarın karşısında üst üste duran kumaşlar ve fermuarlara öpücükler atarak yapıyorum bu işi hem de :)) En son gözlerim acırken bıraktığım resimlerde hâlâ aklım mesela… Arama motoruna birşey yazınca Google Amca’ nın karşıma çıkardığı tüm sayfalara bakmaya çalışma gibi bir hastalığım var benim :) Ya aradığım asıl şey 28. sayfada ise, ben 3. sayfada arama sonuçlarına bakmayı bırakır da onu kaçırırsam? :)) Ya da oralarda bir yerde daha güzeli var ve benim kendisini keşfetmemi bekliyorsa? {Elindeki ile yetinmeyi bilmeyen, gözü hep daha fazlasında, daha güzelinde olan insan modeli} Okuyup resimlere bakmakla iş hallolsa yine anlayacağım. Yeni bir kelime mi gördüm okurken, bilmediğim birşeyle mi karşılaştım;…

Bu Aralar; Yoğun, Yorucu, Yeni Meraklar Peşinde

Ne yoğun bir gündü… Ofiste sabah masama oturduğum andan mesai bitene kadar kafamı kaşımaya vakit bulamadım desem yeri… Pazartesi’ ler genelde telaşelidir de bugün daha bir başkaydı. Bazen sanki ipin ucundayım da, ben o ipi çektikçe iş geliyor, çektikçe iş geliyor… Bazen de oltamı sallamışım denize, saatlerce bekliyorum orda bir balık tutayım diye; yok ama nafile… Birer birer gelmiyorlar ki! Ya hep beraber geliyorlar aniden, davet filan beklemeden ya da küsüp gidiyorlar topluca… Hani bir ortasını bulsak fena olmaz. Ne nefes nefese çalışmaktan yanayım şu zamandan sonra ne de saate her baktığımda akreple yelkovanı bıraktığım yerde bulmaya tahammülüm var. Neyse, neyse, bir Pazartesi daha bitti, haftasonu da gelir elbet :) Gerçi o da göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor ya… Tıpkı geçen haftasonu onlarca fermuarlı cüzdan dikeceğim diye kendimi gaza getirip sadece bir tane dikmeye vakit bulabildiğim gibi :)) Mazeretim vardı gerçi bu kez; rahatsızdım biraz, uyumaya – büyümeye ihtiyacım vardı…

Taraftar Tokası : )

Bakmayın öyle taraftar filan dediğime… Benim futbolla uzaktan veya yakından bir alâkam yoktur. Evde bağlı olan Digiturk tamamen eşimin hizmetindedir ve futbol benim için arka plandaki bir gürültüden, beraberinde garip sesler çıkaran birkaç erkekten başka birşey değildir :) Eşim de zaten sarı-kırmızı severdir, bu tokayı da tahmin edersiniz ki hiç mi hiç beğenmemiştir :) Aman canım, niyetim bir takımı desteklemek değilken, tesadüfi denk gelen bu renk uyumundan da sorumlu olamam ya :) Hoşuma gitti; kestim, diktim işte… Renkleri uydu diye şimdi takıp bir de maça mı gideyim? :))

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme