Şubat 2011

8 Yazılar Ana sayfaya dön
Aylık yazılar gösteriliyor Şubat 2011

Blog Yazılarınıza Link Vermek ve Daha Fazlası

Sevgili Sihirli Değnek – Çokoprensin Tutkunu blog yazılarımız içinde eski yazılarımıza nasıl link verdiğimizi çözememiş ve bu konuda yardım istemişti. Yorum hanesinde anlatmak zor olacağından, birkaç görsel ile anlatımı buraya taşımak ve bu vesile ile blogger dünyasında yeni olan arkadaşlarımıza da faydalı olabilecek birkaç noktaya değinmek istiyorum. Öncelikle blogunuzun güncellenmiş düzenleyicide yayın yaptığından emin olun yalnız; çünkü anlatımım onun üzerinden olacaktır. Şu şekilde ihtiyacımız olan kontrolü yapabilirsiniz;Ayarlar > Temel > Genel AyarlarAdım adım anlatmak gerekirse ;Adım 1 – Kayıtlarınızı oluşturduğunuz bölüme “Yeni Kayıt” sekmesine tıklayarak ulaşın ve yayınlamak istediğiniz yazınızı yazın.Adım 2 – Yazınız içerisindeki hangi kelime ya da kelimelere tıklanarak farklı bir linke ulaşılmasını istiyorsanız, o kısmı mouse ile seçin.Adım 3 – Yazı yazdığınız bölmenin üst kısmında “Bağla” diye bir sekme göreceksiniz. Ona tıklayın. Dikkat: Adım 2’ de seçmiş olduğunuz kelimeler hala seçili olmalı; aksi takdirde link bağlama işleminiz başarısız olacaktır.Adım 4 – Bağla sekmesine tıkladıktan sonra blogger size bir web adresi…

Kurşun Kalem Gibi Olabilmek

Kişisel gelişim sitelerinden birinde gözüme çarpan bu yazı, insan hayatının kurşun kaleme benzeyen yönlerini çok güzel dile getirmiş; sizinle de paylaşmak istedim. Keyifli vakit geçirmenizi dilerim.———————————————————–Büyükbabasının mektup yazışını izliyordu. Birden sordu: “Bizim başımızdan geçen bir olayı mı yazıyorsun? Benimle ilgili bir hikâye olma ihtimali var mı?” Büyükbaba yazmayı kesti, gülümsedi ve torununa şöyle dedi: “Doğru, senin hakkında yazıyorum. Ama kullandığım kurşun kalem yazdığım kelimelerden çok daha önemli. Umarım büyüdüğünde bu kalemi sen de seversin” Çocuk kaleme merakla baktı ama özel bir şey göremedi.”İyi ama bu kalem benim hayatımda gördüğüm diğer kalemlerden hiç farklı değil ki!” “Bu tamamen nesnelere nasıl baktığınla ilgili. Bu kalemin beş önemli özelliği var ve sen de bu özellikleri kendinde benimseyebilirsen hep dünyayla barışık bir insan olursun. Birinci özellik: Harika şeyler yapabilirsin ama attığın adımları yönlendiren bir el olduğunu asla unutma. Bizim için bu el Tanrı`dır ve her zaman kendi kudretiyle bizi o yönlendirir. İkinci özellik: Zaman…

22.Şubat.2011, Salı Gününde Ben…

Uzun zaman sonra oje sürdüm tırnaklarıma :) Eşim şaşırdı hatta; “Sen oje sürmezsin ki” dedi :)) Yoo, aslında çok severim ben ojeyi, en koyu mavisinden deli pembesine, uçuk tonlarına kadar renk renk ojelerim vardır benim… Eskiden daha çok sürerdim, nedense sonradan vakitsizlikten ojelerimi kapalı kutularda unutmuştum. Sürekli klavye başında birşeyler yazdığım için hem iş, hem özel sebeplerden; uzun tırnaklar rahatsız eder oldu, ben de bir kestim tırnaklarımı, sonra oje-moje hak getire :)) Ben evlendiğim gün tek tırnağımın ucundaki oje soyuldu diye bir hışımla bütün ojeleri tırnaklarınlarından çıkaran, yenisini de kuaförün ısrarlarına rağmen sürdürmeyen, nikah defterine imzayı ojesiz atan gelinim :)) Gerçi, çok da birşeyim eksilmedi hani :D Hal böyle olunca, o gün bile tırnağımda oje göremeyen eşim dün gece ojenin fırçası ile haşır neşir görünce beni, şaşırdı ister istemez :) Galiba ojeye olan aşkım tekrar depreşti :))Belki de bugün giydiğim yeni mor çorabımın etkisiydi tırnaklarımı renklendirmeme sebebiyet veren… Zaten yeni birşey…

Sevimli Babetler – Hepsi Bir Arada

24 numaralı sevimli babete ilişkin paylaştığım yazımda da belirttiğim gibi bugün itibari ile sevimli babetlerin hepsi görücüye çıkmış oluyor :)Toptan olarak satın aldığım değişik numaralardaki üç renk (turkuaz, krem ve pembe) babet süslendi, püslendi; şimdi sahiplerini bekliyor :)Şöyle genel olarak tüm sevimli babetlere göz atacak olursak; Geçen sene süslediğim bir grup babete ise buradan ulaşabilirsiniz; ki onların içlerinde satılanlar ve kırmızı hediye çekilişine bahis olan bir babet mevcuttur.İlerleyen günlerde talebe göre yeni babetler süsleyebilirim. Özel olarak aradığınız süslü bir babet varsa da benimle iletişim kurmanızda hiçbir sakınca yok :)

Korkularımın Kazanından Hayallerimin Yelkenine…

Bilir misiniz; zaman zaman geceleri ölüm korkusu yaşarım ben… Gece ile beraber olumsuz duygularım harekete geçtiğinden mi bilmiyorum ama sanırım yaşadığım bu duyguda yıllar önce aniden babamı kaybetmemin etkisi de büyük…Liseye yeni başlamıştım, Ağustos’ un son günü, gece saat 01.30 civarıydı, hiç unutmam. Yan odadan duyduğum hırıltılar giderek yükseldiğinde annemin feryatları ile gözümün önünde çaresizliğin resmi çizilmişti saniyeler içinde… Bir geceden bana kalan ise; o günden sonra uykusunda nefes alamadığını düşündüğüm kim varsa onu telaşla uyandırmak olmuştu…Ne zaman sol kolum ağrısa zaten, kalbimle ilgili endişeye kapılırım. Kendi kendime ortada hiçbirşey yokken kriz geçireceğim hissine bile kapılırım bazen… Babamı beklenmedik bir anda kalp krizi sebebi ile kaybedince, üstüne iki sene önce de annem kalp krizinden hastahaneye kaldırılınca (çok şükür, ona birşey olmadı) kendimi psikolojik baskı altında hissetmeye başladım. Zaten hareketsiz, stres altında bir yaşantımız var; bir de üzerine bu olasılıklar eklenince her sol kol ağrısında doktorun kapısını çalmamak işten değil…Aslında benim korkum sadece kalple alakalı…

Alaçatı’ dan…

Alaçatı’ nın benim için yeri çok farklı; İzmir’ e yakın olması bir yana, blog serüvenine başlamamda etkisi çok büyüktür :) Beni uzun zamandır takip edenler bilirler; bundan iki yıl önce Garanti Emeklilik’ in Hobimle Mutluyum çerçevesinde düzenlediği blog yarışmasında aldığım derece ile iki günlük Alaçatı tatili kazanmıştım :)O zamanlar ciddi ciddi blog yazarlığım yoktu aslında, ben daha çok takı tasarlıyordum… O günlerde nereden estiyse; Google’ a “hobi+yarışma” yazarak arattığımda karşıma çıkan bu yarışma aslında hayatımın akışını derinden değiştiren bir adım oldu; ki ben o tatile gidip geldiğim günden beri blog yazıyorum :)Blog arşivimi kurcaladım da; Alaçatı tatilimize ilişkin minik bir kolaj paylaşmışım sizinle zamanında. Tekrar yazmaya başlamamın mimarı bu tatile ilişkin birkaç fotoğrafımızı daha taşımak istedim blogumun sayfalarına. Bu kış soğuğunda Alaçatı’ yı aklıma getiren ise, aksesuarlarımın bir kısmını yaz sezonunda Alaçatı’ da satışa sunacak olan Blaef Butik’ tir :)Biz gelelim tatil fotoğraflarına;Kaldığımız otelin adı, Solto Alaçatı Otel’ di. Bundan iki sene önce…

♫ Yeni Ayakkabılarım ♪.,. ♥

Bugün Beşiktaş’ a gittik; şu malum tozlukların üzerindeki alarm cihazını söktürmeye :) Adil Işık’ ın kapısından içeri girince alarmla beraber ötmek biraz rahatsızlık verse de; hırsız damgası yemeden hallettik neyse ki :D “Affedersiniz, kasiyer arkadaşımız unutmuş” diyerek o gıcık sesten kurtardılar beni :))Demiştim ya, Beşiktaş’ a kadar gitmesek de olurdu ama bahane benimki, gezmek için tabii ki :) Adil Işık’ ta işimizi halledince eşimi o ayakkabıcıdan bir diğerine sürüklerken içime sinen siyah bir topuklu buldum – ne zamandır arıyordum laf aramızda :) İşyerinde giymek için baktığımdan çok yüksek topuklu olanlara içim gitse de birkaç kez giyip hevesimi aldıktan sonra rafa kaldıracağımı bildiğimden onlara hiiiç yanaşmadım. Bu ayakkabılar hem ayakta zarif duruyor, hem de çok yüksek topuklu değil; fiyatı da uygundu; 50 TL – Beşiktaş Çarşısı’nda bir ayakkabıcıdan aldık. Ayakkabıcının dediğine göre bu model Türkiye’ ye bu Cumartesi gelmiş, çok fazla görebileceğim bir model değilmiş :) Aslında ben daha önce bir yerde görmüştüm bu ayakkabıların…

Bir Beşiktaş Alışverişi :)

Bu sabah dişçi ile randevum vardı; neyse ki sondu ve kanal tedavisi bugün itibari ile tamamlandı :) Şükürler olsun! Artık ağzımın diğer yarısını da kullanabiliyorum!! Şu son bir ay dişimin önemini o kadar iyi anladım ki; 29 senelik ömrü hayatımda ilk kez dişine dolgu yaptıran ben tedavi boyunca ağzımı aralıksız açık tutmanın ne felaket birşey olduğunu an be an kayıtlara geçirdim… Ahh, ahhh… Ömrümden ömür gitti resmen… Allah herkesi beterinden korusun!Gittiğim hastahane (Dentistanbul) Beşiktaş’ ta olunca dişime kavuşmanın verdiği mutlulukla kendimi Beşiktaş Çarşısı’ na attım sonra :))İlk girdiğim mağaza Adil Işık oldu, aynı zamanda da sonuncusu :)) Çünkü ben dokunduğumu almaya başladığımı hissettiğim an, elimde koca bir poşetle mağazayı terk ediyordum ve çiseleyen yağmuru da bahane edip hemen evin yolunu tuttum :)Aslında bu yazının başlığı “Bir Mor Alışverişi” olmalıydı; çünkü elim hep birbirine yakın tonlara gitti bugün… Kasadaki bayanlar da “Aaa, ne güzel renkler almışsınız” deyince “Mor benim rengim” deyiverdim…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme