Çılgın “English Home” İndiriminden :)
Bu zamana kadar neden sadece vitrinine bakmakla yetinmişim ki… Meğer içeride ne güzel şeyler varmış uygun fiyatlı… İki al, bir öde; etiketin yarı fiyatı indirimleri beni benden aldı :)) Ve tabii yumuşak renklerde, minik çiçek desenlerinin de hakkını yememek lazım :) E madem tüm şartlar hazır; yaklaşan bahardan evim de nasibini almazsa olmazdı, değil mi? Favorim olan bu bardak altlıklarına ilk görüşte vuruldum, ilk seferde olmasa da ikinci kez gittiğimde dayanamayıp sepetime attım :)) Çiçekli, kelebekli yastık kılıfları ile evime renk geldi vallahi… Yastıklara uygun renkte aldığım runner ile kombinasyonu yakaladım sanırım, biraz da duvarlara yeşilli birşeyler serpiştirirsem sanırım evim baharı karşılamaya hazır olacak :) Not: Bu mutfak eldivenlerine ne demeli peki? Gerçi her ne kadar en küçük bedenini bulamasam da :p
Bu Aralar…
Eski blog yazılarımı buraya aktarmak tahminimden uzun sürecek sanırım, şimdiki zaman içerisinden bir ses vereyim dedim. Meğer ne çok yazmışım; düzenle, kopyala, yapıştır; bitecek gibi gözükmüyor :) Blogger’ dan Wordpress’ e içe aktarma başarısız olunca, bu görevi bizzat kendim üstlendim ama başlayınca tabii bir blog deryasının içinde kayboldum :)) Eski blogumdaki tüm yazılarımı buraya aktarmayı düşünmüyorum zaten; genel duyuru, haberler, havadan-sudan konuştuğum o günün güncelliğini koruyan yazılarımı pek taşıma taraftarı değilim; sanki önemini kaybetmiş gibi geliyor artık… O yüzden, daha çok genel değerlendirmeler içeren ve hayatımda önemli olduğunu düşündüğüm, unutmak istemediğim olayları buraya taşımaya özen gösteriyorum. Hele ki aksesuar tasarımlarımın biri bile taşınmadı daha buraya; kara kara onları nasıl aktarabileceğimi düşünüyorum :)) Bir süre böyle koliler dağınık olacak siz çaya, kahveye geldiğinizde; çekinmeyin ama oturuverin bir kolinin üzerine, yabancı değilsiniz nasıl olsa ;) Koli deyince; aklıma babetler geldi. Şu an iki koli kadar yeni babet süslenmek için beni bekliyor da…
İçtenlikten Yoksun Paylaşımlar…
Bu yazı, 31.10.2009′ da yazılmıştır. Keşke arkalarından konuştuklarınızı yüzlerine de söyleyebilseniz… Keşke yüzlerine söyledikleriniz de içinizden gelse… Neden dürüst olamıyor ki bu insanlar? Göz göre göre yüzlerde saçılan yapmacık gülücükler, sırtlarında taşıdıkları gereksiz kamburlar niye? Ne faydası var ki bunun insanlara? Sizi özünüzden uzaklaştırmaktan başka ne işe yarıyor bu ikilik? Son zamanlarda o kadar çok gözüme batıyor ki tutarsız davranan insanlar… Tavırlarından hoşlanmadığın bir insanın ardından konuşup sonra onunla can-ciğer kuzu sarması olmak niye, anlayamam bir türlü… Joker olarak ellerinde bulunduruyorlar sanırım… Yarın işi düşerse çalacak bir kapısı olsun istiyor diye düşünüyorum… Ama yalan dolanla, ikiyüzlülükle oluşturduğunuz paylaşımlar içinde yarın o kapıyı çalsanız ne olur, çalmasanız ne olur? Sizin içten yaklaşmadığınız bir insanın size içten yaklaştığına nasıl güvenebilirsiniz? Hımm… Belki bu da sizin için önemli değildir… İçtenlikten yoksun ilişkiler içinde sürüp gitmek nasıl olsa sizin tarzınız… Ama yine de geçip giden hayatınızda daha kaliteli paylaşımlarınız olmasını dilerdim. Hiç yoktan donuk…
İzleyici Listenizi Yeni Alan Adınıza Taşımak
Sanıyorum tüm blog yazan arkadaşlarımın korkulu rüyasıdır bu; onlarca emekle, sabrederek genişlettiğiniz çevrenizi yitirmek, arkadaş listenizi, okuyucularınızı kaybetmek. Açıkçası blog erişimi yasaklandığında benim böyle birşeyden haberim yoktu, zaten bu zamana kadar blogspot uzantılı adreste kalmamın sebebi de daha önce de dediğim gibi orada kurduğum düzen, arkadaşlık ilişkileri idi. Erişim yasağı gelince artık daha fazla kaybedecek birşeyim olmadığını düşünerek ver elini “.com” dedim :) Düne kadar izleyici listemi taşıyabileceğimi bilmiyordum, aslında kulağıma gelen ufak-tefek kırıntılar vardı ama araştırmalarımdan sonuç elde edememiştim. Dün rastlantı sonucu yabancı bir kaynakta gözüme çarpan bir açıklama ile bende ışık yandı ve kimseyi uzaklarda bırakmadan yeni evime taşıdım :) Öyle mutlu oldum ki anlatamam… ” Eee, bize de anlat da biz de mutlu olalım” dediğinizi duyar gibiyim :)) Bugün gerek twitter’ da, gerek e-mail adresime gelen maillerde bu noktada muzdarip olan o kadar çok arkadaşım olduğunu gördüm; ki bu noktaya değinmek farz oldu :) Bulduğum yabancı kaynakta…
Kendi Alan Adında Blog Yazmak
Blogger’ a olan erişim yasağı ne yazık ki hala devam ediyor, Twitter’ da bugün gözüme çarpan sular idaresi benzetmesi de çok yerinde bir tabir olmuş; bağlantı bir gidiyor, bir geliyor… Çok can sıkıcı, moral bozucu bir durum olmakla beraber köşeye çekilip durumun düzelmesini beklemek ya da sorunla mücadele etmek sizin tercihinize kalıyor; ki eğer siz de benim gibi geçici çözümlerle ayakta kalmak istemiyorsanız kendi alan adınızda yazmaya başlamanız pekala sizi daha mutlu edebilir :) Birkaç arkadaşımın sorusu üzerine kendi alan adında blog yazmakla ilgili bir bilgilendirmede bulunmak istiyorum. Ancak konuya girmeden şunun da altını çizmeliyim; ki ben de işin bu kısmını yeni yeni öğreniyorum, evet belli bir bilgi birikimim olduğu muhakkak ama yine de öğreneceğim bir yığın şey var. O nedenle, bu sorun ancak bu şekilde çözülür, başka yolu yoktur gibilerinden bir iddaa içerisinde değilim kesinlikle, sadece sizlerle deneyimlerimi paylaşmak ve bu yola baş koymuş ama nereden başlayacağını bilemeyen arkadaşlarım…
İstanbul’ da Karlı Bir Gün
Bahar geliyor derken kara kışa teslim olduk sanırım… O ne soğuk öyle son iki gündür… Bir yandan rüzgar, bir yandan sulu kar derken iliklerime kadar işleyen soğuğun tek güzel yanı şehre inen beyaz büyü sanırım; ağaçların dallarında, evlerin çatılarında az da olsa biriken kar taneleri insanın yüzünü gülümsetmeye yetiyor da artıyor… Bu sabah işe giderken soğuktan titreyen ellerime, işe yetişme telaşıma ve bitmeye ramak kalmış fotoğraf makinamın şarjına inat fotoğraf karesine girmeyi başarabilmiş güzellik… Ve aklıma gelmişken, geçen sene yazdığım günün anlam ve önemine uygun bir yazımla bugünü noktalıyorum; hatırlayanlar olacaktır… Kar yağıyor; pamuk gibi… Bazen ince ince bazen dolu dolu… Kendimi küçük cam fanusun içinde kardan adamla dans ediyor gibi hissediyorum :) Dışarısı ne kadar soğuk olursa olsun, seviyorum ben karı, hele de camın önünde izlemesi, ne keyifli… Huzur veriyor insanın içine beyaz renk ve o kar tanelerinin usul usul gökten indiğini görmek… Aslında bu zamana kadar çok fazla…
Hoşgeldiniz
Yeni evimin mutfağında ilk gün… Misafirlerimiz de gelmiş birer, ikişer… Hoşgeldiniz dostlarım! Sizleri tekrar görebilmek ne güzel; çok özlemişim vallahi… Kısa aralıklarla verdiğim sesleri saymazsak neredeyse on gündür yazmıyorum, daha doğrusu yazamıyorum… Öyle alışmışım ki yazmaya, duygularımı, düşüncelerimi yazarak paylaşmaya; elimden kalemim, kağıdım alınınca soluksuz kaldım sanki… Şunu da o kadar iyi anladım ki; ben blogumdan, sizlerden besleniyor, ilhamımı buradan alıyormuşum tamamen… Yazmak, okumak ve tasarlamak birbiri ile içiçe, birbirinden ayrılmaz parçalarımmış benim… Fotoğraf bile çekmedim şu son bir haftada, inanır mısınız… Çok yazık çok… Eminim sizler de benimle benzer duyguları paylaşıyorsunuz; içinizden bir parçanız kopmuş gibi, yaşantınızda büyük eksiklik hissediyorsunuz… Hele zaman zaman açılan Blogger kumanda paneli yok mu; içinizdeki ümidi alevlendirdiğinde aniden kapanıverince suya düşen hayallerimiz, şiddetli bir depremden sonra her an yıkılacak evimize koşa koşa girip değerli birkaç parça eşyamızı alıp geri kaçar gibi davranmamıza sebep oluyor ister istemez… Hayatımıza kendi kararımız ile dahil ettiğimiz ancak tarafımızdan…