Temmuz 2011

8 Yazılar Ana sayfaya dön
Aylık yazılar gösteriliyor Temmuz 2011

Kanaviçe mi?

Hıhhh, bir bu eksikti, değil mi? :)) Koyu bir merak içerisinde değilim şahsen… O kadar sabırlı olduğumu düşünmüyorum, belki de sabırsızlıktan çok vakit yetmezliği demeliyim :) Tuhafiyenin birinde bu kiti görünce alayım dedim, bir tane de benim duvarımda olsun :) Yaptım mı? Yoook, daha değil *-* Ama, benim çeyiz bohçalarının içinde çocukluğumda işlediğim şu kanaviçe panoyu bulunca “Vayy bee!” demeden edemedim :)) Nasıl yaptım, bilmem :) Bir yaz tatiliydi yanlış anımsamıyorsam. Belki de üç ayda bitirmişimdir :)) Sanırım çeyizim için benim yaptığım tek şey bu, sonra evlenmekten vazgeçmiş olmalıyım ki o zamanki aklımla, başka birşey yapmamışım :))) Annem de gelir, gider, söyler zaten: “Demet, nasıl yaptın sen bunu?” Gerçekten nasıl yaptım ben bunu? :))

Fırfırlı Bebek Külotu

Hani bebek cicilerine sardığım dönemde bir tane de sevimli külot almıştım süslemek için; hatırladınız mı :) İşte onu getirdim şimdi buraya; Tontiş bacaklı bir bebişe ne de güzel yakışır, değil mi? Özellikle popo kısmını hayal bile edemiyorum; siz edebiliyor musunuz :) Not: Bunu diktikten sonra öğrendim ki; eğer makinenin mekik kısmına farklı renkte ip yerleştirseydim, mesela siyah; iç kısmı siyah olacak, böylelikle dikişim daha temiz gözükecekti. Böyle de fena değil, nasıl olsa içte kalacak ama bir dahakine öyle yaparım. Siz de yaparsanız, aklınızda olsun ;) Bir de sanki arka kısımda bir yerde dikişi azıcık bozmuşum, alttaki penye tarzı bir kumaş olunca çok çekiştirmişim dikerken -uyurken dikersen :)) Siz yapmayın emi :)))

Temmuz Biterken…

Keşke; Hayatımızda birşeyler yolunda gitmediğinde, işin içinden çıkamadığımız durumlarda beş sene ileriye sarabilsek filmin bandını ama saçlarımızda en ufak bir beyaz dahi olmasa, sadece saçımızın modeli değişse mesela… Tıpkı Kavak Yelleri dizisinde olduğu gibi :) Anlamam; Neden bazı fotoğrafçılar düğün hikayesini çektikleri gelin için “Gelinim” derler de damada ”Damadım” demezler :) Nedir bu gelini bu kadar sahiplenme duygusu? Bırakın onu damada, o gün biri varsa gelini sahiplenecek o da damattır; yanlış mıyım? :) Kutlarım; Kendimi :) Bir ay boyunca kredi kartına elimi sürmeden onsuz yaşayabileceğimi ispatladım kendime. Paran yoksa harcayamamak ne kadar acı olsa da bir gerçek. Kendime motive edici bir not: Ama, beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldı, değil mi? :)) Elveda taksitli hayat… İsterim; Renk renk çiçekli, böcekli kumaşlar… En rahatından elbiseler dikeyim kendime, tiril tiril giyineyim şu sıcaklarda… Bir de olfa bıçağım olsun benim de; dümdüz keseyim kumaşı, elimde mezura ile saatlerce koşmayayım matematiksel hesaplar peşinde :))…

Yapılası Şeyler

Siz de yabancı hobi bloglarını gezdiğinizde kendinizden geçiyor musunuz? O kadar güzel fikirler, yapılası şeyler oluyor ki; hangi birini not edeceğimi bilemiyorum. Her gördüğümü de yapmak istiyorum ayrıca :) Mesela, şu yastıklardan; Kaynak Ya da şu anahtarlıklardan; Kaynak Veya şu eteklerden – ama kendime; Kaynak Keşke daha çok vaktim olsa… Olsa da uyku aralarında sayıklamasam :))

İnşaata da Başlarım Ben Yakında…

Dün akşam kucağımda dizüstü bilgisayarım; tam yeni yazımın fotoğraflarını düzenleyeceğim. Birden sarsılınca alttan altan, neye uğradığımı şaşırdım ve istem dışı olarak bilgisayarın kapağını kapatıp “Deprem oluyor” diye bir feryatla ayağa fırladım. Beni sakinleştiren eşim olayın psikolojisini atayım diye “Hadi bir hava alalım” dedi, sonra da başladı bana gülmeye. Aklına takılan, neden o esnada bilgisayarı kapatmaya çalıştığım olmuş. Çok düşünceliyim; Allah korusun, ev çöker filan tepeme, bilgisayarım açık bir halde gümbürtüye gitmesin, değil mi? :) Şimdi kendime güldüğüme bakmayın siz, o an panikleyince insan ne yaptığını bilmiyor ki… İzmir’ de depreme alışmış bir bünyemin olması gerekirken hala her hissettiğim sarsıntıda dizlerimin bağı çözülüyor. En güzeli hissetmemek aslında; o zaman birilerinden duyduğunda sanki uzak bir yerlerde deprem olmuş da haberleri dinliyormuşsun gibi geliyor… Daha az tedirgin edici hiç değilse… Bir keresinde hiç unutmam, İzmir’ de iken bir deprem olmuştu da –gerçi orda sürekli sallanıyordum- sabah ofiste ayaktayım, elimde bir bardak çay var,…

Hobi Odamın Yeni Yüzü

Hobi odamın görünümünde ufak bir değişiklik yaptığımı söylemiştim; aslında aylar oldu ama bir türlü odamı derleyip toplayıp karşınıza çıkaramadım. Gerçi hobi odası dediğin dağınık olur, değil mi? :) En azından ben dağıttıkça içimdeki yaratıcılığı keşfeden biri olduğumu düşünüyorum *-* Ama bazen de toplamak lazım sanırsam :)) Çünkü neyin nerede olduğunu bilmeden ortaya birşeyler çıkarmak da oldukça güç oluyor. Zaman zaman köklü temizlik yaparım bu odada; fazlaca ıvır zıvır dolu olduğundan düzenli olmaya çok müsaade etmese de yine de kendimce rahat rahat hobilerimle meşgul olabileceğim bir ortam yarattığıma inanıyorum :) Hatırlayanlar olacaktır; öncesinde odada bir adet tek kişilik yatak mevcuttu. Ancak oda çok küçük olduğundan bana hareket serbestisi vermiyordu. Ağlayıp sızlanmalarım sonucu bir gün nasıl olduysa eşimi ikna ettim ve Ikea ürünü monte ettiğimiz bu yatağı yarım saat içerisinde hokus pokus yaptık :)) Merak etmeyin, henüz çöpe gitmedi ama bu oda bir taşınmayı daha kaldırmaz, onu yeni eve götürmeyi hiiiç düşünmüyorum,…

Pazar Misafiri

Çalıştığım için misafir ağırlayabildiğim günler kısıtlı oluyor; genelde Cumartesi ya da Pazar. Zaten haftasonuma sıkışan misafir yemeğe de geldiyse ben hobi odasının kapısını ikinci bir emre kadar kapalı tutarım :) Hal böyle olunca, o hafta için bloguma ekleyebileceğim yeni bir projem genelde bulunmaz. Zor günlerim için sakladığım fikirlerim de pek olmaz kıyıda köşede, ne yaptıysam hemen fotoğrafını çeker, paylaşırım mutlaka. O yüzdendir ki çoğu zaman siz gece uyurken ben yazı yayınlarım, sabahı bile bekleyemem yani, o derece :)) Misafir diyordum, değil mi? Geçtiğimiz Pazar günü yemeğe davetli misafirlerimiz vardı, evet. Ben de o haftasonu mutfağı hobi odam ilan ettim; fırınım dikiş makinesi, dolaptaki sebzeler kumaşlarım oldu. Bu kez başladım onları süslemeye :) Görsellik tutkusu bir yerden yapışınca insanın yakasına, hayatının her alanına işliyormuş; onu anladım. Göze hitap eden bir aksesuar tasarımı ya da bir kıyafet, yine göze hitap eden bir tabak yemek ya da hazırlanmış bir yemek masası olabiliyormuş. Mutfakta…

Bir Sürahi Boncuk

İnsanın çevresinde incik-boncukla haşır neşir yakınlarının olması güzel şey. Benim adıma ne kadar iyi olsa da aynı durum onlar için geçerli değil tabii :) Dilimden pek kurtulamazlar da: “Eee, hani bana boncuk getirecektin?”, “Çöpe atılacak olan parçalar varsa atmayın. Sen köşede tut onları, bana ver. Ben mutlaka onları kullanacak yer bulurum :)”, “Çeşit ayrımı yapmıyorum, herşey olabilir; inci, cam boncuk, taşlar,…”, “Kenarı kırık olsa da olur, fark etmez; ben bulurum onlara bir hal çare”,… Söylemlerim böyle uzar, gider… Sonra öyle bir poşet ulaşır ki elime, evdeki bir sürahiyi doldurur :)) Tasarladığım aksesuarlarda inci kullanmayı çok sevdiğimden, arkası düz olan incilere ayrı bir sevinirim; bunları silikonla kumaş, keçe üzerine yapıştırmanın kolaylığı bir yana, sağlamlığı ayrı bir tatmin eder beni. Silikonla ufak tefek parçaları yapıştırmak zorunda kaldığım zaman, birkaç dakika kurumasını bekler, sonra parçaları sabitlediğim yerden tutup çekerim, testi geçerlerse ne ala, yoksa çöpü boylarlar :)) Ben incilerimi okşarken, farklı bir poşetin…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme