Bir Pazar Akşamı…
Günün en sevmediğim saatleri… Pazartesi gününe saatler kalmış, daha mesaiden bir saat bile yiyememişiz, kendimizi avutacak tek bir tesellimiz bile yok. Acı gerçek; tam 5 gün aralıksız koşturma; sabah 08.30 – akşam 18.00! Oysa öğrencilik ne güzeldi… Geceleri saatimi kurup sınava çalışmak için uyandığımda bu cümleyi bir gün kullanacağım aklımdan bile geçmezdi :) Her ne kadar dersten kaytaran bir öğrenci olmasam da özgür olmaktı sanırım cazip olan, derslere girmeme lüksünün benim elimde olması… Sanırım insana bu bile yetiyor bazen; o işten sorumlu ama bir anlamda serbestinin olması; yaparsan da yapmazsan da sonuçlarına katlanacaksın.İş hayatında öyle mi peki? Haftanın beş günü -hatta bazen altı gün- bir masada sabit olarak oturup aynı işi yapıyorsunuz, ben bu derse girmeyeyim deme lüksünüz yok yani :D İsterseniz deneyin; anında başka okula postalarlar :))Ahh, ahhh… Pazartesi sendromu işte; insana gençlik yıllarını özletiyor *-* Çocukluk mu demeliydim :pBu haftasonu genelde evdeydim. Genelde diyorum; çünkü dün dişçi ile randevum için dışarı çıktım sadece, bir de bugün markete…