Haziran 2011

8 Yazılar Ana sayfaya dön
Aylık yazılar gösteriliyor Haziran 2011

Bir Bilezik, Bir Etek

Parmaklarım gibi bileklerim de ince olduğu için kendime uygun bilezik bulmakta zorlanırım. Hatta yaz geldiğinde şıkır şıkır rengarenk halka bileziklerden takmak isterim hep ama hiçbir zaman istediğim ebatta bir bilezik bulamam. Hatta mağazaların aksesuar bölümünde ilk olarak bilezikleri dener, hayal kırıklığı ile yerine bırakırım hepsini :)) Ben tam ümidi kesmiştim ki; İzmir’ e gittiğimde bir bijuteride tam da benim bileklerim düşünülerek yapılmış plastik bileziklere denk geldim. Çocuk bileziklerinin bir büyüğü diyelim *-* Gözüm dönmüş olmalı, sanırım 12 tane almışım :))) İşte öncesi ve sonrası ile yeni bileziğim: Bu arada, siz bakmayın dün fiyonklu eteğin kendini beğenmiş tavırlarına. Benim diktiğim iki numaralı bebek eteğinin de yeri bir başkadır :) Sadece sizlerle paylaşmayı atlamışım, hemen fırsat bildi bu boşluğu tabii :)) Siyah tül üzerine sarı renkli ince kurdele dikerek, içi astarlı, beli lastikli yaptığım basit bir çalışma yine :) Neden sürekli bebek eteği diktiğime gelince; sadece kumaşların ziyan olmaması için :) Evde…

Bilinmeyen B E N

Tatlı blogger arkadaşlarımdan “Herşeye Rağmen Hayat Güzel” blogunun sahibesi beni mimlemişti. –Miş’ li geçmiş zaman dili kullanıyorum; çünkü üzerinden epey zaman geçti; ancak ilgilenebiliyorum. Mimin konusu; hakkımdaki 7 gerçek. Sayıyı tutturur muyum, bilemiyorum ama hele bir başlayalım bakalım :) 1 – Kesinlikle mayonez yiyemem. En az 10 senedir bir kere dahi ağzıma mayonez sürdüğümü hatırlamıyorum. Fast food tarzı yiyecek satan yerlerde hamburger içine mayonez ya da mayonez karışımı olan bir sos eklenmemesi konusunda katı uyarılarım vardır. Ola ki siparişi alan bu önemli uyarıyı atlarsa acımadan hamburgeri iade ederim :) Normalde dışarıdan aldığım yiyeceklerle ilgili -içinden böcek çıkmadıkça- başka hiçbir konuda kapris yaptığımı bilmem, ama söz konusu mayonez olunca midem kaldırmıyor. 2 – Düğünlerde oynamam; buna daha önce bir yazımda değindiğimi hatırlıyorum – olsun, bilmeyenler de öğrensin *-* Aslında oynayamayacağımdan değil, sadece kalabalık içerisinde müzik eşliğinde tepinmekten hoşnut olmadığımdan (biraz utangacım sanırım *-*) ve bu konuda üzerime fazla gelen aile büyüklerini…

Fiyonklu Bebek Eteği

Abilerim, Ablalarım; Ben Demet Abla’ nın elinden çıkan 3 numaralı eteğim :) Hişşt, çaktırmayın; bir ve iki numaradan daha çok sevdi beni ♥ ♫ İki numaralı eteği dikeli iki hafta oluyor ama daha fotoğrafını bile koymadı buraya :) Ben daha dün katıldım aralarına onların amaa içlerinde en havalısı benim :)) Biliyorum, biliyorum yerim ayrı; çünkü Demet Abla’ nın rengi mor *-* Ve Demet Abla beni uzun uzun sevip diğer eteklerin üzerine astı, hihohoo :D Ama aramızda kalsın; dördüncü etek benim havamı bastırırsa sultanlığım uzun sürmeyecek ve korkuyorum, çok korkuyorum hem de; çünkü hislerimde yanılmam :))

Hediye Kutusunun İçindekiler :)

Bu haftasonu yine dikiş makinesi ile haşır neşir olduk :) Ama bir farkla; bu kez diktiğim tüm keseler hediye etkinliği içindi *-* İşte son diktiklerim: En süslüsü, en miniği bu kese oldu :) İçine bozuk paralarınızı atabilirsiniz ;) Bunun da adını “çizgilerin dansı” koydum *-* Bunda aplike yapmaya çalıştım :) Müthiş kelimesini hak etmese de ilk göz ağrım *-* Ve sanki şekillerin kenarlarında düzgün olmayan dikişlerle modeli öyleymiş gibi bir izlenim yarattı; ben sevdim onu :) Zaten sevmesem hediye kutusuna giremezdi :)) Bu da yine Ikea kumaşlarından diktiğim kese. Bununla da astar dikmeyi deneyimledim ve başardım :) Keselerimiz bir araya toplanır ve kutunun içindeki diğer arkadaşlarının yanına yollanırlar :) Bunlar da kutunun içine önceden girmiş aksesuarlar. Kendilerini hatırlayacaksınız :) Ve tüm ciciler hediye kutusunun içine girer :) Merakla yanlarına yeni arkadaşları gelecek mi diye beklerler :)) Onlar beklerken siz de bu kutunun içindekileri kazanmak isterseniz şu yazıma göz atmanız yeterli…

İzmir Seyahatim | İkinci Gün

Aslında bu yazıyı dün gece hazırlamıştım ancak ne olduysa yazım puf oldu :) Uzun yazılarımı önce Notepad ya da Word’ de hazırladığım için yazdıklarımı kaybetmedim neyse ki ama fotoğraf düzenlemelerini baştan yapmak gözümü korkuttu. En iyisi sakin kafa ile yazımı tekrar oluşturayım dedim :) Eeveett, nerde kalmıştık… Pazar günü İzmir’ in sıcağını unutup kendimi bir hevesle sokağa attım. Torbalı’ dan başlayan kısa gezim Sarnıç’ ta hızlı tren ile tanışmamla devam etti. İstanbul’ daki metrobüs gibi birşey, adını değiştirmişler sadece :)) Alsancak’ a yarım saatte ulaştım ama; büyük fark :) Eskiden neredeyse her gün adım atmadan geçmediğim Kıbrıs Şehitleri Caddesi ile iki yıl sonraki buluşmam bana kendimi garip hissettirdi. Sanki dün oradaymışım da bugün yine gelmişim gibi… Pek değişiklik yoktu cadde üzerinde. Birkaç yeni mağaza, restoran dışında herşey aynıydı. Yalnız hava o kadar sıcaktı ki; annemle mola vere vere bir hal olduk. Bol mola; bol su, bol çay, bol soğuk içecek…

Hediye Zamanı

Uzun zaman oldu çekiliş yapmayalı, değil mi? En son hediyelerimizi 14 Şubat Sevgililer Günü vesilesi ile vermiştik. Araya blogların yasaklanması, benim Wordpress’ e taşınmam, akabinde çoğu izleyicinin izleme sütununda yazılarımın güncellemelerinin gözükmemesi gibi sorunlar girince tüm planlar altüst oldu. Yapılacaklar listem kabardı, kabardı ve hala yapamadığım birçok şeyle beraber artık herşeye yetişemeyeceğimi kabullenip hayatı biraz daha ağırdan almaya başladım :) Listemde yer alan diğer maddeler bekleyedursun, Demetoloji olarak isim değişikliğine geçtiğim günden bu yana yapmayı planladığım hediye etkinliğimi daha fazla ötelemek istemedim. Önce her zamanki gibi “Ne Hediye Versem?” diye düşündüm durdum. Hem diğer yaptıklarımın benzeri olmasın, hem de hediyesiz geçen aradaki zaman açığını kapatırcasına dolu dolu bir hediye kutusu olsun istedim. Derken elime cici bici bir kutu geçti ve “Buldum” dedim. Bu kutuyu dolduracağım işte! İlk başta daha önceden yaptığım (kesinlikle kullanmadığım) aksesuarlarımdan birkaç tane yerleştirdim kutunun içine. Zaten uzun süredir beni takip edenler, onları hatırlayacaktır ;) Aklıma geldikçe…

Beklemediğim Bir Şey Oldu :)

Hani ben geçenlerde evrenden bana bir güzellik yapmasını istemiştim, sonra başıma türlü türlü aksilikler gelmişti. Ben de bunu evrenin mesajımı yanlış yorumlamasına bağlamıştım :) Meğer öyle değilmiş; evren siparişi hazırlıyormuş tam da o esnada. Pazartesi günü yaşadıklarımının siparişimle uzaktan yakından bir alakası yokmuş. Benim siparişim biraz gecikmiş sadece. Ah ne mutlu etti evren beniii… *** Pazar günü Twitter’ da yazdıklarımı yineliyorum; “Bir güzellik istiyorum evren senden yarın. Şaşırt beni, beklemediğim birşey yap. Olamaz mı yani?” *** Beklemediğim birşey istemiştim. Ve yazarken de inanın hiçbir maddi beklenti içerisinde değildim. Hoş bir sürprizdi sadece olmasını istediğim. Şeklini filan çizmedim. Birşey olsun dedim; yüzümü gülümsetsin, içimi ısıtsın, “Vay bee, hayatta bunlar da oluyormuş” dedirtsin bana… Dedirtti. Evet, bugün dedirtti. Beklemediğim bir şey oldu, arkadaşlar. Hem de hiç beklemediğim birşey :) Hani bir yazı yazmıştım ben evvel zaman içinde :) Çok da geçmedi aslında üstünden; daha kitap en çok satanlar listesinde tırmanışta *-* Aykut…

Hayat En Güzel Hediye

Zaman zaman hediye tercihlerimde başvurduğum Paşabahçe’ ye, bana hayatın en güzel hediye olduğunu hatırlattığı için teşekkür ederim. Ve tabii Babalar Günü için aldığım bir tane kupa bardağı bile böyle özenli paketleyip işlerini layıkı ile yaptıkları için…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme